PKK’nın “sembolik” silah bırakma töreninin ertesi günü, Sözcü, “47 yıllık ihanete yarım saatlik şov” manşetiyle çıktı. Hemen altında da “Şerefsizler son dakikada yine yüreğimizi yaktı” başlıklı bir haber yer alıyordu:
“PKK, şov öncesinde naaşı 3 yıldır bulunamayan şehit Üsteğmen Nuri Melih Bozkurt’a ait görüntüleri gece yarısı sosyal medyadan servis etti.”
Ben de dijital evreni taradım; Üsteğmen Bozkurt’un cesedinin göründüğü videoyu sosyal medyada değil PKK’ya yakın ANF sitesinde bulabildim. PKK’lılar, Üsteğmen Bozkurt’un, kan ve toprak içindeki cansız bedenini göstererek konuşuyorlardı. Haberde ise ağır yaralı olan Bozkurt’un adını söyledikten sonra öldüğü yazıyordu.
Ama bu görüntü, Sözcü’de yazıldığı gibi yeni değildi, yaklaşık üç yıl önce, 26 Haziran 2022’de yayımlanmıştı. 31 Mayıs 2022 tarihli Cumhuriyet ve bazı sitelerde, Bozkurt’un “hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen şehit düştüğü” belirtilmişti. PKK da o görüntüyü yayımlayarak “Bozkurt’un hastanede öldüğü açıklamaları”na itiraz etmişti.
Fakat yaygın medya, PKK’nın Bozkurt’un cesedinin ellerinde olduğu açıklamasını ve videoyu üç yıl boyunca görmezden geldi. Ta ki, bu ay başında Irak’taki bir mağarada Üsteğmen Bozkurt’un cansız bedenini arayan 12 askerin metan gazından öldüğü açıklaması gelene değin.
Cumhuriyet’in, bu ölümlerin ardından şehit üsteğmen hakkında hazırladığı haberde “Hastane bilmecesi” başlığı altında “Bozkurt’un ağır yaralı bir şekilde hastaneye kaldırıldığı” şeklindeki “ilk bilgilendirme”nin yanlış olduğu kabul ediliyordu.
Muhtemelen o mağaradaki felaket yaşanmasaydı, bu düzeltme de yapılmayacaktı; üstüne bir de PKK’lıların o töreni olmasaydı, Bozkurt’un o üzücü görüntüsü de gündeme getirilmeyecekti.
Bu da gösteriyor ki, sadece resmi açıklamalara ve “bilgilendirme” denilen fısıldamalara dayalı gazetecilik böyle kopuk, yanlış, gerçeklerden uzak haberler üretilmesine neden olabiliyor. Medyaya bilgi veren askeri kaynaklar, adlarıyla açıklamalar yapmalı ki, kamuoyu da yanlışın kaynağını bilsin; medya onların sorumluluğunu üstlenmesin.
Sözcü’nün de Irak’taki o törenin ardından üç yıl önceki o insanlık dışı görüntüyü yeni bir gelişme gibi sunması yanlış. PKK dışında birileri sosyal medyadan tekrar paylaştıysa da yeni gibi sunmadan önce kontrol etmeliydi.
PKK ile yürütülen sürece karşı olsanız da gerçeğe sadık kalmanız şart.
Agos’tan AA’ya katedral tepkisi
Anadolu Ajansı’nın, “Anadolu'da ilk cuma namazının kılındığı Ani'deki "fetih camisi" restore ediliyor” haberi Agos’ta endişe yarattı. 11 Temmuz’daki “Bin yıllık Ani Katedrali, cami olarak mı ziyarete açılacak?” manşetinde “AA’nın haberi, katedralin cami olarak ziyarete açılması yönünde bir düşünce olduğunu akıllara getirdi” denildi.
AA’nın haberinde tarihi yapının cami olarak açılıp açılmayacağı konusunda bilgi yok. Sadece Ani Ören Yeri Kazı Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan’ın, Sultan Alparslan'ın “fethin ardından katedrali camiye dönüştürdüğü ve ilk cuma namazının burada kılındığı” sözlerine yer veriliyor.
Ben de bir dostumdan rica ettim, restorasyonu devam eden yapıyı gezdi; oradan fotoğraflar gönderdi. Anlaşılan 2024’te bitmesi planlanan restorasyon daha uzun süre devam edecek. İskelelerle çevrilmiş binanın yanındaki tabelada da cami değil “Ani Katedrali” yazıyor. Katedralin cami olarak açılmasına dair en ufak bir hazırlık, değişiklik de yok.
Bu bilgiler ışığında bakınca Kültür ve Turizm Bakanlığı da tarihi yapıyı “katedral” olarak kabul ettiği anlaşılıyor. Bu durumda AA’nın haberinde, hem de başlıkta “cami” olarak yazılması yanlış. Eğer gerçekten katedralin camiye dönüştürülmesi gibi bir plan, hazırlık varsa da yetkililere sorularak haber o bilgileri de içerecek şekilde yazılmalıydı.
Unutmayalım, haber soru işaretleri yaratmaz, sorulara cevap verir. AA’nın haberi ise durup dururken soru işareti, kafa karışıklığı yaratıyor.
Sputnik’teki medyatik yanlışlar
Ali Çağatay’ın, Sputnik Radyo’daki programının konusu medyanın sahiplik yapısı ve izledikleri çizgiydi. 7 Temmuz’daki programdaki konuşmasını dinlememiştim, yeni duydum.
Çağatay, iktidar yanlısı TV kanallarını sıralarken “Steril bir kanal gibi görünen NTV de iktidar yanlısı”, “Demirören Grubu, havuz medyasının koçbaşı” dedi. Ardından Ahmet Hakan için de “başyağcı” ve “pornocu”, Posta, Takvim ve Güneş için de “paçavra” sıfatlarını kullandı. Nesnel medya eleştirisinde böyle çok ağır ve aşağılayıcı etiketler kullanılmamalıydı.
Sözcü gazetesi için de “besleme” sözcüğü kullanması ağır ve damgalayıcı. Üstelik de bu gazeteyi “CHP’nin finanse ettiği” iddiası ile ilgili bir bilgi, veri sunmuyordu dinleyiciye.
Muhalif medyada “çok sayıda kurşun asker olduğu”, “belediye bütçesinden maaş alan insanlar bulunduğu”, “orada da kokuşmuş bir cephe olduğu” ifadeleri de genelleme. Eğer gerçekten belediyelerden maaş aldığı doğrulanmış gazeteciler varsa, isimleri verilerek anlatılır. İsim vermeden söyleyince bütün “muhalif medya” töhmet altına giriyor. Varsa günahkâr ile masumu ayırmak yerine tüm muhalif gazetecileri “kurşun asker” kalıbına koymak en azından haksızlık.
Çağatay’ın anlatımında bilgi hatası da vardı. Şöyle ki, Yılmaz Özdil ve arkadaşları, Sözcü TV’nin başında değil. Kuruluş sırasında kısa süre kanalı yönetti. KRT TV’nin sahibi de seçimden sonra değişti, şimdi görünürde Fırat Bozfırat sahibi. Ücretlerini alamadıkları için eylem yapan çalışanlar adına sendika onunla görüştü.
NOW TV’ye “Amerikan yayın organı”, Medyascope’a “Amerikan fonları tarafından finanse edilen bir yayın kuruluşu”, Halk TV’ye “CHP’nin yayın organlarından biri, amiral gemisi” dedi. Medya kuruluşlarını böyle genel şablonlar içerisine koyarak tanımlamak da yanlış. Nitekim Çağatay’ın bu yayını yaptığı Sputnik Radyo da Rusya’nın sahibi olduğu bir yayın kuruluşu. Ama Çağatay, editoryal bağımsızlık çerçevesinde fikirlerini programda serbestçe dile getirebiliyor.
Milliyet’in iktidara Libya methiyesi
Milliyet’in “11 yıl sonra Bingazi’ye” manşeti, Libya’da “Hafter yönetiminin hâkim olduğu Bingazi’de başkonsolosluğun 11 yıl sonra yeniden faaliyete geçmesi” için hazırlık yapıldığını müjdeliyordu. Spot başlığında da “Türkiye’ye güvenen kazanıyor” diyordu.
Oysa Hafter yönetimi Türkiye’ye güvenmemişti ki! Tersine, Libya’nın batısındaki yönetimi destekleyen Türkiye’ye karşı da mücadele etmişti. Hafter buna rağmen ülkenin doğusunda konumunu korumuş, sonunda Türkiye, onunla da işbirliğini kabullenmek durumunda kalmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Libya’da ne işimiz var?’ diyenlere tepki gösteriyor; “Libya'da yaşananlara kayıtsız kalamayız. Bu ülkede darbeci Hafter'e tabi olmayan Arap kardeşlerimiz var. Hafter onları da yok etmek istiyor” diye konuşuyordu. İktidar medyası da Halife Hafter’i, “darbeci” ve “terörist” olarak nitelendiriyordu.
Milliyet’in “11 yıl sonra Bingazi’ye” manşetinde bu bilgileri verilmiyor, Türkiye ile Hafter güçleri arasında hiç böyle çatışmalı bir süreç yaşanmamış gibi “Bingazi’deki başkonsolosluğun faaliyetinin 2014 yılında iç savaş nedeniyle durdurulduğu”nun belirtilmesiyle yetiniliyordu.
Gazetecilik, dış politikada da siyasi iktidarın değil ülkenin, insanların tümünün yararını gözetir. Bunun için de hataları, başarısızlıkları saklamaz, üzerini örtmez. Gerçeği üzücü de olsa bütün yalınlığıyla eksiksiz aktarır. Bilgi saklamaz, haberleri iktidar methiyesine dönüştürmez.
Otomobil testi öncesi masaj
Hikmet Atacan adlı okur, “Influencer” ve “'Youtuber”ların yanı sıra bazı “otomotiv gazetecileri”nin de “örtülü otomobil reklamı” yapmasını eleştiriyor. “Otomobil inceliyoruz’ denilerek otomobil şirketlerinin yaptığı her otomobil beğeniliyor” diyerek, bir örnek verdi:
“Geçen gün yayınlanan videoda o üç otomobil yayıncısı vardı. Doğan Kabak, Aslan Batur ve Fahir Talib adlı kişiler. Batur, Youtube’da kendisi ve Kabak'ı gazeteci olarak tanımlıyor.
Sosyal medyadan yayımladıkları videoda otomobil firması kendilerine önce masaj yaptırıyor, ardından otomobillerini 'test' ettiriyor. Ve videoda ‘İşte cool sürüş... Efsane artık yollarda’ yazılıyor. Otomobil birden efsane oluyor!”
Hikmet Atacan’ın sözünü ettiği videoya ben de baktım; çok haklı. Otomotiv gazetecileri, önce “Daha rafine bir sürüş için rahatlama terapisi. Kulunçlar boşalsın” denilerek masaj yaptırıyorlar, sonra da o firmanın araçlarını test ediyorlar. Sanırsın F1 pistine çıkacaklar!
Fakat bu “masaj” görüntüleri sosyal medyada o kadar alay konusu olmuş ki, o araçlara ilişkin inceleme yapamamışlar. Ama zaten aynı marka birkaç ay önce Doğan Kabak, Aslan Batur ve Özge Karakaya’yı Fransa’ya götürmüş, oradayken bir video yayımlamışlar yeni modele ilişkin.
Maalesef Türkiye’de böyle davranan otomotiv gazetecilerinin sayısı hiç de az değil. Otomotiv sektörüne eleştirel ve bağımsız yaklaşmıyor; “örtülü” reklamcılık yapıyorlar. Tüketicinin çıkarı yerine şirketlerin çıkarını koruyorlar. Elbette tümü böyle davranmıyor ama…
Ayrıca siyaset ya da spor izleyen, Youtube’da bağımsız yayın yapan gazetecilerden de örtülü otomotiv reklamı yapanlara rastlıyoruz. Madem etik ilkelere bağlı hissetmiyorlar kendilerini, o zaman “Gazeteciyiz” demeseler ve hiç olmazsa reklam yaptıklarını açıkça söyleseler…
Tek cümleyle:
• Bu yıl en çok 15 Temmuz ilanı alan gazete 27 sayfa ile yine Yeni Şafak’tı; Türkgün 17, Sabah 11, Hürriyet 8, Milliyet, Türkiye ve Yeni Akit 7.5, Akşam ve Aydınlık 6.5, Dünya ve Posta 6, Daily Sabah ve Diriliş Postası 4’er sayfa ilan yayımladı.
• Yeni Şafak, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında yaşamını yitiren foto muhabiri Mustafa Cambaz’ı bu yıl da fotoğraf yarışması düzenleyerek ve mezarında tören düzenleyerek andı; aradan dokuz yıl geçmesine rağmen büyük bir vefa örneği gösterdi.
• Türkiye gazetesi, “Şimşek: Bu ay faiz indirimi bekliyorum” haberini yalanlayan Bakan Mehmet Şimşek’in açıklamasını kullanmadı; Hürriyet ise “Faiz haberine yalanlama” diye yazdı.
• İletişim Başkanlığı DMM’nin “İstanbul ilimizde yaşanan bir asayiş olayı üzerinden dolaşıma sokulan mesnetsiz iddialar” denilen paylaşımında yalanlanan iddia belirsizdi.
• Takvim’in “Muhammed Salah’tan sonra Lucas Torreira da Bodrum’dan villa aldı. Fiyatlar uçuşa geçti” haberinde bu haberlerin hangi “dünya basını”nda yazıldığı bilgisi yoktu.
• TGRT’den Ahmet Sözcan, “Kabine revizyonunun eylüle ertelendiğini söyleyenler de vardı. Ancak ben bu hafta içinde bazı hareketlilikler olabileceğine dair kulis bilgisi aldım. Kritik tarih bu hafta perşembe günü” dedi ama beklediği değişiklik olmadı.
ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]
Çok Okunanlar

PKK’dan Türkiye’ye şantaj listesi: Terörist Cemil Bayık'tan küstah açıklama!

Fatih Altaylı’dan kabine tahmini... O ismi işaret etti

AKP'de 'Trol Saltanatı' sona erdi

PKK açılımına destek yüzde 75.9’muş... Şunları da sorsanız ya!..

AKP ve CHP arasındaki yarış sıkıştı

Esen Gök'ün ablasına attığı veda mesajı kafaları karıştırdı

Diplomatik plakalı araçta 205 kiloluk kokain çıkmıştı

Kurultay davasında yeni perde: 'Tüm seçim süreçlerini mahkemelik hale getirir'

Son anket sonuçları ne diyor?

Bahçeli'nin 'Bir Kürt bir Alevi' önerisi gündem olmuştu!