Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,8931
Dolar
Arrow
40,0731
İngiliz Sterlini
Arrow
54,5306
Altın
Arrow
4282,0000
BIST
Arrow
10.358

'Yenidoğan çetesi', bebek katili olmayabilir mi?

Biz gazetecilerin “Yenidoğan çetesi” adını verdiğimiz haberleri anımsayın. Soruşturulan doktor ve hemşireler, “Bebek katili” olarak kodlanıyor; daha çok para kazanmak için bile isteye bebeklerin ölümüne göz yumdukları anlatılıyor, yazılıyordu.

O haberlerde doktorların, sağlık personelinin tümünün ya da bir kısmının suçsuz olabilecekleri yönünde en ufak bir tereddüt yoktu. Haberler hüküm diliyle oluşturuluyordu.

Ne yazık ki, son yıllarda birçok soruşturma ve yargı haberinde “Yargı kararı kesinleşmedikçe, şüpheli veya sanık suçlu ilan edilmemelidir” ilkesi yok sayılıyor. Hem de soruşturmaları “zaafa uğratıcı veya yönlendirici haber ve yorumlar”dan kaçınılmıyor.

Dahası soruşturmanın başlangıç aşamasında geniş haberler veriliyor, insanlar damgalanıyor ama sonra davalar aynı özenle izlenmiyor. Hatta bazen hiç izlenmiyor. Halbuki suçlu gösterilen insanlarla ilgili farklı gelişmeler oluyor, farklı yargı kararları çıkıyorsa onları da topluma duyurmak hem fikri takip açısından hem de yanlış algıyı düzeltmek açısından zorunlu.

Maalesef “Yenidoğan çetesi” davası da başlangıçta “medyatik” olan birçok dava gibi sürekli izlenmiyor; gazetecilerin davaya ilgisi kayboldu. Davanın iki numaralı sanığı konumundaki Dr. İlker Gönen’in intiharının üzerinde bile yeterince durulmadı.

Anadolu Ajansı ve bazı gazete ile televizyonlardaki duruşma ve tahliye haberleri dışında sadece Karar gazetesinde Büşra Cebeci’nin ayrıntılı ve farklı haberlerini görüyorum. Cebeci’nin son iki haberi de objektif ve adil gazetecilik adına değerliydi. 26 Haziran’daki “Mive bebeği açlık değil parasızlık öldürmüş” haberinde bilirkişi raporunda “bambaşka bir tablo” çıktığını yazıyordu. Raporda “Dr. Şeyhmus Çelik’in, acil kalp ameliyatı gereken bebek için ulaştığı kamu hastanelerinin maddi nedenlerle bebeği kabul etmediği” bilgisinin yer aldığını duyuruyordu.

Cebeci’nin, 1 Temmuz’daki “Kapımızda ölmesin” haberinde Nijeryalı bebek Michelle Opara’nın ölümüne ilişkin bilirkişi raporunun da iddiaların tersini işaret ettiği belirtiliyordu. Doktor, 112 ile görüşmesinde ‘Bu koşullarda bebek ölür. Kapımızda ölmesin diye bir şeyler yaptık’ diyerek sevkini istemiş ama kamu hastaneleri kabul etmemiş.

Cebeci’nin, geçen şubat ayında yayımlanan “Yenidoğan iddianamesinde açlıktan öldüğü iddia edilmişti: ‘Adli Tıp ihmal yok’ dedi” haberinde de iddianamede yer almayan Adli Tıp raporu konu ediliyordu. Havvanur Karakoç bebekle ilgili bu haberi de başka yerde göremedim.

Önce şunu söyleyeyim, sağlıkta piyasalaşmanın getirdiği çürümeden kaynaklı, daha fazla para kazanma hırsıyla yoğun bakım ünitelerini doldurmak için 112 sevk sisteminin kötüye kullanımı, SGK’dan üst sınırda ödeme almak için hastaların basamaklarıyla oynanması” gibi birtakım kirli işler yapılmış olabilir. Bu suçları işleyip işlemediklerine de yargı karar verecek.

Ama bu doktorlar ile hemşirelere doğrudan “bebek katili” etiketini yapıştırmak, suçlu olduklarını kanıtlamaya çalışmak medyanın işi olmamalıydı. Bizim görevimiz, suçlu olduklarını gösterenler kadar suçsuz olduklarına dair verileri de haberleştirmek; suçlamaları yazıp sonra davayı unutmamak, sonuna kadar izlemek…

Mehtap hemşirenin tahliyesi

Karar’da yayımlanan raporlar ve son olarak hemşire Mehtap Sayar’ın bile tahliye edilmesi bu davaya daha titiz bakılması gerektiğine işaret ediyor. Mehtap Sayar’ın, hemşire Hasan Basri Gök’ün “Mehtap, çocuğu öldür. 50 satürasyonlu çocuk mu olur?” mesajına “Öldüreceğim de öldürsem de bir dert, biliyorsun yani” yanıtı verdiği öne sürülmüştü ilk haberlerde.

Fakat tapelerin önü arkası olmadığı için hangi bebekten bahsedildiği, Mehtap Sayar’ın bu konuşmadan sonra ne yaptığı belli değildi. Aslında ilk kolluk fezlekesinde Mehtap Sayar için “İhmalle öldürme” suçundan takipsizlik kararı verilmiş, bu da medyada yer almamıştı.

Bir de Mehtap Sayar’ın hiç fotoğrafı yok ama savcının tehdit edilmesi olayına karışan kadının yakalanmasıyla ilgili haber çoğu yerde “Mehtap çocuğu öldür” manşeti ile birlikte yayımlandığı için o davadaki sanık avukat Aylin Aslantatar, Mehtap Sayar sanılıyor hâlâ. Nitekim Mehtap Sayar’ın tahliyesiyle ilgili Karar, Milliyet, Yeni Akit, Ensonhaber ve Halktv.com.tr’nin haberlerinde bile Aylin Arslantatar’ın fotoğrafı yer alıyordu.

Şimdi yargıç ya da sosyal medya trolleri gibi davranmayı bırakıp, bu davaya gazetecilik objektifliğiyle bakma zamanı. Yaftalamak, hem de haksız yere yaftalamak gazeteciliğe yakışmaz; ağır bir vicdan yükü oluşturur.