Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Hekimlik ve Çeteler

Yaşadığımız ve korkarım kapsamı daha da genişleyecek yeni doğan bebek çetesi faciası ne kadar elem vericiyse konunun çeşitli çevrelerce yorumu da, böyle çetelerin bir daha oluşmaması için ne yapılması gerekenlerin saptanması açısından, oldukça umutsuzluğa sürükleyici diye düşünüyorum.

Önce Türk Tabipleri Birliği’nin(TTB) konuyla ilgili bildirisinde yer alan bir görüşü eleştireyim. TTB, olayın temelinde hastaneyi ticarethane, hastayı da müşteri diye gören bir görüşün de bulunduğunu belirtiyor.

Sayın ve sevgili arkadaşlar ticaret yapmak da aynen hekimlik kadar namus ve vicdan gerektirir. Sizden öncelikle beklediğim hekimlik hizmetinin, işe namus ve vicdanı karıştırmadan, doğasıgereği, neden ticaret kurallarıyla verilemeyeceğini anlatmak olurdu. 

Sağlık (daha doğrusu tıp veya hekimlik– H. Yazıcı, 12punto 12/8/2024)  hizmetlerinin temelinde bilinmeyen veya bilinip de göz ardı edilen bir gerçek vardır. O da yeryüzünde bazı birey ve toplum hizmetlerinin uygulanmasında ticaret kurallarının pek işlememesidir. Kimi durumda hizmetin maliyetini düşürerek o hizmeti daha ucuz ve erişebilir yapmak o hizmeti hizmet olmaktan çıkarır. Örneğin Beethoven’in 9. Senfonisi’nin icra süresi kural olarak 65 dakika dolayında olup onu çalan orkestra belirli sayıda keman, borulu çalgı ve koro üyesi gerektirir. İnsanlara, maliyeti düşürüp daha ucuz 9. Senfoni dinleteyim diye senfonin icra süresini kısaltıp, kemancı ve koro katılanı sayısını azaltmak dinlenileni 9. Senfoni olmaktan çıkarır (M. Gladwell – ABD’li yazar). Benzer şekilde hekimlik hizmetini arttırıyorum diye hasta bakım süresini 5 – 10 dakikaya indirmek de hekimliği, hekimlik olmaktan çıkarır. Unutulan veya kimi meslektaş dahil bilinmeyen, hastaya doğru tanı koyabilmenin en az yüzde %75’inin hastanın yakınmasını dinlemekten geçtiğidir. Ünlü deyiş gibi “Bazı insanları her zaman, bütün insanları belirli zaman süresince aldatabilirsin, ancak tüm insanları her zaman aldatamazsın.” Yaşadığımız tıp hizmetleri açmazının temelinde öncelikle, bu, hekimliği hekimlikten çıkarmak yatar. 

Tıp hizmetinin ticaret kurallarıyla işlememesinin diğer bir nedeni, bu hizmet niteliğinin hizmeti alan tarafından kolay değerlendirilememesidir. Hastalıkların önemli bir bölümü kendi kendine de geçer. Öte yandan kasaptan kokmuş et alırsan kasap değiştirir, kese kağıdının altına çürükleri yerleştiren manava bir daha uğramazsın. Ancak gereksiz ilacı veya yanlış tıbbi girişimi nitelik açısından değerlendirmek çok daha zordur. 

Tıp hizmetini ticaretten ayıran üçüncü neden ise, başta tıp biliminin giderek ilerlemesi sonucu yanında gerek hizmeti alan hastanın gerekse de onu sağlayan hekimin daha üst düzey bir hizmet beklentisidir. Ticari alışverişte görülebilen piyasanın doyması hekimlik hizmetinde pek olmaz. Bu doyumsuzluğun ana güdüsü ise bir sonra sıralayacağım son nedendir. 

Tıp ile ticaretin ayrılmasında dördüncü ve en önemli nokta insanoğlunun varlık düzeyine bakılmaksızın, sadece insan olarak tıp hizmetlerine, olabildiğince eşit ulaşabilmesi hakkıdır. Bu, doğal olarak italik olarak yazdığım olabildiğince eşitliğe insanoğlu hemen hiçbir zaman, hiçbir yörede tam ulaşamamıştır. Mao’nun çıplak ayaklı hekimleri dramı (komünizm), 12 Eylül’ün zorunlu hekim rotasyonu komedisi(faşizm) veözellikle son yılların ABD’sinde egemen ve aynı ülkede giderek azalmış yaşam beklentisinde kendini gösteren trajedinin (vahşi kapitalizm) temelinde kanımca hekimlik ve piyasa hizmetlerinin kabaca özetlemeye çalıştığım ayrılıklarını bilmemek veya bilmezden gelmek yatar. 

Artık somut olaya, yani yeni doğan bebek çetesi olgusuna döneyim. Olay, dışarıdan bakıldığında, aralarında hekimler de olan bir avuç sağlık çalışanının neden olduğu bir felaket dizisi gibi görülüyor. Peki, medyanın da büyük yardımıyla ortaya çıkan bu olaya karşı ilk uygulama ne? Çetenin sızmış olduğu saptanan bir düzine hastaneyi derhal kapatmak.

Ana muhalefet ve TBB’ne göre de bundan sonraki ivedi adım ne olmalı? Sağlık hizmetlerinin hemen kamulaşması. İtiraf edeyim, bu tepki ve önerilere yeni doğan çetesinin vahşetinden duyduğuma yakın üzüldüm. Bir günde hastane kapatmak, öyle karpuzcu veya masaj salonu kapatmaya pek benzemez. Tamam, eminim bu hastanelerde bulunan hastalar başka hastanelere taşındı. Ancak hastaneden hastaneye hasta taşımak, planlanmış koşullarda dahi yaşam tehlikesi yaratan ve özel bir ihtisas gerektiren bir işlemdir. En azından, izleyebildiğim muhalif medyada bu hasta transferinin tam nasıl uygulandığına dair bir ayrıntı göremedim, okuyamadım.

Peki, ne yapalım? Yeni doğan bebek çetesi olayı, kısa zamanda hatta günler içinde,ortaya çıkmaya başladığı gibi öyle birkaç hastane, birkaç hekim ve son birkaç yılın olayı değildir. Dilim döndüğü kadar anlatmaya çalıştığım gibi hekim ve hekimlik hizmetlerini düzeltirken önce hekim ve hekimlik mesleğinin ne olduğunu anlamak ve anlatmak gerekir. Bundan sonraki adım ise hekimlik ve hekimlik hizmetlerine olabildiğince eşit ulaşımı sağlamaktır.

Bunun yolu ise tüm hekim hizmetlerini devletleştirmek değil, yaygın ve etkili, gerçekbir genel sağlık sigortasından geçer. Düzgün bir sağlık sigortası sisteminin yüksek bir kamu maliyeti olacağının bilincindeyim. Ancak, bu bağlamda, ülkemin fakir olmaktan ziyade gittikçe gelir uçurumu artan bir ülke olduğunu düşünüyorum.

Yine bu bağlamda gelir dağılımımızı en etkili ve ivedi zamanda düzeltecek girişimin etkili bir yargı düzeni kurmamız olduğunu savunuyorum. Üstüne üstlük düzgün bir yargı düzeyine geçişin, ülkemi doğru yola sokacak en ucuz yol olduğunu bu naçizane hekim aklımla düşünebiliyor, düşünemeyenlere de şaşıyorum. Düzgün bir yargı bir yandan tüm ülkeyi zenginleştirir, bir yandan da yeni doğan bebek çeteleri dahil, her türlü çeteleşmeyi önler, olanları cezalandırır. İşte tam bu nedenle de en temel sorunumuzun düzgün bir yargı düzeni istemememiz olduğu umutsuzluğuna düşmek, başta çok saygı duyduğum mesleğim ve vicdanım nedeniyle, bana çok ağır geliyor.