Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,3825
Dolar
Arrow
36,0438
İngiliz Sterlini
Arrow
44,8984
Altın
Arrow
3357,0000
BIST
Arrow
9.779

Türk’ün yangın merdivenleriyle imtihanı

Halide Edip Adıvar’ın ünlü Türk’ün Ateşle İmtihanı Kurtuluş Savaşımızı anlatan bir başyapıttır. Bu başlıktan esinlenerek Türkün başka imtihanları (sınavları) konusunda da yazılar yazılmıştır. Galiba en sık yazılan da demokrasiyle olan sınavımızdır. 

Kartalkaya Grand Kartal Otel faciasında olan biteni çok kişi gibi ben de yakından izlemeye, tam ne olduğunu öğrenmeye çalıştım. Hemen belirteyim. Faciadan hücum veya savunma ağırlıklı politik çıktılar devşirmeyi büyük bir sabır ve üzüntüyle gözledim. Beni en çok etkileyen, yangın sabahı, hala dumanları tüten o meşum bina önünde sayın Kültür ve Turizm Bakanının kendisine “Otelde yangın merdivenleri var mıydı?” diye soran bir gazeteci arkadaşa “Evet, otelin içinde yangın merdivenleri vardı.” diye verdiği yanıt oldu. İşte bu bina içinde yangın merdiveni yanıtı bana hiç de yabancı değildi.

2003 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim dalı başkanlığına seçildiğimde ilk girişimim, iki yüz dolayında hasta yatağıyla adeta tek başına bir hastane büyüklüğünde olan anabilim binasının yapısıyla ilgili bazı girişimlerde bulunmak oldu. İlk gözlediğim binamızın yangın merdivenlerinin olmamasıydı. Hemen anımsatayım. Yangın merdivenleri depremlerde de oldukça işe yarar kaçış yollarıdır. Bunun yanında depremlere çoğu kez yangınlar da eşlik eder. Sorumlusu olduğum bina, 1999 depremini görece az hasarla atlamıştı.  Ancak bir sonraki depremin ne zaman geleceğini kim biliyordu? İşte bütün bunlar yangın merdiveni telaşımı bir yerde katlıyordu. 

Öykümün geri kalanını doğrudan Cerrahpaşa anılarımdan* aktarayım. 

“Dekanlığa durumu anlatıp yardım istedim. Aldığım yanıt beni şaşırttı. Binamızda klasik anlamda yangın merdiveni yoktu, ancak benzer işlev görecek başka merdivenler vardı. Kastettikleri şuydu. Her katta her gün kullanılan merdivenler dışında bir ikinci merdiven sistemi daha vardı. Ancak bu sistemin binanın dış tarafına bakan yüzü petekli ve dışarıdan bakıldığında, geleneksel yangın merdivenlerinin aksine, göze hoş görülen gözeli bir duvarla örülmüştü. Ayrıca bu merdivenlere açılan kapılar da, geleneksel yangın merdivenlerinde olduğu gibi ağır, aleve, ısıya dayanıklı kapılar olmayıp binanın içinde, her gün kullandığımız kapılardan farksızdı. 

Durumu aile dostumuz, hem de hastam ünlü müteahhit Selahattin Beyazıt’a anlatıp yangın merdivenleri için yardımını istedim. Sağ olsun, iki gün sonra bir mimar/mühendis arkadaş gönderdi. Gelen arkadaş yanında bir de itfaiye müdürü alıp getirmişti. Binayı gezip durumu incelediler. Yangın merdiveni amacıyla yapılmış düzeneği görünce dediklerini hiç unutamam “Hocam, bu düzenek bırakın bir yangında kaçış yolu olmayı; adeta mangal üzerine konmuş boru örneği, binanın alt katlarında çıkmış bir yangını üst katlara da yaymak için görev üstlenir.” Anlamıştım. Binamızda düzgün yangın merdivenlerine kesin gerek vardı. 

Sağ olsunlar, bir hafta sonra yangın merdiveni projesini masama koydular. Bundan sonraki aşama para bulmaktı. Üniversite kaynaklarından yararlanmak olanak dışı gibiydi. Üniversite ve Cerrahpaşa yönetimi bir hastane binasının yangın merdiveni gereksinimine inanmış olsalardı bizim binanın da yangın merdiveni çoktan zaten olurdu. Doğru anımsıyorsam Cerrahpaşa Vakfı’yla anlaştım. Kocamustafapaşa Nejat Uygur tiyatrosuyla anlaştık. Oynadıkları piyesin bir akşamlık hasılatını Cerrahpaşa’ya bağışlayacaklardı. Ayrıca o akşam için biletler de biraz zamlı satılacaktı. Eş, dost ve tabii hastalarımız vasıtasıyla epey bilet satıp iyi para topladık. Semra Özal’ın bile o akşam piyesi seyretmeye geldiğini hatırlıyorum.  Piyes sonunda yangın merdivenlerini yapacak kadar paramız olmuştu. Tabii bunda merdivenleri yapmayı üstlenen müteahhittin de bize oldukça sembolik bir masraf taslağı göstermesinin de önemli katkısı vardı.

O da ne! Para toplanmıştı ama iç hastalıkları hocaları arasında ufaktan ufağa muhalefet de başlamıştı. “Yangın merdiveni de o kadar gerekli miydi? Yangın merdivensiz de onca yıldır gül gibi idare ediyorduk, vb.” Tabii hepsini, internlüğümden beri zaman zaman azan duodenum ülserimin alevlenmeleri dahil, sineye çekerek, kulak arkası ettim ve sonunda binaya gerekli yangın merdivenleri yapıldı. 

Ancak yangın merdiveni serüvenim bununla da bitmedi. Her akademik kıdemden hoca, asistanlar ve diğer bina çalışanları yangın merdivenlerini kestirme yol veya sigara içme yeri diye kullanmaya başlamışlardı. Dilimde tüy bitmişti. ‘Yangın merdivenlerine açılan kapıların, amaçları dışında kullanımını engellemek için kapalı durması gerekir” diye üzerlerine notlar astım. Dinleyen pek yoktu. Kimi hasta da merdivenleri kendisine dışarıdan gelen yiyecek, içecekler için kiler gibi kullanıyordu. Hatta merdivenlerin bir bölümü diyaliz hastalarının kullandıkları özel sıvılar için bir saklama yeri haline gelmişti. Derken öğretim üyelerinden ufak bir grup akıl vermeye geldi. En iyisi yangın merdivenlerinin kat giriş kapılarına kilit takmaktı. Bu öneri üzerine herhalde suratım çok ilginç bir görüntü almış olacak ki, hocalardan biri “Anlaşılan Hasan hoca kilide de hiç razı değil,” dedi ve ağzımı açıp haklarında düşündüklerimi söylememe imkân vermeden yanımdan ayrıldılar. 

Takip eden aylarda da, yıllarda da yangın merdivenlerinin nasıl kullanılacağı sorunu hiç çözülemedi.” 

Bir zamanlar Cerrahpaşa’ya uygun gördüğümüz yangın merdivenleri ve yenilerinin öyküsü ile Grand Kartal Oteli yangın merdivenleri arasında toplumca kolay hazmedeceğimiz yakınlıklar görüp görmemeyi size bırakıyorum. Ha, bir de kendinize çekinmeden sorun. Acaba yangın merdiveni sınavımız daha büyük bir sınavımızın sorularından sadece biri mi?      

* Sana Ne Lan! dedi - Bir Cerrahpaşa hocasının kısa anıları. Hasan Yazıcı, Nobel Tıp Kitabevleri 2022, s.116-118.