Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
50,4848
Dolar
Arrow
43,0609
İngiliz Sterlini
Arrow
57,8470
Altın
Arrow
6015,8484
BIST
Arrow
10.729

2025 bilançosu

Kendimce bir geleneğim vardır. Yılı uğurlarken “ne yaptım, ne yapamadım ve başıma iyi/kötü neler geldi”den müteşekkil bir bilanço çıkarırım. Böylece sonraki yılın projeksiyonu da kendiliğinden oluşur. Bu kez bilançoyu ülke için çıkaralım istiyorum ki, yazının sonunda herkese iyi yıllar dilerken neden perşembenin gelişinin çarşambadan belli olduğunu söylediğim bir anlam bulsun.

Kabul edelim ki birçoğumuz için zorlayıcı ve düpedüz kötü bir yıl oldu. Açıkçası Türkiye hiçbir zaman “sakin” bir ülke olamadı. Ancak Mart’tan bu yana hangi operasyona uyanılacağını bilemediğimiz, her şeyi ziyadesiyle anlayamadığımız, deyim yerindeyse “allak bullak” bir dönemden geçiyoruz. Mart ayında İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanmasının ardından, muhalefetin kazandığı ve elinde tuttuğu birçok belediye ve hatta CHP’nin il başkanlığı dahi kayyumluk mekanizmasıyla karşı karşıya kaldı.

Yargının siyaseti, daha doğrusu muhalefeti dizayn ettiği bu dönemeçte, “terörsüz Türkiye” gündemi ile bu kez çoğunlukla Öcalan üzerinden yürütülen bir başka süreci takip ettik. Bir taraftan içteki anayasa tartışmaları diğer taraftan dıştaki Suriye meselesine eklemlenen bu sürecin nereye varacağı 2026 ve hatta daha sonrasının temel bir soru işareti. Ancak 2010’ların başındaki öncülünden farkı, bu kez “demokratikleşme” vb. gibi iddialı kavramların pek de rağbet görmemesi ve daha çok elitler arası bir “al-ver” mekanizmasını yansıtması. Bu iki mesele 2026’da da iç siyasette en çok konuşacağımız konular arasında görünüyor. Tabii 2026 bunların yanında, bahis, çete, medya ve uyuşturucu temalarından oluşan ama aslında adeta bir sarmalı andıran birçok operasyonu anlamaya çalışmakla geçecek. Bu sarmalın nasıl oluştuğunu anlamadan bu mümkün mü, pek sanmıyorum.

Gelelim dış politika gündemine… 2025, Türkiye’nin yine yeniden ABD’ye yakın politikalar takip etmeye başladığı bir yıl oldu. S-400’lerle başlayan stratejik otonomi tartışmalarımız S-400’le biter mi, göreceğiz. Trump’ın, Avrupa’yı yalnız başına bırakma girişimi, Türkiye ve Avrupa arasında bir kazan-kazan ilişkisi ortaya koyar mı, onu da göreceğiz. Tüm bu uzaklaşma ve yakınlaşmaların, belli belirsiz, inişli çıkışlı ve kısa sürede değişmeye teşne olduğunu da söyleyelim. Zira artık dünya böyle bir yer. Türkiye de…

Herhalde 2025 yılında tüm bu hikâyenin en istikrarlı aktörü, elçi Barrack oldu. Kendisi ulus devlet sistemlerinden hoşlanmıyor ve Orta Doğu’nun güçlü adamlarla yönetilmesi gerektiğini savunuyor. Osmanlı millet sistemine dair neredeyse hiçbir şey bilmeyen elçinin düşüncelerine tamamen karşı olsam da en azından net olduğunu düşünüyorum. Kendisi, sanıyorum, 2026’da da bu netlikle konuşacak ve bölge ile ilgili projeksiyonunu ortaya koyacak. Bölge demişken, 2024’ü kapatırken Suriye’de Esad rejiminin düşüşünü konuşuyorduk. 2025’te de yine bizim için en mühim konulardan biri Suriye’nin devlet inşasının ne şekilde gelişeceği oldu. Kuzeydeki Kürtlerin çokça tartıştığımız sisteme entegrasyonu konusunu 2026’da da konuşmaya devam ederiz. Artık kabul etmemiz gereken şey ise Suriye’nin iç savaştan çıkmış olsa da istikrarsız bir ülke olmasıve bu istikrarsızlığın Türkiye için bir kaygı unsuru olarak karşımızda sürekli bir biçimde duracak olması.

Dahası, İsrail’in Suriye’deki etkisi geçtiğimiz yıl boyunca Türkiye’nin aleyhine olacak şekilde arttı. İsrail’i sadece Suriye’de değil, Doğu Akdeniz’deki Türkiye karşıtı bloktaki durum açısından da göz önünde tutmak lazım. Kuşkusuz bu yeni bir blok değil.Ancak, 2025 boyunca sessiz görünen Kıbrıs ve Doğu Akdeniz konusunun, senenin ikinci yarısına doğru bir ivme kazanması içinde 2026’ya dair bazı sinyaller barındırıyor. İsrail’in Yunanistan ve Kıbrıs ile güvenlik konusunda daha yakın ilişkiler tesis etmesi ve Lübnan’ın Kıbrıs ile deniz yetki alanlarını sınırlayan bir antlaşma imzalaması, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarları açısından olumsuz gelişmeler. Şüphesiz 2026’da hem Akdeniz’deki hem de Rusya-Ukrayna Savaşı dolayısıyla Karadeniz’deki jeopolitik durumu konuşacağız.

Ekonomik durumun bilançosunu ise şöyle özetleyebiliriz: Ücretli ve emekli bedel ödemeye devam ediyor. Enflasyonun resmî seyrine bakarsanız, yüzde 31-32 bandında görünüyor. 2024’e göre iyi denebilir ancak ülkedeki vergi yükünün de çoğunu çeken ücretlinin Şubat 2026’da hesabına yatacak maaşına bu resmî enflasyon bandında bir zam çoğunlukla gelmeyecek. Kısaca “acı reçeteye” 2026’da da devam. Zaten açıkçası ülkedeki ekonomik durumunu, bu yüzdelerle de anlamamız mümkün değil. Orta sınıfın yok olduğu ve gelir dağılımındaki makasın giderek açıldığı bir durum söz konusu…

Ezcümle, 2025 bilançosu 2026 için olumlu bir şey vadetmiyor. Ya da eskilerin deyimiyle, “perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.” Yine de adet olduğu üzere “yeni yılınız kutlu olsun” diyorum. 2026’da da yazmaya devam…