19 Ekim 2025’te KKTC’de yapılan seçimler sonucunda CTP’nin (Cumhuriyetçi Türk Partisi) adayı Tufan Erhürman cumhurbaşkanı seçildi. Erhürman, 1970 doğumlu, hukuk alanında akademisyenlik de yapmış bir siyasetçi…
Aktif siyasetin içinde bulunduğu dönemde, şeffaflık ve kamu reformu gibi konuları öne çıkarmış, Kıbrıs sorununun çözümünde ise federasyon temelini savunmuş bir kişi… Siyasi deneyimi düşünüldüğünde, 2025 seçimi öncesi verdiği vaatler de pek sürpriz içermedi. Erhürman içte yolsuzlukla mücadele, ekonomik reform gibi sözler verirken, mevcut (artık sabık da diyebiliriz) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın iki devletli çözüm söyleminin Kıbrıs Türk’ünü daha çok izole ettiğini, dolayısıyla federasyon temelinde müzakere masasına geri dönülmesi gerektiğini belirtti. Ve Tatar’ın yüzde 35,5’ine karşı yüzde 62’nin üzerinde bir oy oranıyla seçildi.
KKTC’de tam olarak ne oldu?
Tatar’ın kaybı sıradan bir kayıp değil zira kendisi Türkiye’de iktidar bloğunun desteğine rağmen farkla kaybetti. Kısaca,“AKP içten içe zaten Erhürman’ın kazanmasını istiyordu” tezine hiç katılmıyorum. Kıbrıs Türkleri belli ki siyaset yapılan müdahalelere, ekonomik sorunlara, giderek daha fazla konuşur olduğumuz bahis çete/baronlarına, aynı şekilde yoğunlaştığını düşündükleri liyakatsizliğe ve daha birçok şeye Tatar’ın bir çözüm sunamayacağını düşündü.
KKTC’deki bu sonuca Türkiye’nin tepkisi ne oldu?
Tatar’a verdiği açık desteğe rağmen AKP, itidalini muhafaza eden bir açıklama ile sonuca saygı duyduğunu belirtti. İktidarın Kıbrıs politikasının 2002’den beri dönemin gerekliliklerine göre değiştiğini göz önünde bulundurursak yeniden federasyon söylemine dönülmesi benim için sürpriz olmaz. Sonuçta, bu 23 sene içinde hem Annan Planı’nın hem de iki devletli çözümün savunulduğunu gördük. Türkiye’nin Batı ile yeniden sıcak münasebetler kurmak istediği bir dönemden geçtiğimizi düşünüyorum. Federasyon temelinde müzakere, bir sonuç vermeyecek olsa bile, bir yumuşama aracına dönüşebilir ya da dönüşmesi istenebilir.
CHP Erhürman’ı kutladı. CHP ile CTP zaten kardeş parti. CHP’den yapılan açıklamaların vurgusu çoğunlukla AKP’nin adaya olan müdahalesi ve demokratik mücadele oldu. Türkiye’de seçilen belediye başkanlarının hapiste olduğu bu dönemde milli irade vurgusunu olağan karşılıyorum.
Sanırım en sert açıklama MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’ninki oldu. Türkiye açısından özellikle dikkate alınması gereken şey yüzde 64’ün üzerinde olan seçime katılımın beğenilmemesiydi. “Kıbrıs Türklüğünün kaderi bu katılımla temsil edilemez” dendi fakat 2020 seçiminin ilk tur katılım oranının yüzde 58.5 ikinci tur katılım oranının yüzde 67 olduğu unutuldu. (2015 seçimleri de bonus olsun: ilk tur yüzde 62 ikinci tur yüzde 64). Onlar temsil ediyorsa, bu da eder sanırım. Türkiye’ye ilhak konusunda yaptığı açıklamaya gelince, bu düşünceyi aklına getiren ilk kişi sanırım kendisi değildir. Bugüne kadar yapılamadığına göre, bir ülkeye katılmanın mecliste salt karar almayla olmayacağını bazı başka dinamiklerin de olgunlaşması gerektiğini siyasetle ilgilenen herkesin bildiğini farz ediyorum. (Bilmeyenlere, Kıbrıs’tan çok farklı bir örnek de olsa, Hatay konusunu gözden geçirmelerini tavsiye ederim).
Kıbrıs’ta ne olur?
Bu soruya yanıtım net: Hiçbir şey olmaz. Bu konuda, federatif temelde ya da değil, herhangi bir çözüm olacağını düşünmüyorum. Müzakere süreci yeniden başlayabilir. Zaten, Kıbrıs konusu deyince, 70 seneden fazladır olan şey de bu: Kurulan, yıkılan ve sonra yeniden kurulan diplomasi masaları. Kullanmayı çok sevdiğim bir kavram var: Diplomatlar mezarlığı. Kıbrıs müzakerelerini en iyi tanımlayan kavram bu sanırım. Zaten Türkiye’nin Türk askerini adadan çekmesi, mevcut jeopolitikte neredeyse imkansız. Akıllıca olacağını da sanmıyorum.
Türkiye’de dün seçim sonuçlarına dair çok keskin bazı yorumlar yapıldı. Ne kimisi gibi KKTC’nin Türkiye’den bağımsızlığını ilan ettiğini ne de yeni cumhurbaşkanıyla Ankara arasında büyük bir çatışma yaşanacağını düşünüyorum. Birincisi, yukarıda da yazdığım gibi, Ankara’nın bunu kendi diplomasisinde bir değişim aracı olarak değerlendirebileceğini, ikincisi Kıbrıs’ta seçilen herhangi bir iradenin siyasal olarak Ankara’yı tamamen karşısına almasının uluslararası arenada kendisini güçsüzleştireceğini bildiğini varsayıyorum. Dahası, KKTC’nin - iktidarı ve ulusuyla - Kıbrıs konusunun belirleyici faktörlerinden sadece bir tanesi olduğunu da vurgulamak isterim. Böyle olmasa, zaten Annan Planı Kıbrıslı Türklerin verdiği rey ile kabul görmüş olurdu değil mi?
Öngörü yapmayı sevmem. Ama siyasi tarihinin Kıbrıs’ı öngörü yapmayı kolaylaştıran bir vaka haline getirdiğini de belirterek bitirmem gerek…
Çok Okunanlar

ORC anketinde AKP ile CHP arasında görülmemiş fark!

Asıl mağlup Ersin Tatar değil!

Nusret iflasın eşiğinde: Eski çalışanlardan skandal açıklamalar

Türkiye güzeli İdil Bilgen'in son hali şaşırttı

KKTC’de ne oldu? Kıbrıs’ta ne olabilir?

İstanbul'da dev yasa dışı bahis operasyonu

Miami zor günler geçiriyor

AKP’den KKTC seçimleri sonrası sessiz itiraf

'CHP artık İmamoğlu Holding CEO'su Özgür Özel'

'Aziz İhsan Aktaş' iddianamesinde adı geçen Nevşin Mengü'den açıklama