Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8385
Dolar
Arrow
34,1542
İngiliz Sterlini
Arrow
44,9695
Altın
Arrow
2916,0000
BIST
Arrow
8.898

“Siyaseten” Parmak Sallama, Vicdanla, Ülküdaşlık Arasına Sıkışma Hali mi?

Son dönemin en çarpıcı cinayetlerinin başına Sinan Ateş’in öldürülmesi olayını yazsak yanlış olmaz sanırım.


Cinayetin perde arkası tam anlamıyla aydınlatılamamış olsa da faillerin siyasi kimlikleri ve üstlendikleri roller her zaman gündemde kalmaya devam etti.


Yargılamada Sanıkların bir kısmı “Tasarlayarak Kasten Öldürme” ve bu suça “Azmettirme” suçlarından Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası alırken; bir kısmı hakkında ise “Yardım” ve “Suçluyu Kayırma” suçlarından cezalar verildi.


Verilen cezalar, yöneltilen suçlama ile orantılı olmasına karşın, bu “cinayetin” arkasında yer alan “siyasi iradenin” aydınlatılmaması, hem Ateş Ailesinin hem de kamuoyundaki eleştirilerin konusuydu.


Öyle ki, Sinan Ateş, sıradan bir alacak - verecek ilişkisine dayandırılabilecek bir cinayetin tarafı olamayacak kadar önemli bir siyasi figürdü. Hatta bazı kaynaklar kendisine gelecekte “MHP’nin başına geçecek lider” rolü dahi biçmekteydi.


Bu noktada en çok tartışılan konuların başında ise Sinan Ateş’in bu suikasta kurban gitmeden hemen önce, MHP lideri Devlet Bahçeli’ye teslim ettiği iddia edilen dosyaydı. Bu yargılama sürecinde aydınlığa kavuşmasa da bu “dosyada” yer alan bazı bilgilerden rahatsız olan odakların cinayetin düğmesine bastığı iddialarını gündeme getirmişti.


Bu iddiaları ve soruşturma sürecinin “siyasi etkilerle akamete uğratıldığı” tartışmalarını gündemde tutan İsmail Saymaz, Timur Soykan ve Barış Pehlivan gibi bazı gazetecilerin, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında tam da Karardan bir gün önce hedef gösterilmesi dikkat çekiciydi.


Öyle ki, cinayeti azmettirdiği ileri sürülen bazı MHP’li siyasiler de süreç içinde suskunluklarını bozmuş ve parti içinde pek de örneğine rastlanmayacak şekilde açıklamalar yapmışlardı. 


Mahkeme Kararı sonrasında konuşan Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in, “ayakçılar yargılandı, cinayetin azmettiricileri elini kolunu sallayarak dışarıda dolaşıyor” sözü soruşturma savcılarını hedef alan bir açıklama olarak kayda geçti. 


Bu sözler “yarım iddianame” ile yapılan yargılamada “eksik karar” verildi, tartışmasını da beraberinde getirdi. Çünkü, “siyasi saiklarla” işlendiği açık olan bir cinayetin “perde arkası” azmettiricilerinin Mahkeme önüne çıkarıl(a)madığı tartışması, aslında yargıya olan genel güvensizlik halinin ötesinde bir anlam taşıyordu.


Bu tartışmadan ayrı düşünülemeyecek bir başka söylem ise MHP lideri Bahçeli’nin, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i hedefe alan açıklamalarıydı. Bahçeli, grup toplantısında, “iddiaların aynen şahsın gibi çürüktür, bastığın yaş tahta, bindiğin patlak lastikli dolmuş, tutsağı olduğun tezvirat cambazlığı seni hiçbir yere götürmeyecektir” sözleriyle bu cinayet dosyasını gündemde tutan Özel’e yönelik bir söylem gerçekleştirmişti.


Bu söylemden sadece birkaç saat sonra, yasama yılı açılış resepsiyonunda Özgür Özel’le karşılaşan Bahçeli’nin “Birbirimizi kırmıyoruz inşallah. Üzülme! Bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor” sözleri ise tartışmanın odağına oturdu. Bu konuşma “siyasi etik” yönüyle eleştirilere konu olsa da Bahçeli’nin Sinan Ateş cinayetine bakışına ilişkin yaklaşımı yönüyle pek ele alınmadı.


Bahçeli o konuşmasında, Sinan Ateş Cinayetinin siyasi bağlantılarına dikkat çeken Özel’i “Burada sadece tetikçiler var, aracılar var. Esas azmettiricilerin bir kısmı, üzerinde gizlilik kararı olan diğer dosyadaki o dosyaya ‘Aman takipsizlik verin’ baskıları var” sözleri üzerinden hedefe almıştı. 


Peki Bahçeli’nin “bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor” sözleri, cinayette ismi geçen bazı ülküdaşlarını korunmasına yönelik de bir günah çıkarma amacı mı taşıyordu? Böyle bir anlam yüklenebilir miydi? Kanımca bu göz ardı edilmeyecek bir iddia olurdu.


Vicdanı ile parti içindeki bazı odaklar arasında sıkışmış olan Devlet Bahçeli, gerçek düşüncelerini “siyaseten söylememiz gerekenler” açıklamasıyla dışa vurmuş olabilir miydi? Bahçeli’nin “siyaseten” söyledikleri ortada olmakla birlikte, kanımca “vicdanen” söyleyemedikleri ise halihazırda gizemini korumaya devam ediyor.


Bu yoruma katılmayacak, farklı kamplardan birçok kişi olduğunun farkındayım. Bahçeli’nin grup toplantısında, büyük bir öfkeyle gazetecilere ve ana muhalefete parmak sallayan hali, birçok şeyi örtülüyor olabilir. 


Ancak biraz şüphecilikle, vicdanı ve zihninde tam tersini hissediyor olabileceği çıkarımını yapmak da ne kadar yanlış olur?