Daniel Defoe (1660-1731 ) ticaret, gazetecilik, devlet memurluğu, casusluk, yazarlık gibi birbirinden çok farklı meslekleri yaşamına sığdırmış ilginç biridir. Ama, günümüze kadar gelen ününü Robinson Crusoe ( 1719 ) romanına borçludur.
Romanın baş kişisi Robinson, Birleşik Krallığın, üzerinde güneş batmayan emperyal güce dönüşmeye başladığı dönemle örtüşen bir karakterdir. Romanı okumayanlar bile okyanusta batan gemiden kurtulan Robinson’u ve sığındığı ıssız adayı bir şekilde duymuştur. Romanı okuyanlar ise batılı beyaz adamın vahşi doğayı nasıl dize getirdiğini, ıssız adada geçen yılları, sadık kölesi Cuma’yı, tarım ve hayvancılık başarılarını ayrıntılarıyla bilirler.
Robinson’un, Güney Amerika’daki arazisinde çalıştıracağı köleleri getirmek amacıyla çıktığı, kazayla sonlanan Afrika yolculuğu, önemsiz bir ayrıntı gibi atlanır. Romanın yazıldığı dönemde, Kuzey ve Güney Amerika’da tarımsal üretim, büyük ölçüde zenci kölelerin kol gücüne dayalıdır. Portekiz ve İspanyol tacirlerin tekelindeki yüksek getirili köle ticareti, Robinson’un da ilgisini çekmiştir. Tacirlere komisyon ödemeden, köle temin etmek amacıyla çıktığı, Okyanus’un ıssız bir adasında noktalanan maceranın ayrıntılarını bir yana bırakıp işin esasına gelelim.
Robinson, çıktığı ıssız adada, tüm zorlukların üstesinden gelen batılı beyaz adamdır. O, doğaya egemen olacak, ekip biçecek, evcilleştirdiği hayvanların etinden sütünden yararlanacak, adanın efendisi olacaktır. İnsan ne hülya ile yatarsa o rüya ile kalkar diye boşuna dememişler. Robinson, adasına yanaşan kanodan inen kötü zencilerin, başka bir zenciyi infazına engel olup kurtaracaktır. Kurtardığı günün adını verdiği iyi zenci Cuma, Efendi Sahibe tam bir köle sadakatıyla bağlanacaktır. Robinson, Cuma’nın köleliğinden, Cuma efendisinin hizmetinde olmaktan son derece memnundurlar.
Issız adadaki iki insan, iki ayrı kimliği yansıtır. Robinson, Batılı Beyaz Efendiyi, Cuma, sömürge coğrafyası insanını simgeler. Dünyanın bütün denizleri ve karaları, henüz keşfedilmeyen coğrafyalar dahil beyaz adamın mülküdür. Batılı Beyaz Efendinin takdirini kazanan iyi zenci olmak için, sömürge halklarının tek seçeneği vardır. O da efendiye tapınırcasına sadakat ve tüm doğal zenginlikleri ayağına sermek!
Robinson ve Cuma simgeleri, keşke yalnızca bir macera romanının karakterleri olarak kalsalardı. Ama Robinson ve Cuma kimliklerinin ete kemiğe bürünmüş halde varlıklarını sürdürüyor olmaları yaşadığımız dünyanın acı gerçekliğidir. Günümüzün Robinsonları ve Cumaları, dünyadan uzak ıssız adalarda değil, plazalarda, bankalarda, finans kurumlarında, üniversitelerde, basında, parlamentolarda, iş ve siyaset dünyasında, kısacası dünyanın her yerinde ve her kurumundalar.
Sözü, dünden bugüne değişen etiketleri, değişmeyen özleriyle bizim Cumalara getirmenin zamanıdır. Geçen yüzyılda, İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Teali Kürdistan Cemiyeti, Teali İslam Cemiyeti , Hürriyet ve İtilaf Partisi gibi adlar kullanan Cumalar günümüzde Türkiyeli sıfatını tercih ediyorlar.
Türk yerine Türkiyelilik söyleminin, bizim fonlu Cumaların dönemsel bir fantezisi olmayıp, Robinson’un kulaklarına fısıldadığı Türkiye’yi Türk’ten arındırma programının saha uygulaması olduğu bilinmelidir.
Milli kimliği yadsıma, Efendi Sahibin önerdiği kimliksizliği yükselen değer olarak kutsamanın, bizim sefil Cumaların eline verilen sefer görev emri olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Çok Okunanlar

Kıbrıs’tan da vazgeçmediysek... Nerede bu devlet?!

Özgür Özel’den Parti Meclisi’nde önemli değişim

CHP'de cumhurbaşkanlığı adaylığı için çarpıcı iddia

Özgür Özel'in anahtar listesine ilk girecek isimler belli oldu

Fenerbahçe-Trabzonspor maçının ilk 11'leri belli oldu

İstanbul Valiliği'nden sürpriz kar uyarısı! Salı gününden itibaren...

Yurttaşlar 'yeni açılım sürecine' mesafeli!

6 Nisan Pazar günü hangi yapım reyting birincisi oldu?

Sarayda Gaye Erkan sürprizi mi? Ekonomi yönetiminde çatlak endişesi

İktidarın İBB ve İmamoğlu operasyonları ters tepti