Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
40,9439
Dolar
Arrow
37,9417
İngiliz Sterlini
Arrow
49,0201
Altın
Arrow
3799,0000
BIST
Arrow
9.659

Alçı sıvası

Halkı yoksullaştırarak enflasyonla mücadele olmaz. Halkı yoksullaştırmak enflasyonla değil, halkla mücadele yöntemidir. Üzülerek belirtmek durumundayım ki, uygulanan sözde anti-enflasyonist politika, yukarıdaki birinci ifadeye değil, ikinci ifadeye uymaktadır. Bu durumda, politika meşruiyetini yitirdiği gibi, başarı şansı da yoktur.

Önce şu saptamayı yapalım: enflasyon, görüntüsü itibariyle fiyat artışıdır, işleyişi ve arka plandaki etkisi ve amacıyla toplumsal kesimler arası servet ve güç transferidir. O nedenle, enflasyonu otomatik oluşumla bir piyasa mekanizması olarak değil, siyasi manevralarla oluşturulan güç mekanizması olarak tanımak durumundayız. Meseleye bu açıdan bakmadığımızda ne oluşumu anlayabiliriz, ne de siyasi tercihlerimizi şekillendirebiliriz. O zaman, konuyu net olarak ortaya koyalım: enflasyon, doğal bir fiyat artışı olmayıp, iradi politik kararlarla oluşturulan kaynak ve güç aktarım mekanizmasıdır. 

Peki, ülkemizde fevkalade yüksek seyreden bir enflasyon dalgasından geçtik ve halen de geçiyoruz. Yaşadığımız enflasyonist ortamı, sebebi ve sonucu ile irdeleyerek, sürecin ekonomik ve politik veçhelerini ortaya koymaya çalışalım. Başlangıç yılımız 2000’dir. Bilindiği üzere, 2000’li yıllara doğru krizlerden geçerek geldik. 2000 yılında IMF bize bir program sundu ve 2002 yılında iktidara gelmiş olan siyasi örgütün ilk dönemi oldukça başarılı geçti gibi gözüküyor. Fakat ne oldu ise, siyasi örgütün ikinci on yılı derin kriz ve yükselen işsizlik ve enflasyonla geçiyor. Açıklamalara girmeden ufak bir arazı temizlemesi yapalım. Efendim; klasik bilgiye göre, kriz tanımı yapabilmek için iki, hatta üç dönem üst üste negatif büyüme olmalıdır. Bu tanı yöntemi külliyen yanlıştır. Ülkemizde değil negatif büyüme, tam tersi pozitif büyüme yaşanmıştır. Peki, bu çelişki neden oluyor? Çünkü büyüme oranları, gelir dağılımından bağımsız, toplam olarak verilmektedir. Bir ekonomi olağanüstü hızla büyüdüğünde, gelir dağılımının dikkate alınmaması durumunda, sonuç olumlu görülür. Oysa böyle bir toplumda halkın bir kısmı, hatta büyük bir kısmı giderek yoksullaşmış olabilir. Kısacası, kör bir gösterge olan ekonomik büyüme değerleriyle durum olumlu görülürken, aydınlık bir gösterge olabilen sosyolojik göstergeyle toplumun derin bir krize sürüklendiği anlaşılabilir. İşte ülkemizdeki durum, şiddet derecesi tartışılabilir olmakla beraber budur. 

Durum bu ise, biz şimdi ne adına, niçin böyle bir enflasyon yaşıyoruz? Her sosyo-ekonomik olayda olduğu gibi, yaşadığımız enflasyonun de birden çok sebebi vardır. Ancak, zaman içinde sinsice yükselen görece piyasa koşullarından kaynaklanana enflasyon ile aniden yükselen ve direnci yüksek politik kaynaklı enflasyonu birbirinden ayırmak gerekir. Bugünkü konumuz, ikinci tip, aniden yükselen politik tip enflasyon olayıdır. Durum bu ise, yani enflasyon piyasa süreçleri görüntüsünde kaynak aktarım mekanizması ise, son dönemde yaşadığımız politik tip enflasyonun kaynağı ve sebebi ne olabilir? Hiçbir dönem tek başına incelenemediği gibi, AKP’nin son dönemi de tek başına değil, birinci dönemle birlikte incelenmek durumundadır. Hatırlayalım, lütfen; birinci dönem IMF destekli dış kaynakların ülkeye aktığı bir dönemdi. IMF programının dış yatırımcılara verdiği güven yanında, program çerçevesinde ve neoliberal uygulamalarla gündeme gelen yap-işlet-devret ve kamu-özel ortaklığı ekonomide para bolluğuna ve yapay refah görüntülerine yol açtı. Ne var ki, bu bolluk ülkenin özvarlığının yükselmesiyle değil, borçla yaşanıyordu. Kısacası, borçla yükselen bir ekonomiyi yaşarken, aydın cehaletine bakın ki, anlık ve aldatıcı nitelikli görüntü ve söylemlere kanarak ülkenin bugünlere taşınmasına asfalt döşediler. Cahilane davranışlarla bu borcu yapan siyasi erk iken, borcu ödeyecek olan varsıl kesim değil, kaynak aktarım mekanizması olarak verilen enflasyon tanımına uygun olarak tabii ki halk olacaktı. Peki, böylesi borçlu durumda borç itfasının halkı bu denli yoksullaştırması şart mı idi? Hayır, tabii ki, değil! Ne var ki, yapılan borcu itfa edebilecek yatırım yapılmış olsa idi, durum bu kadar vahim olmazdı. Yatırım dediğimizde, birçok alt-yapı yapıldığına göre, niçin böylesi enflasyon yaşıyoruz? Çünkü alt-yapı yatırımları kısa sürede kapasite arttırıcı nitelikte olmayıp, uzun vadede kendini amorti edebilen tip yatırımlardır. Bu tür yatırımlara da ihtiyacımız yok mu? Tabii ki, var, fakat yatırımların maliyeti ile potansiyel gelir yaratma kapasitelerinin zamansal uyumu gerekli şekilde yapılmazsa durum böyle olur. Bir aile gelir kapasitesini aşan lüks bir eve çıkarsa, o evi ailenin elinden alırlar. İş insanlarımızın anlayabileceği şekilde durumu anlatmak üzere şöyle bir örnek işe yarar. Bir firma, fazla hesap kitap yapmadan olağanüstü açılınca, bazı müteahhitlerde olduğu gibi, sonu iflas ya da mali sıkışıklık olabilir. 

Peki, durum bu ise, biz niçin anormal hızla böylesi işlere kalkıştık? Bu mesele de bizi derin dünya kapitalizmi konusuna taşır. Dünya kapitalizmi krizde, Batı’da serseri fonlar ve atıl inşaat malzemeleri nemalanacak yerler aramaktadır. 85 milyonluk, IMF gölgesindeki Türkiye bu iş için biçilmiş kaftan olarak görüldü ve ülkeye kaynak ve yatırım talebi aktı. Yatırımların fabrika oluşumuna yönelmesi riskli idi. Risk almaktan çekinmen yatırımcılar, ödeme garantisiyle devleti yanlarına alarak alt-yapı işlerine giriştiler. İşte bugün biz bu faturaları ödüyoruz. Bu arada israf boyutundaki kamu harcamalarını falan da torbaya koyabiliriz. Daha da önemli olarak, faizlerin inatla baskılamasını ve onun yol açtığı kur korumalı mevduat soygununu da devreye aldığımızda oluşan enflasyonun kimlerden kimlere servet aktarması yaptığını görürüz.

Tablo, kısaca budur. Şimdi halkımız gelire göre vergi, maaş yükseltilmesi falan önlemlerle meydanlara çıkmakta. Demokratik hak kullanımı açısından tüm eylemler meşru ve makbuldür. Fakat sorunun kısa vadeli çözümü meydan mitingleri ya da gösterilerde değil, siyasal tercihlerdedir. Çünkü enflasyon konjonktürel ve siyasal niteliklidir. Bu durumda çözüm de siyasi nitelikli olmak zorundadır. Bu denli yarık, alçı sıvası ile kapatılamaz!