Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Kim nasıl bir 'Anayasa' yapabilir?

Ortadoğu’nun hallaç pamuğu gibi atıldığı, İsrail-İngiliz-ABD planının pervasızca planladığı Filistin toprakları üzerinde insan katliamı yaşanırken, Türkiye’de siyasi erk yeni bir anayasa yapma sevdasına kapıldı. AKP öteden beri yeni anayasa sözcüğünü dilinden düşürmüyordu. İlk dönemler kendi kafasına ve fıtratına uygun bir anayasa tasarısı örtülü şekilde topluma sunuluyor, hatta bazı hükümleri bizzat yaşama geçiriliyordu. Fakat, Ortadoğu cehennemi ve Türkiye-ABD görüşmelerinin sıklaşması sonrasında işin renginin değiştiği gibi bir durum ortaya çıkıyor. Böylesi bir tehlike, daha doğrusu tehdit karşısında uyanık olunması gerektiği kanaati ile bu konu üzerinde ne kadar sıkça durulsa yeridir. 

Doğal olarak hiçbir şey tabu olmadığına göre, anayasalar da tabu değildir, ihtiyaç üzerine değiştirilebilir. Bu durumda bakalım, Türkiye’nin yeni bir anayasaya ne kadar ihtiyacı varkonusuna bundan böyle gereksinme olduğu kadar konu üzerinde dururuz.Fakat ondan evvel, anayasa yapım işinin usulünü tartışmak gerekmektedir. Böylesi sıralamanın sebebi, her işte usulün esası öncelemesidir, usule uyulması olmazsa olmaz bir hukuk kuralıdır. Usul konusunda söylenecek en yaşamsal mesele, veri bir anayasaya göre yemin ederek parlamentoya girmiş milletvekillerinin, hangi mevki ve makamda olursa olsun,var olan anayasada gerekli bazı değişiklikleri yapma önerisi dışında, yeni bir anayasa yapımına girişmesi söz konusu olamaz. Bu kurala siyasette en üst makamı işgal etmiş olan cumhurbaşkanı da dahildir. Zira işbaşındaki siyasi kadro veri anayasaya göre yemin etmiş olduğundan zımnen halkın oyu da ancak bu varsayımla geçerlidir. 

Yeni bir anayasa yapım usulleri çok açıktır. Şöyle ki, bu amaçla, “Kurucu Meclis” adıyla kurulan, görevi bittikten sonra dağılan, geçici vesiyaseten yansız bir otorite yeni bir anayasa yapabilir. Halen mevcut olan kurulmuş meclis yeni bir anayasa yapamaz, ancak mevcut anayasanın bazı hükümlerinde, anayasanın ruhuna uygun olarak, gerekli düzenlemeleri yapabilir. Tasavvur edelimlütfen, bir futbol maçında, oyucular kuralı beğenmediği için, maça ara verip, saha kenarında çıkarlarına göre yeni kurallar koyabilir mi? İşte iktidardaki bir siyasi kadronun yeni bir anayasa yapması da futbol takımının oyunun ortasında isteklerine göre yeni oyun kuralları koymalarına benzer. 

Var olan iktidarın tüm kuralları ihlal ederek, yeni anayasayı yapması durumuna baktığımızda da çok olumlu düşünemiyoruz. Çünkü adeta yasa tanımaz bir üslupla devlet yönetimini sürdürmeye çalışmış olan bir siyasi kadronun anayasayı nasıl bir zihniyetle yapabileceği yirmi küsur yıldır uyguladığı yöntemle sabittir. Bu yöntem çağdaş devlet yönetimi ve hukuk rejimine aykırı olarak, aynı kadronun anayasa yapımında mimar olması ülke yararı açısından düşünülemez.

Mevcut siyasi kadro hakimiyetinde anayasanın değiştirilemez hükümleri dahi derin yara almış olduğundan, sosyal devlet, laiklik ve hukuk devleti ilkelerinin konularıolası bir yeni anayasa girişiminde belki lafzen korunabilir, fakat ruhen ortadan kaldırılabilir. Söz konusu maddeler kadın hakları, din özgürlüğü, sosyal güvence gibi çok temel vatandaşlık haklarının temel güvencesidir.  

Mevcut siyasi iktidarın girişeceği bir anayasa yapımında, küreselleşme koşulları çerçevesinde yıpranan ulus-devlet yapısının korunma olasılığı hemen hemen yok gibidir. Emperyalizmin dört kolla etrafa saldırdığı yeni düzende Büyük Ortadoğu Projesi’ni Ortadoğu’nun hallaç pamuğu gibi atıldığı günümüz koşullarında daha net olarak algılamalıyız. Bir ülkenin seçilmiş başkanı olmasına rağmen, başka bir güçlü ülkenin göreve atadığı bir siyasetçinin ve siyasi kadronun yeni anayasayı ulusal egemenlik ve özgürlükler üzerinde kurgulayabileceğini, bu güce sahip olabileceğini düşünmek olası görülemez.Bu konu devamlı işlenmelidir. 

Yeni bir anayasa yapmaya kalkan var olan iktidarın ülke sağlığı konusunda olduğu kadar çok temel vatandaşlık hakkı olan eğitim konusunda da sergilediği görüntünün ne ekonomik durumla, ne de zorunluluklarla bir ilgisi vardır. Zira ülke kaynakları gerek nitelikli eğitim, gerekse nitelikli sağlık sistemi kurup işletmeye yeterlidir. Söz konusu temel hizmetlerin yıpratılmasında mesele kaynak olmayıp, zihniyet ve oy tabanının tahkimidir. Zira ülkede genç nüfusta eğitimli oranı yükseldikçe AKP oy tabanı erimektedir.  Hal böyle olunca, var olan siyasi kadro tek emeli olan iktidarda kalma sevdasını ülkenin selametini de tehlikeye atarak gerçekleştirmeye yeltenmektedir. Bu zihniyetin mutasavver yeni anayasada nasıl gerçekleştirilebileceğini düşünmek zor olmasa gerek.

Yirmi küsur yıllık iktidar döneminde AKP’nin ekonomik açıdan ülkeyi sürüklediği çıkmaz, son kertede sömürücü yabancı sıcak para kaynaklarına dayandırılarak hafifletilmeye çalışılmaktadır. Bunun ilk örneği, bilindiği gibi, 2000 yılı IMF-Derviş projesidir. AKP’nin ilk yıllarının olumlu geçme görüntüsü, bu projenin ülkemizi sömürücü yabancı sermayeye açmasının ve yabancı sermaye ve yatırım projelerinin soygun yapmak üzere yatırımlarını ülkemize getirmesinin yarattığı, borçlanılarak oluşturulan yalancı bolluk dönemidir. Bolluk olarak görünen o dönemin faturalarını öderken böylesi çukura saplanmış bulunuyoruz. Küresel kapitalizm derin krizini yaşarken, merkez kapitalizmin çevresel ülkeleri, değerli madenleri ve yar altı kaynakları ile sömürmeye çalışırken, ülkeyi derin bir ekonomik sıkıntıya sokan ve her ne pahasına olursa olsun iktidarını kaybetmek istemeyen bir siyasi yapının tasarladığı yeni anayasanın kimlerin gizli emel ve ellerinin marifeti olabileceğini dikkate almak zorundayız.

Yeni anayasanın en can alıcı noktasını “vatandaşlık” tanımı ve “resmi dil” konusu oluşturacaktır. Ortadoğu’nun kaynatıldığı, İsrail-İngiliz-ABD işbirliği ile kaynatılan Ortadoğu kazanında patronun kim olduğu kadar, çok önemli ve stratejik mevkide bulunan Türkiye’nin yeni bir anayasa yapımı ile ayağa kalkmasının sebepleri üzerinde derin derin düşünmek gerekiyor.

Bir yandan fevkalde yıpranmış görüntüsünü perdeleyerek siyasi beka sağlama amacı açısından, diğer yandan da ulusun seçtiği bir siyasi kişi olmasına rağmen, ulustan icazet almadan emperyalistin “Büyük Ortadoğu Projesi” ne atanmasını kabulü açısından, var olan siyasi kadronun yeni anayasa yapımı girişimisakıncalıdır. Yeni anayasanın yapımında halk kanaati hakim olması gerekirken, aynı zamanda da  emperyalistlerin esintilerinden uzak durulması olmazsa olmaz koşuldur. 

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

  Bu yazı, 18 Kasım 2025 tarihli Gazete Manifesto’da yayınlanmış yazımın, konunun güncelliğine binaen, kısmen değiştirilmiş halidir.