Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,3497
Dolar
Arrow
35,9725
İngiliz Sterlini
Arrow
55,5755
Altın
Arrow
5979,5220
BIST
Arrow
10.729

Anayasa tartışması

Her işte esastan önce usul gelir. Anayasa konusunda da usul fevkalde önemlidir. Usul konusunda en yaşamsal mesele, mevcut bir anayasaya göre yemin ederek parlamentoya girmiş bir milletvekilinin, hangi mevki ve makamda olursa olsun, mevcut anayasada gerekli tadilat önerisi yapma dışında, yeni bir anayasa yapımına ehil olmadığıdır. Bu usul cumhurbaşkanı makamında bulunan kişiyi de bağlar. Zira, cumhurbaşkanı da dahil olarak, işbaşındaki siyasi kadro veri anayasaya göre yemin etmiş olduğundan, halkın oyu da ancak bu varsayımla geçerlidir. Yeni bir anayasa yapımı usulleri çok açıktır; yeni bir anayasa yapımı görevi ile donatılmış bir kurucu meclis oluşturulur, bu örgüt yeni bir anayasa yapar, taslak halkoyuna sunulabilir ve akabinde kurucu meclis dağılır.

Yeni anayasa yapımı konusunda ikinci önemli zafiyet de, var olan adeta yasa tanımaz bir üslupla devlet yönetimini sürdürmeye çalışmış olan bir siyasi kadronun hukuk usulleri bir yana, etik açıdan da yeni bir anayasa yapımına ehil olmadığıdır.     

Gerek hukuk, gerek etik açılardan durum açık iken, var olan siyasi kadro söz konusu sınırları zorlamaya çalışacaktır. Mevcut siyasi iktidarın girişeceği bir anayasa yapımı, küreselleşme koşulları çerçevesinde yıpranan ulus-devlet yapısının korunma olasılığını fevkalde zayıflatacağı açıktır. Bu durumu, emperyalizmin dört kolla etrafa saldırdığı yeni düzende, Büyük Ortadoğu Projesi mimarı emperyalist tarafından Ortadoğu’nun hallaç pamuğu gibi atıldığı günümüz koşullarında daha net olarak algılamaktayız. Bir ülkenin seçilmiş başkanı olmasına rağmen, başka bir güçlü ülkenin göreve atadığı bir siyasetçinin ve siyasi kadronun yeni anayasayı ulusal egemenlik ve özgürlükler üzerinde kurgulayabileceğini, bu güce sahip olabileceğini düşünmek olası görülemez. 

Yeni bir anayasa yapmaya kalkan mevcut iktidarın yönetim anlayışı hakkında fikir edinebilmek için bazı harcama kalemlerine bakmak zorundayız. Ülkede sağlık konusunda olduğu kadar çok temel vatandaşlık hakkı olan eğitim konusunda da sergilenen görüntünün ne ekonomik durumla, ne de zorunluluklarla bir ilgisi vardır. Zira ülke kaynakları gerek nitelikli eğitim, gerekse nitelikli sağlık sistemi kurup işletmeye yeterlidir. Mesele kaynak olmayıp, zihniyet ve oy tabanının tahkimidir. Zira genç nüfus eğitimli oldukça AKP oy tabanı erimektedir.  Hal böyle olunca, var olan siyasi kadro tek emeli olan iktidarda kalma sevdasını ülkenin selametini de tehlikeye atarak gerçekleştirmeye yeltenmektedir. Bu zihniyetin mutasavver yeni anayasada nasıl gerçekleştirilebileceğini düşünmek zor olmasa gerek.

Yirmi küsur yıldır iktidarda buluna AKP’nin ekonomik açıdan ülkeyi sürüklediği çıkmaz sonucunda gelinen noktada tüm umutlar sömürücü yabancı sıcak para kaynaklarına dayandırılmak istenmektedir. Bunun ilk örneği, bilindiği gibi, 2000 yılı IMF-Derviş projesidir. AKP’nin ilk yıllarının olumlu geçme görüntüsü bu projenin ülkemizi açtığı yabancı sermaye ve yatırım projelerinin soygun yapmak üzere yatırımlarını getirdiği bolluk dönemidir. Bolluk olarak görünen o dönemin faturalarını öderken böylesi zorluklarla mücadele ediyoruz. Küresel kapitalizm derin krizi nedeniyle, çevrede sömürülecek ülkeleri, değerli madenleri ve yar altı kaynakları ile sömürmeye çalışırken, ülkeyi derin bir ekonomik sıkıntıya sokan ve her ne pahasına olursa olsun iktidarını kaybetmek istemeyen bir siyasi yapının oluşturmaya çalıştığı yeni anayasanın kimlerin gizli emellerinin marifeti olabileceğini düşünmek pek zor olmasa gerek.

Yeni anayasa yapımı için ayağa kalkan bir siyasi kadronun hiç değilse mevcut anayasal hükümlere saygılı olması beklenir. Hal bu iken, var olan siyasi iktidarın yeni anayasa yapımı arzusu aslında şimdiye kadar bazı uygulamalar ile ipucunu verdiği kendi tasarladığı anayasa olacaktır. Bir yandan fevkalde yıpranmış görüntüsünü perdeleyerek siyasi beka sağlama amacı açısından, diğer yandan da ulusun seçtiği bir siyasi kişi olmasına rağmen, ulustan icazet almadan emperyalistin “Büyük Ortadoğu Projesi” ne atanmasını kabulü açısından var olan siyasi kadronun bu girişimi sakıncalı görülmelidir. Yeni anayasanın yapımında halk kanaatinin hakim olması gerekirken, emperyalistlerin esintilerinden uzak durulması olmazsa olmaz koşuldur.

Yeni Yıl’ın tüm dostlara, ülke halkımıza ve tüm insanlığa sağlık, mutluluk ve esenlik getirmesini dilerim!