Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

Bu ortamda anayasa yapılamaz

Son yerel seçimde durumun vahametini gören AKP ve çevresi, devlet korumasından cehennem âlemine sürüklenmemek için zevahiri kurtarmanın tek yolunun başkanlık sisteminin değiştirilmesinde görerek, yeni bir anayasa, tabii ki bizzat kendi istediği doğrultuda şekillendirilebilecek yeni bir siyasal yapı tahayyül etmektedir. Yeni anayasa yapmanın yolunun da, son yerel seçimlerde AKP’yi geride bırakarak birinci parti olarak siyaset sahnesine çıkan ana muhalefet partisi ile sahte yumuşama havası yaratmak olduğu planlanmaktadır. Durum bu olunca, AKP siyasilerinin önceleri binbir olumsuz ifadelerle bezediği muhalefeti “yumuşama” merhemi ile uyutarak yeni anayasada işbirliğine ikna etmeye çalışmaktalar. Şükür olsun ki, CHP’nin bu örtülü saldırgan girişime karşı ilk tavrı olumsuz olmuştur.

Şimdi gelelim yeni bir anayasa yapılması meselesine. Hiçbir oluşum anında ortaya çıkmayıp, uzun bir geçmişin bileşkesi olarak oluştuğundan dolayı, önce geçişe kısa bir uzantı gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Bir defa, Türkiye şu anda darbe anayasası ile değil, tek adam siyaseti anlayışı ile yönetilmektedir. İktidar koalisyonunun ve koalisyon içinde AKP’nin devlet katına başat olması, bürokrasi, yargı, asker ve polis kademelerinin adeta parsellenerek araçsallaştırılması, binbir değişikliğe uğratılmış 1982 anayasasını da sonraki değişiklikleri de adeta uygulamadan kaldırmıştır. 

Bu durum karşısında, bugün ülkenin bir anayasaya ihtiyacı olduğunu iddia eden iktidar cenahına sormak gerekmez mi: darbe anayasası iddialarına dayanarak siyasi yönetimde darbe ile hükümet katından devlet yüceliğine yükselmeye çalışan siz değil misiniz? Yeni anayasa macerası, bu yürüyüşte işlenen siyasi cürümlerin cehenneminde boğulmamak için devlet olmanın yasal zeminin yapılandırılması e oralarda uygun bir makam edinilmesi amacına yönelik olabilir mi? Oysa bilinir ki, anayasa bir siyasi partinin bekası için değil, toplumsal katmanlar arasındaki uzlaşmanın yasalaştırılması, yani kodifikasyonu amacına yönelik yapılır. Yeni anayasa heveslileri iddialarını savunurken amacın parti için olmadığı, toplumun amacına hizmet edeceğini söylemektedir. Bu kişilere ünlü psikolog Sigmund Freud’un şu ünlü öyküsünü hatırlatmakta yarar vardır. Olay şudur: Avusturya parlamentosunun bir celsesinin açılışında, başkan ‘oturumu açıyorum’ yerine ‘oturumu kapatıyorum’ demiş. Bu dil sürçmesine Freud’un yorumu, başkanın zaten oturumdan pek ümit var olmadığı şeklindir. Bizim örnekteki olayda bir dil sürçmesi yok, bir irade beyanı vardır. Freud yaşıyor olsa idi, herhalde yorumunu bu kez Avusturya’dan Fransa’ya çevirir, liderlerin kendilerini XIV. Louis gibi gördüklerini söylerdi. XIV. Louis dönemi devlet teorisinde krematistik dönem olarak nitelenir. İlginçtir, krematistik dönemin bazı özelliklerinin maalesef günümüzde kadar yansımış olduğu görülüyor. Peki, krematistik dönemin temel özellikleri nedir diye baktığımızda, hemen karşımıza günümüz liderlerinin varsıllıkları, itibara düşkünlüklerini andırırcasına, o dönem krallarının ya da liderinin servetinin ulusun servetini temsil ettiği görüşü çıkar. 

Ulus devletlerinin oluşumu, krematistik devlet maliyesi görüşünün kameralistik görüşüne dönüşmesi neticesindedir ki, bütçe hakkı başkanlardan, halk temsilcileri olarak kabul edilen parlamentoya geçmiştir. Doğal olarak düşünülür ki, parlamentonun temsil niteliği hiç değilse burjuva demokrasi anlayışına uygun olsun. Bu bilgi kırıntılarıyla yeni bir anayasa yapma sevdasını sebepleriyle değil de, yapılış formatıyla gözden geçirelim. Anayasa yapma sevdasının sebeplerine girmememin nedeni, AKP sözcüsünün yeni anayasanın “bizim için değil, millet için” ifadesiyle, gerçek görüşün ne olduğunu açıkça ortaya koymuş olmasıdır; bu tasarının halkın mutluluğu ile bir ilgisi olmayıp, siyasilerin devlet dışı cehennemden kaçış yolları yaratma çabasından başka bir ley değildir. Halkımızın artık bu meseleleri daha sakin bir kafa ile anlaması ve yorumlaması gerekir.

Şimdi de, bu parlamentonun, daha doğrusu parlamentoya ve tüm devlet kurumlarına başat olan bir siyasi kadronun böyle bir anayasa yapma erkinin olup olmadığı konusuna eğilelim. Birincisi, anayasayı oluşmuş meclis değil, bu amaçla oluşturulmuş ve anayasa yapıldıktan sonra dağıtılacak olan bir “kurucu meclis” yapabilir. Bizzat sahada oynayacak oyuncular, hele de sahada oldukça güçlü ise ikinci dönemin oyun kurallarını belirleme gücüne sahip olamaz, olmamalıdır. 

Saniyen, içinden geçtiğimiz sistemde başta yargı sistemi olmak üzere, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay vb gibi tüm üst düzey devlet kurumlarına başat olan bir siyasi kadronun, ileride kendisinin de yer alacağı ortamın düzenleyicisi olamaz, olmamalıdır.

Siyasete başat mevcut siyasi kadronun bütçe ve Varlık Fonu uygulamasındaki tavrı da günümüz demokrasi anlayışına uygun değildir. 

Toplamak gerekirse, ülkeyi torba kadro, yerine göre kanun gücünde kararname gibi temel hukuk/yasa kurallarına aykırı sistemle yönetmeyi kendisine şiar edinmiş bir siyasi kadronun başatlığındaki parlamento koşulunda yeni bir anayasa yapımına yönelen çabayı destekleyen her siyasi yapı tarih huzurunda sorumlu olacaktır.