Chatgpt’ye şöyle bir soru yöneltsek, acaba yanıtı ne olabilir?
“Türkiye’nin nüfus ve sanayi yerleşim programı acaba savunma stratejisine uygun mudur?”
Sanırım Chatgpt yanıt vermeden önce kuvvetli bir kahkaha atar ve sorunun yanıtını şu olur:
“Siz kafayı mı yediniz; bir ülkenin ekonomik beyni ve nüfusun en kaliteli büyük bölümü ülkenin bir bölümüne yığılır mı?”
Peki, bir de şunu soralım: “Avrupa’nın ordu kurma projeleri havada uçuşurken, bizim siyasilerimiz de ordu gücümüze dayanarak, Avrupa’ya girme ya da Avrupa ile daha yakın temasta olma şansımızın yükseldiğini düşünmekte ve halka bunu yaymaktadır. Bu kanaatin doğruluk payı nedir?”
Bu soru da Chatgpt ’yi bir hayli güldürdükten sonra şu yanıt gelir: “Ben size demedim mi, siz kafayı yemişsiniz, hiç değilse günümüzde TV ekranlarında süreli bir dizi oyunu gibi seyrettiğimiz İran-İsrail çatışması da size hiç akıl vermiyor mu, hiçbir şey düşündürmüyor mu?”
Ne diyeyim ki, Chatgpt kadar aklı olmayanların siyasi kararlara hâkim olmasının sonucunda halk da Chatgpt‘yi böylesine boş yere meşgul edebilir. Öyle anlaşılıyor ki, halkımızın ve siyasilerimizin düşünme ve düşünce geliştirme hızı teknolojinin gelişme hızının çok altındadır. Dünyanın böylesi olağanüstü hızla dönüşüm-değişim yaşadığı bir çağda halkı ve yöneticisiyle ülkemiz nerelere savrulacaktır, acaba!
Ülkenin nüfus politikası ve sanayii yerleştirme politikası rasyonaliteden öylesine uzaktır ki, bir olası çatışma esnasında İstanbul ve Trakya bölgesine yapılabilen birkaç bombardıman bu bölgede çok büyük hasar yapar, ancak bu bölge tahrip edilirse, etkili kara savaşına dahi gerek kalmadan tüm ülke teslim alınabilir. Bu sav biraz iddialı görünebilir, fakat ülke selameti açısından enine boyuna tartışılması gereken bir konudur.
Bir savaşı beklemeye de gerek yok, kuzey fay hattının hemen bu bölgenin çok yakınından geçtiği de bilinmektedir. Güçlü bir depremin yıkacağı Marmara Bölgesi tüm Türkiye’nin yıkımı demek olabilir.
Bir saldırı ya da deprem riskini dahi düşünmeye gerek kalmadan, nüfusun ve ekonomik faaliyetlerin bir bölgede yoğunlaştırılması diğer bölgelerin erimesi anlamına gelir. Örneğin, İstanbul’da inşaat rantının yüksek olduğunu söylemek, Anadolu birikiminin İstanbul’a yapı maaliyetlerinin çok üzerinde bir değerle akması demektir ki, bunun karşıtı İstanbul’da bina değerlerinin ve inşaat işi ile uğraşan kişilerin servetlerinin şişmesi karşılığında Anadolu’nun erimesi anlamına gelir. Bölgesel gelir farklılıklarının çok önemli sebebi de bu şekilde bazı bölgeler aleyhine bazı bölgelerde anlamsız rantların yaratılıyor olmasıdır. Ekonomik rüzgârın şekillendirdiği insan ve sanayi hareketlenmesinin düzgünleştirilmesi kamu politikasının konusudur ve yerelden çok merkezi planlama işlevi olarak ortaya çıkar. Devlet Planlama Teşkilatının, özellikle de ‘Bölgesel Planlama Bölümü’nün ana görevinin nüfus ve sanayi yerleşim planları yapmak ve uygulanması amacıyla hükümete çeşitli bütçe ve mali öneriler sunmak olmalıdır. Böylesi planlamalar yapılmayıp, uygulama gerçekleştirilmeyip, nüfus ve sanayi yerleşim kararlarının ekonomik veri ve dürtülere bırakılması, tüm sair işlemlerde görüldüğü üzere, toplumsal ve ekonomik kararlarda da toplumsal çıkardan çok bireysel çıkarlar öne geçtiğinden, yerleşimler sağlıklı olamamakta ve yer yer patolojik şişkinlikler görülebilmektedir.
Bağlantılı ikinci konuya geldiğimizde, Avrupa ordusu ve Türk ordusu konusunda da aynı çarpık ve rasyonel olmayan düşünceye sahibiz. Şöyle ki, savaşlar geçmişte olduğu gibi göğüs göğse yapıldığında, Kurtuluş Savaşı ya da Çanakkale Savaşı bir yana, daha yakın tarihte, Kore Savaş’ındaki kahramanlığımızın da dillere destan olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak, son yaşadığımız İsrail- İran çatışmasında görüldüğü üzere, artık savaşlarda kara gücü değil, hava gücünde kullanılan teknoloji hâkimdir. Uzun menzilli akıllı füzelerle yapılan nokta atışı bir apartmanın bir katı dahi vurulabilmektedir. Durum böyle olunca, yani uzun menzilli füzelerin devreye alındığı, emek-yoğun savaştan sermaye-yoğun savaşa geçildiği günümüz koşullarında artık kara ve deniz gücü önemini yitirmekte, buna karşın teknoloji ağırlıklı hava gücü öne çıkmaktadır.
Son seçime giderken, Sarayburnu rıhtımına bir askeri gemi demirlemişti. Bu gemi, siyasilerin dilinden söylersem bir “uçak gemisi” idi. Uçak gemisi olarak topluma takdim edilen geminin ne denli uçak gemisi olduğu ayrı bir konu, hangi tür devletlerin uçak gemisine ihtiyacı olduğu ve bu bağlamda Türkiye’nin konumunun ne olduğu da düşünülmeden, siyasi tercihlerimizi beynimizle oynayanların tercihlerine göre veriyoruz. Ülkemizin savunma ihtiyacı açısından böylesi bir “uçak gemiciği”ne ne ihtiyacı var, doğrusu bilemedim! Söz konusu uçak gemiciğinden potansiyel düşmanlarımız o kadar tedirgin olmadılar ki, bir zamanlar Özal’ın Atlas Okyanus’undan Pasifik Okyanusu’na kadar Türk ırkı olarak çizdiği hayali haritaya gösterdikleri tepki kadar dahi bir tepki koymadılar.
Devlet şirket mantığı ile yönetilirse, halk bir şirketteki emekçilere, siyasi kadro ve yandaşları da patron ve üst düzey yönetici kadroya dönüşür, yaratılan ulusal değer de gıdım payı ile emekçilere dağıtıldıktan sonra, patron ve üst düzey yöneticiler arasında kazanç olarak yağmalanır. Yağmanın büyüme hızı düştüğünde de, Osmanlı çökme sistemi kullanılarak oluşturulmuş kaynaklara çökülerek, merkezin keyfinin kaçırılmaması yoluna gidilir. Farkında olalım ki, ateş çemberi sadece etrafımızı saranlardan oluşmamakta, etrafımızdaki gözle görünür ateş çemberidir. Fakat içinde yaşadığımız dünyamız sistem olarak giderek daralırken görünmez ateş çemberleri ile çevreden başlayarak merkez yönünde hareket etmektedir. Göstermelik uçak gemileri ya da şimdilik ihtiyacımız olmayan Çanakkale köprüleri gibi gereksiz alt-yapılarla optimal kaynak kullanımı kuralından saparsak, belki siyasi kadronun bekasını sağlamış oluruz, fakat neyin pahasına ve ne maaliyetlerle! Böylesi meselelerin düşünülmesini ve çözümlenmesini şirketleşmiş devlet yapılanmasında siyasi ve üst düzey bürokratlardan, hele de yandaşlardan beklemek hayaldir. Umalım ki, son kıpırdanışlarla halka dayalı demokrasinin belki de ilk defa siyasi yaşamımıza gireceği günümüz koşullarında yetkili muhalefet bu yönde etkili olur. Dileriz!
Çok Okunanlar

Son genel seçim anketinde üçüncü parti değişti

Erdoğan yetkilerini devrediyor, kabinenin tamamı değişiyor: OHAL gündemde!

Transferde büyük derbi, Osimhen imzayı atıyor!

AKP'de şehir hastaneleri pişmanlığı

Gazeteler, Ümit Özdağ'ın tahliyesini nasıl gördü?

Alaaddin’in sihirli lambası

BEDAŞ 18 Haziran Çarşamba elektrik kesintisi yaşanacak ilçeleri sıraladı

Nihal Candan'ın durumu kötüleşiyor

İBB operasyonlarında tutuklanan bir kişi daha 'itirafçı' oldu

PKK elebaşı Öcalan'dan DEM Parti’ye mesaj