Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
43,3898
Dolar
Arrow
38,7907
İngiliz Sterlini
Arrow
51,6728
Altın
Arrow
4053,0000
BIST
Arrow
9.700

Büyük ağabey istediğinde

Tarih okumalarında olayların sebepleri kadar oluşum tarihlerinin de önemi ve gösterge gücü fevkalade büyüktür. Örneğin, onyedinci yüzyılın ilk döneminde Fransa’da gelişen ütopik sosyalizmin, ikinci yarıda bilimsel sosyalizme dönüşmesinde; 1840’lar İngiltere’de sanayi yapılanmasının ortaya çıkmasına bağlı olarak yoğun emek sömürüsünün gelişmesi ve bu süreçte halkların köleleştirilmesini anlatan Charles Dickinson’un “İki Şehrin Hikayesi” eserini oluşturması rastlantısal değil, birbiri ile sebep-sonuç ilişkisi bağlamında ilintilidir. Aynı şekilde, 1789 Fransız Devrimi ve 1776’da Amerika Birleşik Devletleri’nin tarih sahnesine çıkması da rastlantısal değildir. Kısacası demem odur ki, tarihin akışına baktığımızda, kimi zaman siyasi ortamın elverme ya da kimi zaman düşünsel ortamın oluşma sebeplerine bağlı olarak benzer olayların gelişmesi ve tarih sahnesine çıkması belli zaman kesitinde gerçekleşmektedir. Nitekim felsefi akımların ve çağımıza kadar ulaşmış olan büyük filozofların, ya da bugün dahi zevkle dinlediğimiz klasik müzik alanında insanlığa büyük eserler kazandıranların da genellikle hep aynı döneme rastlayan dehalar olması rastlantısal mıdır, acaba?

?Günümüze geldiğimizde; baş döndürürcesine hızla gelişen siyasi olayların, salt silahların susması, çatışma ve insan ölümlerinin son bulması, kısaca sulh, sükûn ve insan haklarına saygılı bir sistem oluşturma adına olumlu karşılanması gerekir. Bu ana noktayı böylece saptadıktan sonra, olayların çakışması bağlamında ve ilginç rastlantılar olarak bazı konular üzerinde yoğunlaşmamızın gerekli olduğunu düşünüyorum.

?Bunlardan birincisi, bu denli karmaşık olayların, adeta Zati Sungur’un sihirbazlığına benzer bir beceri ile her taraf için en optimal zamanda kesişmesidir. Her ne hikmetse, yarım asra yakın bir sürede çatışan ve binlerce can kaybının acısını göğsünde taşıyan tarafların siyasileri, tabanlarından soyut davranarak, bir anda kutsal barışa doğru yola çıkmaya karar veriyorlar! Bu dönemde de, yine her ne hikmetse, Türkiye’de şekilsel demokrasi görüntüsünde monarşi benzeri yaşam-boyu iktidarı sağlayıcı yeni bir anayasa yapımı zorlamalarının çözümüne yönelik, hem de dış kaynağa şiddetle gereksinme duyduğu ortamda bir siyasi ittifak oluşturma çabalarının yoğunlaştırıldığına tanık oluyoruz. Ve nihayet, tüm bu olaylar Condoleezza Rice’ın kulaklarını çınlatırcasına, Orta-Doğu’da Suriye’nin güçle çözüldüğü ve sınırların değiştiği anda cereyan ediyor. Güç böyle bir şey olsa gerek!

?Kaynayan Orta-Doğu’da İsrail, tarihin en müsait ortamını yakalayarak, Tevrat’ın kendilerine vadettiğini söyledikleri devletlerini kurarken, Orta-Doğu’nun gerek İsrail’in güvenliği, gerek Çin’in Orta-Doğu’ya uzanma olasılığının kesilerek, çevrelenmesi açılarından yeniden şekillendirilmesi İsrail-ABD ortaklığının olmazsa-olmaz gereksinimidir. Buradan, cılız Suriye ve Irak yerine, alan temizliğinden sonra, Irak Suriye, İran ve Türkiye’yi de içine alabilen yeni bir devletin kurulmasının hem anlamsız vekâlet çatışmalarına son verilebilmesi, hem de, bundan daha da önemli olarak, “vekâlet-yönetimli” bir devletin oluşturulması Condoleezza Rice’ın kulaklarını çınlatmaz mı? Kısacası, konuya salt Türkiye-PKK açısından ve söz konusu tarafların siyasetleri ve güçleri açısından bakmak yalın kalır; Orta-Doğu’da büyük güçler iradesi ile alan temizliği yapılmaktadır. Bu alan temizliğinde kimileri olumlu, kimileri olumsuz olarak, fakat her iki durumda da tüm taraflar, bazı göstermelik ve geçici menfaatler karşılığında haklarına razı olarak temizliğe katılmaya mecbur bırakılmaktadır. Kuşkusuz bu alan temizliğinde Suriye meselesi de, Esad’ın çökertilmesi ve Rusya’nın bölgeden uzaklaştırılması formülü ile çözüldükten sonra, diğerlerinin çorap söküğü gibi geleceği belli idi. Kaldı ki, söz konusu alan temizliğinde tarafların kendi güçleriyle kotaramayacakları göreli çıkarları da korunmuş olmaktadır. Batı politika anlayışı, böylesi yaklaşımla, zaman kollayarak amacını gerçekleştirdiği “liberal görüntülü siyasi saldırı” taktiği olarak görülebilir.

?Orta-Doğu’da ABD ve İsrail eliyle alan temizliği yaşanırken, uzun zaman boyutunda devamlı olarak kaşınan geçmiş hesaplar da gündeme gelecekti. Osmanlı İmparatorluğu çözülüp yerine Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, birincisi ABD’nin Lozan Antlaşmasına karşı tavrını, ikincisi de İmparatorluk altındaki tüm halkların İmparatorluk parçalanırken kendi devletlerini kurmalarına karşın, sadece bir halkın, Kürt Halkının devletlerini kurmamaları ya da kurdurulmamaları tarihçilerin analizine muhtaç bir konudur. İstiklal Savaşında, vatan savunmasında Kürt ve Türk halklarının beraberliği tarihin çok parlak bir sahnesini oluştururken, 1924 Anayasası ile girilen kapitalizmin Türkiye siyasetini sürüklediği durumun yaşanmamış olması umulurdu! Ancak bu durumu, siyasi tercih tabanından çok, bir yandan dönemim “ulus-devlet” yapılanma felsefesine, diğer yandan da geç kapitalistleşen ekonomilerde feodal yapıların çözülememesi yanında, ilk sermaye birikimi gereksinimi ve gelişme dürtüsünün istenmeyen sonucuna bağlamak daha doğru olur.  

?Türkiye, 2000 IMF programının hedefine uygun 2002 siyasi kadrosuyla uhdesine almış olduğu siyasi misyonunu henüz tamamlayamamış durumdadır. Sahne değişikliği için gereksinim var, fakat müsait aday yok, belki de baskı altında terbiye edilerek dersi öğretiliyordur! Bu durumda, zaman kazanmak için ekonomik olarak zor durumda olan Türkiye’ye biraz maddi ve manevi destek sağlamak işe yarar, süreci yağlayabilir. Bilardo oyunu gibi, topu deliğe gönderirken, İran yara alır, İsrail’in çıkarı doğrultusunda güç kaybeder, hatta belki de parçalanır. Türkiye’de ise, yeni anayasada sadece ebedi bir makam ihdas edilmiş olmaz, ama siyasi yönetim şekli üniter sistemden feodal sisteme, belki de geçiş sürecinde konfederal yönetim biçimine dönüştürülür. Konuya, anayasada kişiye özgü ebedi başkanlık ya da fahri başkanlık vb gibi yaşam-boyu devlet koruma garantisi verildikten sonra gerisi nasıl olsa çözülür mantığı ile rahmetli Demirel’in veciz ifadesiyle, konu konu olmaktan çıkar! Yeni anayasaya toplumsal uyum için koşullar öteden beri hazırlanıyordu. Birincisi, neo-liberal sistemin tam da bizim gibi kalkınmakta olan uluslarda ulus devlet yapılarının bozulmasını sağlayıcı alt-kimlikler ortaya çıkarılıyordu. Bir ebru görüntüsündeki ülkemizde ırksal alt-kimlikler kadar kutsal kimlikler de kaçınılmaz olarak işlevsel kılınacaktı. Özellikle de, AKP döneminde tanık olduğumuz türban ve dinciliğin yükseltilmesinin de, uluslararası büyük projenin hedefine yönelik amacı, AKP’yi de bu amacın işletilmesinin aracı olarak görmenin daha doğru olduğu kanaatindeyim.

?Lenin’in “ulusların kaderini tayin hakkı” önemli bir siyasi-felsefi kuraldır. Bu siyasi felsefi kuralı bir yandan uygulanan ekonomik sistem, diğer yandan da ulus-devlet anlayışı ve amaç-araç ilişkisi bağlamında ele almak kaçınılmazdır.