Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,2288
Dolar
Arrow
36,3010
İngiliz Sterlini
Arrow
46,1227
Altın
Arrow
3428,0000
BIST
Arrow
9.602

Hangisi haklı?

?Yaşam, zaman zaman çok öğretici oluyor. İnsan, şakalardan ya da imalı sözlerden, hatta bizzat uzayan giden zaman içindeki çeşitli deneyimlerinden, en önemlisi de eleştirilerden inanılmaz, akla hayale gelmemiş çok şey öğreniyor. Ben de bugünkü yazımda, değerli okurlarımla, kendi bilgilenmem bağlamında, haddim olmadan, nelerin nasıl düşünülmesi gerektiği konusundaki fikir kırıntılarımı paylaşmak istiyorum?

?Bugün, mademki katı ciddiyetten uzak, biraz şakacı konuları tartışacağız bu yazıda, öyleyse bir fıkra ile işe başlayalım. Efendim, günün birinde bir araba trafikte ters yola girmiş. Trafik radyosundan, bir aracın ters yola girdiği, tüm sürücülerin dikkatli olmaları gerektiği yönünde bir anons yapılıyormuş. Bu anonsu duyan ters yola girmiş olan araç sürücüsü, bir değil tüm araçların ters yola girmiş olduğunu düşünüp, “Allah, Allah, herhalde anons yanlış yapılmış olmalı” diyerek, başını sallayıp yoluna devam etmiş. Hikâyenin sonunu ben bilmiyorum, sizler tahmin edersiniz.

?İktisat biliminde hemen hemen tüm teorisyenler toplumların geleceklerine dair genellikle kötümser tahminlerde bulunmuşlardır. Bilindiği gibi, bunlardan en ünlüleri Malthus ’tur. Malthus’a göre, dünya nüfus artışı ile gıda maddeleri artışı arasında nüfus artışı lehine dengesizliğin gelecekte kıtlığa ve kırıma yol açacağını ileri sürmüştür. Ünlü Keynes de olumsuz kehanette bulunmuştur. Bilindiği üzere, Keynes’in asıl kehaneti, daha doğrusu öngörüsü İkinci Paylaşım Savaşı ile ilgilidir. Keynes, Birinci Paylaşım Savaş’ı sonunda Almanlara yüklenen yükün intikamının Almanlar tarafından ileride kesinlikle alınacağını ifade etmiş, hatta bu konuda bir de kitap yazmıştır. İleriye ait en isabetli tahmini, krizler ve devrim görüşü ile Marx yapmıştır. Ne var ki, dünya servetinin büyük kısmı az sayıda insanda toplanıp, dünyanın büyük bölümünün yoksullukla mücadele ediyor olmasına rağmen, ana akım iktisat öğretisi kulağının üzerinde yatmış pozisyonda etrafa Nobel ödülleri dağıtım programları tertiplemektedir. Bu sistemin adına da liberalizm, demokrasi ve özgürlük sözcükleri yakışır! Bu konuda ben hep şu örneği veririm. Diyelim ki, tıp fakültelerinde bir hastalık anlatılıyor ve hastalığın tanısı öğretiliyor, mezun olan doktorlar mesleki yaşamlarında öğrendikleri semptomlarla karşılaştıklarında kendilerine öğretilen tedavi yöntemini uyguluyor, fakat aksiliğe bakın ki hastalık tedavi edilemiyor, hatta tam tersi, ilerliyor ve ölümlere yol açıyor. Şimdi, bu tıp fakültesi korunur mu, böylesi eğitim veren üniversitede öğrenimin sürdürülmesi sağlanır, hatta hocaları Nobel gibi ödüllerle taltif edilir mi? Değerli okurlarım, eğitim politikası bağlamında bu konuyu, özellikle de iktisat alanı için düşünmemizde çok büyük bir toplumsal yarar vardır.

?Saygısızlığımı lütfen bağışlayın, zira ben kendim fazla düşünmeden, sizlere düşünmenizi salık vermiş oldum. Oysa ben sizlere naçizane öneride bulunmadan önce düşünmeliydim ki, özellikle toplumsal konular üzerindeki düşüncelerimiz ve oluşan fikirlerimiz zannettiğimiz gibi yüzde yüz bize özgü olmayıp, toplumda hâkim kesimlerin çıkarları doğrultusunda oluşturulmuş ve toplumda yaygınlaştırılmış düşünce kalıplarıdır. Durum bu olmakla beraber, yine de ilk fikrimde biraz ısrarcı olmak istiyor ve sizleri yazının gelecek bölümündeki ifadeler üzerinde düşünmeye davet ediyorum.

?Gelelim, yola ters girmiş olan arabaya örneğine. Burada iki kurumdan söz etmek istiyorum. Bunlardan biri iş insanları derneği olarak bilinen ünlü sanayicilerin oluşturduğu kuruluş TÜSİAD, diğeri ise günümüzde siyasi yönetime başat olan iktidar partisi, daha doğrusu ortaklığıdır. Birinci kurumun adındaki “adam” sözcüğü, her ne kadar kuruma yakışıyor olsa da, biraz kaba kaçıyor gibi geliyor bana. Neyse, gelelim konumuza. Evet, “sanayi ve iş adamları” derneği yöneticisi geçen günkü toplantılarında yönetimde rahatsız oldukları konularda siyasi beyanlarda bulundu. İlk bakışta söylenenlerin kabul edilebilir olduğu düşünülebilir. Değerli okurlarım bilirler, şöyle bir laf vardır: “Size bir laf söylendiğinde, lafa değil de, söyleyene bakmak gerekir.” Biz de bu lafa uyarak öyle yapıp, kapitalist sistemde örgüt üyelerinin hangi düzende, topluma ne kadar katkı yaparak o mevkilere geldiğini sorgularsak, söylediği lafı değerine oturtmuş oluruz.

Biraz geçmişe giderek, bu anlı sanlı iş insanları, demokrasi ve toplumsal siyasi katılım gibi kavramlara takılmadan salt kendi iş ve kârlarına odaklanarak koalisyonların işleri yavaşlattığını ileri sürmediler mi? Başlangıçta, bu iş insanları işbaşına geçen siyasi kadroyu güçlü tek parti olarak alkışlamadı mı? Bugün işler değişti. Evet, doğru da, bugünü o günden görmek gerekirdi. Aynen “yetmez, ama evet” aymazları gibi ileriyi göremeden anlık politikayla iman etmek basiretli bir iş insanının davranış tarzı olabilir mi?

?İşin siyasi cephesindeki görüntü de, iş insanlarının ters yansımasını andırmaktadır. İktidara geliş, ilk dönem vaatleri, ufak da olsa bazı uygulamalar, hatta geçmiş iktidarların baskıcı rejimlerine yöneltilen oldukça haklı ve ümit verici ifadeler vs. insanlarınıza pek umutlu göründü. Peki, günümüzde gelinen noktaya baktığımızda, yapılan icraata baktığımızda, ne toplumun genelinde vicdani huzur sağlayıcı, ne de çağdaş gidişatla uyumlu bir sistem görülüyor. Peki, ne yapılmak istenmektedir? Orta gelir grubu yoksulluğa doğru evrilirken, dünya akıllı makinelere yapay zekâlara geçerken, bu yola ülkemizi geleceğe taşıyacak eğitimli gençlerinizin, doktorlarımızın, mühendislerimizin yurt dışına gitmesine adeta ışık tutarcasına bigâne kalınması ülke yararına mıdır? Eğitim, hukuk sistemi, dış ilişkiler, en önemlisi ekonomi ve demokrasi anlayışı ülkemizin olması gereken yere uygun mudur?

?Eleştiriye karşı takınılan tavır eleştiri alanın kültür ve anlayış seviyesiyle ilgilidir. Eleştiriyi tepki ile karşılayan kültür basittir, gelişmemiştir, güvensizdir. Buna karşın, eleştiriyi bir tür karşıdan tutulmuş ayna gibi görerek, düzeltilebilecek noktaları saptayıp, düzeltilmesine çalışmak ise gelişmiş, olgunlaşmış ve kendine güvenli davranış tarzını yansıtır. TÜSİAD-siyaset atışmasında sınıfta kalmış olduğumuz çok nettir. Pek görebileceğimi düşünemiyorum, ama yine de biraz daha büyümeyi, eleştirileri bir tür tavsiye ya da öneri olarak almayı öğrenerek, sınıf atlaması yaparız. Belki!...