Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6287
Dolar
Arrow
34,8925
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3362
Altın
Arrow
3006,0000
BIST
Arrow
10.125

Mantıksız politikaların peçesi: Tasarruf

Her şey tüketilmiştir. Dış kaynaklar da tıkanma aşamasındadır. Halkın önemli bölümü perişan durumdadır. Türkiye sanayisizleştirilmiştir. Tarım çökertilmiştir; o kadar ki, sanayi ülkesi Almanya’dan sığır ithal eder duruma getirilmiştir. Ne oldu; savaşta, falan mıyız? Evet, bir bakıma savaştayız ve mağlup olduk. Mağlubiyetimizin bedelini olağan üstü çabalarla ödemek zorundayız. Yıllarca oy verdiğimiz bir siyasi kadro, beceriksizliği ile sürüklediği, buna rağmen maalesef oy aldığı toplumu getirdiği nokta budur! Bilemiyorum, derin devlet olarak ifade edilen güçler bu gidişata fren rolü görmedi mi, yoksa Türkiye kendi iradesi dışında emperyalist güçler ve iç ortaklarınca soyulurken zinde güçler uykuda mı idi? 

Bir devlet ne zaman tasarruf eder? Harp ya da doğal afet gibi olağanüstü koşullarda ulusal kaynakları ani olarak gereği kadar arttıramadığı durumda ya da ileride karşılaşılması olası güçlükleri göğüsleyebilmek için kaynak tasarrufu anlamında tüketimi kısar. AKP silahşorlarının dillerinden düşürmediği İkinci Paylaşım Savaşı yılları karne eleştirisi, ne hikmetse günümüzde ücret baskılaması şeklinde hem de geçmişten çok daha şiddetle yaşanmaktadır. Kader bu olsa gerek! Hiç değilse, geçmişte karne uygulamasının çok makul bir gerekçesi vardı. Peki, bugün böylesi bir genelgeye nasıl bir gerekçe var? Şimdi, AKP silahşorlarının nefesleri kısılmadı ve hâlâ güçleri yetiyorsa halkın karşısına çıkıp bugünkü baskılama politikasının gerekçelerini açıkça anlatmaları gerekir. Evet, bugün AKP’nin yaptığı kesinlikle tasarruf değildir; tam anlamı ile politik baskılamadır. Tasarruf sözcüğü, anlamsız baskılama politikasının despotik görüntüsünün perdelenmesinde kullanılan ekonomi soslu paravan sözcüktür. Zira yap-işlet-devret ya da kamu-özel ortaklığı gibi süslü ifadelerle girişilen ve seçim vitrinine koyulan işler karşılığında yüklenilen finansal harp tazminatının ödenebilmesi için arttırılamayan üretimden ancak halkın boğazına basılarak alınacak pay emperyalistlere borç kapatmada ya da ekonominin bazı zaruri işlerinin götürülmesinde kullanılacaktır. Zira bakıyoruz ki, ünlü tasarruf genelgesinde sayılan tasarruf kalemleri arasında ne yerli ve yabancı firmalara vadedilen dolar endeksli ödeme taahhütlerinde bir kısıntı var, ne de imanlı siyasilerin adeta imanlarına kuşku düşürecek kadar koruma görüntüsü altında sürdürülen şatafat saltanatında! 

Bir düşünelim, Barak Obama ya da Bayan Merkel acaba bu kadar korumaya ve şatafata gerek duydular mı? Sanırım içine gömüldüğümüz Orta-Doğu ve Arap kültürüne dayalı görgüsüz siyasinin şatafatı kişilik görüntüsüne bağlama alışkanlığından bir türlü kurtulamıyoruz. Siyasilerin ve halkımızın şunu kafaya koyması gerekiyor ki, bir ülke liderinin ya da siyasisinin itibarı içine gömüldüğü koltuğun altın varaklı olmasıyla değil, temsil ettiği ve oyunu aldığı seçmenin eğitimi ve kültür düzeyi ile mütenasiptir. Kimi Afrika kabilelerinin liderleri de tantanalı-şatafatlı makamlara kurulurlar, fakat işte o kadar! 

Bu genelgeye dayanarak yarın üniversitelerimizde sadece kadrolu elemanlara yer açılacak, hatta talebe sayısına göre kadro kısıtlamasına gidilecek dendiğinde, üniversitelerimizin bugünkü pürmelal durumlarından kurtarılabileceğini düşünebilir miyiz? Gıpta ettiğimiz ileri ülke üniversitelerinde her hoca en fazla iki derse, her birine de üçer saatten haftada altı saati derse ayırır. Bir akademisyenin diğer saatleri boş değildir, okuma ve araştırma faaliyetleri ile doludur. Zira bir akademisyenin asli görevi araştırmadır. Durum böyle olduğuna göre, hocalarımızı dersten derse koşturarak tasarruf ettiğimizi sanırsak, aklımızı ekmek peynirle yemişiz demektir. Şatafattan, görgüsüzce itibardan tasarruf olur, hem de bal gibi olur! Fakat toplumsal alt-yapıtı oluşturan çok temel hizmetlerden tasarruf kesinlikle olmaz, olamaz! Akademi personelinden, tıbbi personelden, öğretmen kadrosundan, kısacası sağlık ve eğitim gibi çok temel toplumsal alt-yapı hizmetlerinden ne nicel ne de nitel anlamda tasarruf caizdir. 

Tasarruf genelgesinin lafzından çok ruhudur toplumu yaralayacak ve ilerisini karartacak olan yönü. Tasarruf, bugün optimal düzeyde kurulmuş bazı hizmetlerin nicel ve nitel olarak kısılması anlamını taşıyorsa, bunun anlamı, kısa sürede tasarruf, fakat uzun sürede büyük maliyet yaratmaktır. Ekonominin çok temel kuralına göre, bir hizmete gerekli olandan düşük kaynak ayırmak, tasarruf değil, ayrılan tüm kaynak kadar israf yaratılmış demektir. Kamu kesiminde personel maaşları, personel sayısı ya da gerekli alet ve edevat eksikliği tasarruf değildir, tam hedefine ulaşamayan gereksiz harcamadır. 

Bu kuralları koyduktan sonra şöyle bir düşünelim. Şimdiye dek, eldeki mevzuat çerçevesi ve doğrultusunda israf mı edilmiş ki, şimdi tasarruf etmeye yöneliyoruz. Eğer, bu tez geçerli ise, o zaman bütçe uygulamasında ya da Sayıştay denetimlerinde neden toplumun malvarlığı üzerinde böylesi sorumsuzca davranıldı? Eğer şimdiye dek tüm harcama işlemlerinde bütçe ve ilgili harcama yasalarına uygun hareket edilmiş ise, oluşan tasarruf ihtiyacı hangi harcama kaleminde kısıntıya gidilerek yapılmaya çalışılacak ki?

Bu soruların yanıtı verilemiyorsa, geçmişte çok büyük hataların yapılmış olduğunu kabul etmek gerekir. Bu durumda, bütçe ve harcama yasalarının ruhuna aykırı davranılmış, Sayıştay’ın denetim raporlarına itibar edilmemiş, hatta zaman zaman Sayıştay örtülü şekilde denetim altına alınmış demektir. Böylesi karanlık politikaya yönelmiş bir siyasi kadronun siyasi otoritesinin zımnî de olsa zedelenmiş ve güvensizlikle mahlûl olduğunu kabul etmek gerekir. 

Tasarruf genelgesi, hangi kalemlerde nasıl tasarruf edileceği gibi araçlarla değil de, genelgenin ruhu itibariyle ele alınarak, siyasi iktidarın geçmiş icraatı kadar gelecekteki niyetiyle de dikkatle incelenip, buralara nasıl gelindiğinin de sorgulanacak şekilde siyasi açıdan yorumlanması gereken çok önemli bir belgedir. Yirmi küsur yıllık icraatın MR raporudur!