Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Bahçeli’nin Çin ve Rusya ittifak önerisi biraz karışık iş

MHP lideri Devlet Bahçeli, İsrail’in ABD onayı ile Katar’a saldırısının ardından önemli bir çıkış yaptı, ABD ve İsrail’e karşı, TRÇ diye isimlendirdiği “Türkiye, Rusya, Çin ittifakı” önerdi. Konu epey karışık.

Devlet Bahçeli’nin kimsenin beklemediği anlarda yaptığı çıkışlar, Türk siyasetini ve ekonomisini derinden etkiliyor. 2001 krizinden sonra ekonomik göstergeler, krizden çıkışın başladığını gösteriyordu. Krizden çıkış başlamıştı ama toplumun refahına yansımaları henüz hissedilmiyordu.  Tam o aşamada hükümetin önünde daha zaman varken, Devlet Bahçeli’nin hükümet ortağı olarak erken seçim çağrısı ile 2002 Kasım’ında seçime gidildi. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin rejimi dahil, siyasi, toplumsal, ekonomik yapısı olumsuz yönde değişti. 

Bahçeli, AKP ve Erdoğan’a en acımasız eleştirileri yöneltirken Erdoğan’ın en önemli destekçisi oldu. Kürsülerden Apo’nun asılması için yağlı urgan atarken Apo’yu Meclise konuşma yapmaya çağırdı, ucunun nereye varacağı belli olmayan Kürt açılımı sürecini başlattı.

MHP, kuruluşundan itibaren Kuzey Atlantik ittifakını savunan bir parti olarak tanımlanıyor. Kuzey Atlantik İttifakı da ABD’nin çıkarlarını savunan bir sitem… Bahçeli’nin, diğer çıkışları gibi Kuzey Atlantik İttifakının alternatifi olarak sunulan Çin ve Rusya ile ittifak çağırısı, çoğu kişi gibi beni de şaşırttı. 

Bu arada ABD ve Türk basınına yansıyan haberlerden, 25 Eylül’de Erdoğan’ının Trump ile buluşacağını öğrendik. Yüksek miktarlı yolcu ve savaş uçağı alımlarının yapılacağı söyleniyor. Dolayısıyla durum daha da karışık hale geldi. 

Trump Jr. gizlilik içinde geldi. Büyük ihtimalle baba Trump’ın isteklerini iletti. “Kabul ederseniz, babam size Beyaz Saray’da randevu verecek” dedi. Diplomatlar üzerinden değil de oğlu üzerinden mesaj geldiğine göre, konu sadece uçak alımları ile sınırlı olmayabilir.

Bahçeli ya bir şeyler öğrendi, Türkiye-Çin-Rusya İttifak önerisi ile Trump karşısında Eroğan’ın elini güçlendirmeye çalışıyor, ya da “Cambaza bak” deyişindeki gibi kafalar karıştırılıp ABD’nin kontrolünde başka bir senaryo mu hazırlanıyor bilemiyoruz.

Tanıdığım, konuştuğum yazılarını izlediğim çok sayıda emekli Amiral ve General de, ABD’nin Türkiye için büyük bir tehdit oluşturduğunu ve geleceğin dünyasının Asya’da olduğunu belirtiyorlar, Çin ve Rusya ile ittifak kurulmasını öneriyorlar. 

Ben, Türkiye’de karşı devrimin 1947 yılında ABD ile başlayan yakınlaşma ile güçlendiğini düşünenlerdenim. Türkiye’nin, Truman Doktrini  ve Marshall Planına dahil olması, kendi kaynakları ile planlı sanayileşmeden vazgeçmesi, eğitimi milli olmaktan çıkarıp Amerikan Fulbirght Komisyonuna teslim etmesi, NATO’ya tam üyelik 1945-1952 yılları arasında Amerikan Emperyalizminin Türkiye’ye yerleşmesi dönemidir ve Karşı Devrimin en önemli hamleleridir.

1945-1952 döneminde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ekonomide ve dış politikada bağımsızlık karakteri terkedildi. İstiklal Savaşı esnasında başlayan Atatürk Lenin dostluğu, ikinci Dünya Savaşı öncesine kadar süren Türkiye’nin sanayileşme hamlesindeki Türkiye Sovyetler Birliği ilişkileri bir tarafa bırakıldı. Sovyet Rusya birden bire Türkiye’nin en büyük tehdidi ve düşmanı oldu. Burada ABD emperyalizmi kadar 2. Dünya Savaşı sırasında Stalin’in, Türkiye’nin savaşa katılmamasını gerekçe göstererek Türkiye’den toprak ve Boğazlar üzerinde hak talep etmesinin de bir rolü var. Ancak Sovyetler Birliği, Stalin’in ölümünden sonra 30 Mayıs 1953’te bu isteklerden vazgeçtiklerini BM nezdinde açıklamasına rağmen, NATO ittifakı nedeniyle Sovyet Birliği ve Rusya dış tehdit ve düşman olarak görülmeye devam etti.   

Diğer taraftan Türkiye, İkinci Dünya Savaşından sonra ekonomik, siyasi ve askeri olarak ABD’ye çok sıkı eklemlenmiş, bağımlı hale gelmiş durumda. Bu kadar yıllık NATO üyeliğinin kolay kolay terk edilemeyeceğini söyleyen emekli askerler ve diplomatlar da var.

Rusya ile dostluk Çin ile yakın ve güçlü ilişkileri önemsiyorum. Ama dış ticarete baktığımızda Türkiye’nin AB ile olan ticarette fazla verdiğini, büyük dış ticaret açığının Rusya ve Çin’le ticarette olduğunu da biliyorum. 

“Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini ve bağımsızlık politikalarını savunuyorum.  ABD’nin Türkiye Cumhuriyeti için en büyük tehdit olduğunu düşünüyorum. İttifak değiştirme sürecinin kolay bir iş olmadığının da farkındayım. Bir de yakın ekonomi tarihine baktığımda Türkiye ne zaman ABD’nin rotasından çıkmaya ya da Sovyetler Birliği ile yakınlaşmaya kalkışsa başına askeri darbeler geldiğini görüyorum. Bu kadar yılın tecrübesi ile Devlet Bahçeli’nin boşa konuştuğunu sanmıyorum. Türkiye’deki rota değişiklikleri ve 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri arasındaki ilişkiyi de gelecek yazıya bırakalım.