Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
43,2409
Dolar
Arrow
38,1966
İngiliz Sterlini
Arrow
50,6699
Altın
Arrow
4063,0000
BIST
Arrow
9.321

Katma Değerli Üretim masalı

Yazıya, 2025 Nisan OECD Türkiye raporundan bir cümle ile başlayalım, lise öğrencilerinin protestolarına göz atıp sorunun temelini anlamaya çalışalım.

“Üretimde ileri teknoloji oranı yok denecek kadar düşük. Orta teknoloji sektörlerinin uzmanlaşarak ve yüksek katma değerli ürün üretimine geçerek uluslararası piyasalarda rekabet avantajı yaratması gerekiyor. Bunun için araştırma ve işletme işbirliği ile inovasyonu teşvik etmek şart. Bir başka yapısal reform alanı eğitim.  İş gücü becerilerini geliştirici eğitim reformu gerekiyor”

Türkiye’de ekonomik refahın artması, toplumun zenginleşmesi için yapılan bütün çalışmalarda buna benzer cümlelere rastlarız. Bu ve benzer önerileri yapanların, çok yüksek sesle ve detaylara girerek eğitim konusunu vurgulamalarını beklerim.   

Eğitim ve planlama olmadan verimli tarım da olmaz, verimli, yüksek katma değerli sanayi de olmaz, rekabetçi bir ekonomi de olmaz. 

Devlet Planlama Teşkilatını kapattılar. Teşvikleri tamamen yandaş zengin etmeye yönelik kullandılar. Uzun süredir, “Yüksek katma değerli üretim yapalım, bizi teşvik edin” diyen özel sektör dernekleri ve kuruluşlarının temsilcilerine sordum ve sormaya devam ediyorum.  

“2021 yılında Cumhurbaşkanı nas var dedi. Enflasyon ve faiz yüzde 19 seviyesinde at başı gidiyordu. Enflasyon yüzde 85’lere fırladı, faiz yüzde 12’lere düştü. Neden bedavadan da öte bu faiz seviyesinde yüksek teknolojili alanlara yatırım yapmadınız. Elinizi kim tuttu?

Bu kadar yüksek negatif faiz sayesinde karlarınız patladı.  “Yeni yatırım yapıyoruz” diyerek patlayan karlarınızdan vergi ödemediniz.  Yüzde 25-30 seviyesinde Kurumlar Vergisi ödemeniz gerekirken, Türkiye’de gerçekleşen efektif kurumlar vergisi oranı yüzde10’da kaldı. Kimi şirketler karlarının binde 1’i kadar bile vergi ödemedi. Niye yüksek teknolojili alanlara yatırım yapmadınız da düşük ve orta teknolojide ya da gayrimenkul alımında ısrar ettiniz?”

Bu sorulara birçok bahane de üretilebilir birçok makul yanıt da verilebilir. Ama temel sorun şudur.  Bir plana bağlı olmadan dağıtılan teşvikler hiçbir işe yaramaz, sadece yandaş zengin eder. 

EĞİTİMSİZ EKONOMİ OLMAZ

Bugün yaşadığımız birçok sorunun temel kaynağı da eğitimdir.

İktidarın Atatürk ve Cumhuriyet alerjisinden kaynaklanan eğitim politikası ortada. Dindar ve kindar nesil yetiştirmek için ana okullardan başlayıp üniversitelere kadar her kademede eğitimi bilimden uzaklaştırdılar.  

Youtube videolarında araştırın. Türkiye’de 4 yaşındaki çocuklara kuran kursu verilirken, Çin’de, Finlandiya’da, Norveç’te anaokullarında 4 yaşındaki çocuklara nasıl bir eğitim veriliyor?

Lise öğreniminin çok büyük bir kısmını imam hatipleştirmişlerdi. Kalan birkaç Anadolu Lisesinin öğretmenlerini darmadağın ederek, proje okulu denilen okulları da çok gördüler. 

Cahil ve kindar bir nesil yetiştirmek, her denilene itaat ve biat eden bir toplum oluşturmak hayalindeler. Bunun için son 22 yılda eğitimde çok büyük tahribat yaptılar. Ancak daha fazla zamanın ruhuna aykırı davranamayacaklar.

Önce üniversiteli gençler hemen ardından da liseli gençlerden yüksek sesli ve çok zeki kurgulanmış itiraz eylemleri geliyor.

Öğretmenlik ciddi bir iştir. İmamdan öğretmen olmaz.  Öğretmen diye yetiştirdikleri liyakattan uzak yandaşların, anaokullarına kadar soktukları imamların, tarikat üfürükçüsü hocaların, öğrencilere karşı uyguladıkları şiddet münferit olaylar olmaktan çıktı, neredeyse olağan hale geldi. Önce üniversiteler, ardından liselerde başlayan protestolara yakında ilkokul öğrencileri de katılırsa şaşırmayın.

 Son 22 yılda uygulanan ekonomi politikaları ile nüfusun yüzde 60’ını oluşturan orta gelir grubunun tamamı yoksulluk sınırının altına düştü.  Nüfusun yüzde 20’si açlık sınırı, yüzde 60’ı yoksulluk sınırı altında. Ve daha da beteri okula aç giden çocuklar dönemi yaşıyoruz. Çocuklar ve gençler,  protein ve vitamin bakımından yeterince beslenemiyor. Aralarında tesadüfen iyi eğitim alanlar olsa bile, onların da bütün gelecek umutlarını çaldılar, kararttılar. 

EĞİTİM VE KARŞI DEVRİM (1)

Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmenler bu toplumda baş tacı edilirken maalesef karşı devrimin hamleleri ile önceleri yavaş yavaş, sonraları ise hızlanarak yoksullaştırıldılar, itibar suikastına uğradılar.

Devrimin Kültür Devrimi ayağı eksik kalırsa, devrim de yarım kalır. Cumhuriyet Devriminin ve Atatürk Aydınlanma Devrimlerinin başına gelen en büyük talihsizlik budur. 

1945’li yıllarda başlayan Karşı Devrim hamlesiyle, çiftçinin topraklandırılması (toprak reformu) engellendi.   

Toprak reformunu engelleyen koalisyon ittifakı, Köy Enstitülerine de savaş açtı. Bu karşı devrim koalisyonun unsurlarını hatırlayalım. CHP içinde Demokrat Partiye benzemeye çalışan ve çoğunluk olan milletvekilleri, tek parti CHP döneminin son başbakanı Şemsettin Günaltay, Demokrat Parti, toprak ağaları, tüccar sınıfı, siyasal İslamcılar, Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, İstiklal Savaşı kahramanı dönemin meclis Başkanı Kazım Karabekir gibi kadrolar. Bu karşı devrim koalisyonu, 17 Nisan 1940’ta kurulan ve gayet güzel giden Köy Enstitülerine 1946 yılından itibaren savaş açtı. 

İsmet İnönü kendi partisi içindeki milletvekillerinin bu ittifakın içinde olmasını engelleyemedi, Köy Enstitülerine büyük destek veren Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’i 5 Ağustos 1946’da görevden aldı, yerine Nazi eğilimli Reşat Şemsettin Sirer’i Milli Eğitim Bakanı olarak atadı. O da ilk iş olarak Köy Enstitülerinin babası Orta Eğitim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’u görevden alıp Ankara’da bir ortaokula Resim-İş Bilgisi öğretmeni olarak atadı. 1947’de yine bir karşı devrim hamlesi ile Köy Enstitülerine öğretmen yetiştiren Yüksek Köy Enstitüsü de kapatıldı, enstitüler işlevsizleştirildi ve 1952’de de tamamen kapatıldı. 

1946-1952’de Köy Enstitülerine yönelik yapılan bu karşı devrim hamlesi, Cumhuriyetin Şah Damarının kesilmesi anlamındadır ve bugün yaşadığımız birçok temel sorunun kök nedenidir.

1948 yılında, Marshall Planının ayrılmaz bir parçası olarak Fulbright Anlaşması ile sadece ekonomide değil, eğitim sisteminde de emperyalizmin güdümüne girdik. 

Eğitim sistemi, 12 Eylül 1980 sonrası ABD’nin Yeşil Kuşak projesine uygun olarak, Türk İslam Sentezine göre şekillendirildi. 

Son olarak da 22 yıldır AKP döneminde dindar ve kindar nesil yetiştirme sloganı ile başlayan ve her yıl orta çağ karanlığına doğru daha da geriye giden bir eğitim sistemi… Son 22 yıllık süreç içinde Türk İslam sentezindeki Türklük de unutturuldu. Kendisine milliyetçi diyen kesim Türklüğünü unuttu, Arap milliyetçiliğini benimsedi. 

Eğitimdeki bu karşı devrim sürecinde iki amaç var. 

Ulus bilincinin yok edilip ulus devletin çökertilmesi…

Yoksulluk ve cehaletin yaygınlaştırılarak,  “hak talep eden özgür bireyler” yerine “her söylenene itaat eden, biat eden kul yaratılması” 

Bu arada, eğitim sistemi ile beşeri sermayemizde yarattıkları tahribat yetmemiş olacak ki; iyi yetişmiş insan gücümüzü yurt dışına göçe zorluyorlar, eğitimsiz vasıfsız ne olduğunu bilmediğimiz milyonlarca sığınmacıya kapıları açarak demografik yapımızı bozuyorlar. 

Bu eğitim sistemi, toplumsal yapıda ahlaki çöküş, devlette kurumsal çöküş olarak kendisini gösterdi. Ekonomideki sonucu ise tarımda, sanayide, hizmetler sektöründe, rekabetten ve verimlilikten uzaklaşmak oldu. Hala ilkel tarım yapıyoruz. Yüksek teknolojili sanayi ürünlerinin ihracattaki payı sadece yüzde 3. 

Birçok ülkenin ekonomideki başarı öykülerine bakınca, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyetin kuruluş yıllarında eğitim alanında yaptıklarını, Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un 1940-1946 yılları arasında yaptıklarını, değişik ülkelerin 1960’larda, 1980’lerde uyguladıklarını ve büyük başarılar elde ettiklerini görüyoruz.

Bugün konuştuğumuz Çin Mucizesinin sırrı “ucuz emek” değildir.  Ucuz emeğin iyi bir eğitimle ve planlamayla yüksek beceri ve yaratıcılık gücüne kavuşturulmasıdır ve uzun soluklu bir yoldur. 

Yüksek teknolojili, yüksek katma değerli üretime geçmeliymişiz! 

Köklü bir eğitim devrimi yapmadan, toplumsal hayatta huzuru, ekonomik alanda refahı yakalamak mümkün değil. 

(1)Eğitimdeki Karşı Devrim sürecini daha iyi kavrayabilmek için üç kitap önereceğim.

Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam İkinci Cilt (Remzi Kitabevi)

Prof. Dr. Çetin Yetkin Karşı Devrim 1945-1950 Kilit Yayınları

Meriç Köyatası Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Türkiye’nin Fabrika Ayarları / Ekonomide Karşı Devrim

Naviga Yayınları…