Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8412
Dolar
Arrow
33,9580
İngiliz Sterlini
Arrow
44,8874
Altın
Arrow
2747,0000
BIST
Arrow
9.771

Kıyılar bizimdir, oteller zaten bizimdir

Anayasaya göre, kıyılar bizimdir. Ancak fiiliyatta, devletin de yol vermesi ile kıyılar, otellerin ya da mafya kılıklı çetelerindir.  

Kıyıları anladık da, “Oteller zaten bizimdir” ne demek? Anlatayım. Devletin yönetenlerin kulu değiliz. Devletin tüm varlığı ve olanaklarının, temel hak ve toplumsal mülkiyetin eşit sahibi özgür bireyleriz. Her şey bu gerçeğin farkına varmak ve haklarımızı talep etmekle başlar.

30 Haziran Pazar günü 12 Punto’da “Vergide bir öneri Win-Win” başlığı ile yazmıştım. Normal şartlarda kurumlar vergisi oranı yüzde 25. Ancak öyle şirketler var ki, yatırım indirimi teşviklerinden faydalanarak ya göstermelik vergi veriyor, ya da hiç vermiyor.  

Esas soru şu: Bir şirket, örneğin 1 milyar lira vergi vermesi gerekirken,  hiç vergi vermiyorsa ve o 1 milyar lira yeni yatırımla şirketi büyütüyorsa, o yeni yatırımın ve şirketin sahibi kimdir?

Normal şartlarda vergi tüm topluma ait bir gelir olduğuna göre, ek yatırımın sahibinin de yurttaşlar olması lazım. Benim önerim de, şirketin bu yeni yatırım tutarı kadar hisse senedi çıkarması ve bu hisse senetlerini bedelsiz olarak Hazine’ye devretmesiydi. Hem devlet almadığı nakit vergiyi bu kez bir varlık olarak tahsil etmiş olacak, hem de yatırımcı kendi yönettiği şirketi büyütecek ve sonraki dönemde daha çok kar elde edecekti. İki taraf da kazanacaktı.

Bu öneriyi ısrarla gündemde tutmaya niyetim var. Bu iktidar döneminde gündeme gelmesi söz konusu bile olmaz. Sermayeye göz kırpan ya da “Bizim de sıramız gelsin, biraz da biz nasiplenelim” diyen muhalefet partilerinin gündemine gireceğini sanmıyorum ama en azından haklı bir toplumsal talep olarak gündemde yerini almalı.

Şunu net olarak vurgulamalıyım. Elbette yeni yatırımlar ve istihdam için teşvikler olacaktır. Ancak tarımdan sanayiye, kentleşmeden eğitime ve tüm sosyal politikalara kadar her alanda etkin bir planlama olmadan verilen tüm teşvikler, hiçbir işe yaramaz sadece kişileri zenginleştirir. Teşvikler plan kapsamında olmalı ve teşvik edilen yatırım tutarı kadar hisseler Hazineye verilmelidir. Bu hisselerin bir süre sonra borsada değerlendirilerek sermayenin tabana yayılması sağlanmalıdır.    

OTELLER ZATEN BİZİMDİR

“Oteller zaten bizimdir” tezine gelince. Geçtiğimiz günlerde turizmin içinden gelmiş eski Turizm Bakanlarından değerli dostum Bahattin Yücel ile sohbet ediyorduk. Biraz bu konudan söz ettim. Ardından da sordum:

“Haberlerde görüyoruz. Birçok otel var. Haftalığı yüzbinlerce Euro… Bir akşam yemeği için bir masaya 200 bin lira ile 1.5 milyon lira arasında hesap kesildiğini duyuyoruz, okuyoruz. Ancak, bu otelin de, bu otelde o yemeği yiyen Türklerin de vergi ödediği yok. Parasız turist gelmesin paralı turist gelsin diyoruz. En güzel yerleri tahsis ediyoruz. Paralı turist geliyor ama devlet bu işten vergi kazanamıyor. Bu nasıl iştir, turizm bu mudur?” diye soruyorum.

Bahattin Yücel merkez sağ partilerde siyaset yaptı ama kamucu ve sol gelenekten gelen bir siyasetçi.

“Şimdi bize, bunlar Komünist Manifesto yayınlıyorlar diyecekler ama işin gerçeği şu” diyerek çok net bir şekilde anlattı:

“Belki ilk zamanlar, 1980’lerde Türkiye’de turizm tesisi yokken, devletten iş alan müteahhitlere, (size şurada yer tahsis edelim, vergi muafiyeti de sağlayalım, otel yapın tatil köyü yapın) demeleri doğruydu. Şimdi öyle bir yerde değiliz. Turizm bu değil.

Ben sana, çevre ve doğayı tahsis ediyorum. Efes’i, Side’yi, Bodrum’u Halikarnas’ı, say sayabildiğin kadar antik varlıklarımı tahsis ediyorum. Herkesten topladığım vergilerle, herkesin parasıyla tanıtım yapıyorum. Ekonomik faaliyet diyorum ve yine herkesten topladığım vergilerle bütün alt yapını yapıyorum. Yaptığın yatırımı da, sahip olduğun şirketlerin diğer yatırımlarını da, kaynak kullanımını destekleme adı altında vergilerden vazgeçerek finanse ediyorum. Yaptığın yatırımı da vergiden düşerek esasında ben yapıyorum. Ama bunların hiç birinden faydalanamıyorum.

Anayasaya göre kıyılar, plajlar halka açıktır. Ama öyle olmuyor. Yaptığın tesisler nedeniyle, anayasaya göre halka açık olması gereken kıyılardan faydalanamıyorum. Vergi de vermiyorsun. Verdiğim bütün teşviklerin devlete de, kamuya da bir faydası olmuyor. 

Bir de şöyle bir şey var. Ben sana çevreyi, doğayı, antik varlıkları tahsis ederken, vergi muafiyetleri tanırken turizm amacıyla bunu kullan diye yapıyorum. Ama sen gidip amaç dışı kullanıyorsun. Sana tahsis ettiğim arazinin bir bölümüne otel yapıyorsun, daha geniş bir bölümüne rezidans yapıp konut olarak satıyorsun. Bu amaç dışı kullanımdır ve devletin bu tesise el koyma hakkı vardır.”

Bahattin Yücel’in son söylediği, özellikle amaç dışı kullanılan turizm tesislerinde konut yapıp satanlar ve konut alanlar için zaman ayarı olmayan saatli bomba gibi bir şey. Bugünkü iktidara göre hepsi yandaşlar. Bu dönem bir şey olmaz. Ama bakalım bu usulsüz kullanımlar ve usulsüz satın almalar sermayeye göz kırpan ya da “Bizim de sıramız gelsin, biraz da biz nasiplenelim” diyen muhalefet partilerinin gündemine girer mi?

Benim önerim, bütün bu usulsüz kullanılan tesislerin ruhsatları iptal edilmeli, üçüncü kişiler tarafından satın alınan konutlar da dahil olmak üzere hepsi Hazine’ye devredilmeli. Hazine bu turizm tesislerini, rezidanslar dahil uluslararası otel – tatil köyü zincirlerine işletme için kiraya vermeli. Rezidans sahiplerine de arsa değeri hariç (çünkü tahsisli ya da hileli satış yoluyla edinilmiş arsa kamunun malıdır), inşaat maliyeti üzerinden elde edilen kiradan pay ödemelidir. Anayasaya göre, kıyılar ve plajlar bizimdir. Ülkenin en güzel koylarına, kıyılarına tahsis ettiğimiz, üstelik yatırımlarını da vergiler yoluyla finanse ettiğimiz tesisler de “zaten” bizimdir.