Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
43,1659
Dolar
Arrow
38,0305
İngiliz Sterlini
Arrow
50,1593
Altın
Arrow
3925,0000
BIST
Arrow
9.393

Medyada itibar suikastları, "Duydum, bir arkadaşım anlattı" gazeteciliği ve Levent Gültekin'e öneriler

Gazeteciliğin en temel ilkesi, mutlak surette bilginin doğruluğunu teyit etmektir. Haber, içerik ya da yazı ne olursa olsun, kaynağının güvenilirliği sorgulanmadan, gerçekliğinden kesin olarak emin olunmadan  yayımlanmamalıdır.

Hele ki insanların hayatlarını olumsuz etkileyebilecek nitelikteki iddiaların kamuoyuna sunulması, çok daha büyük bir hassasiyet gerektirir.

Bu tür iddiaların ya da ihbarların haberleştirilmesi sürecinde daha dikkatli, özenli ve titiz bir çalışma yürütülmelidir. 

Gazeteci, kendisine ulaşan bilgiyi ayrıntılı şekilde inceler, doğruluk süzgecinden geçirir, ilgili taraflara ulaşır, onlara açıklama yapma fırsatı tanır, belgeleri ortaya koyar.

Zira içinde bulunduğumuz dönem, artık devletin resmi belgelerinin dahi sorgulandığı, hatta bazen gerçeğin üzerini örtmek için sahte belge üretildiği iddialarının gündemde olduğu bir dönemdir. 

Bu nedenle gerçek gazetecilik yapmak, doğruyu bulmak ve kamuoyunu bilgilendirmek her geçen gün daha da zorlaşıyor.

AKP iktidarının baskıyı giderek artırdığı, siyasetçileri, akademisyenleri, gazetecileri, yurttaşları ve hatta astrologları dahi çeşitli gerekçelerle gözaltına aldığı ve tutukladığı bir dönemdeyiz. 

Bu süreçte AKP, yıllar içinde edindiği deneyimle baskı mekanizmasını çok etkili ve sistematik biçimde kurmuş durumda. 

Bunu kimi zaman sermaye üzerinden, kimi zaman sosyal medyadaki trollerle, kimi zaman kamu kaynaklarıyla oluşturdukları devasa medya organlarıyla, kimi zaman da muhalif kimliğiyle öne çıkan gazeteciler aracılığıyla yapıyor. 

Bu yazımda, manipülasyon amacıyla kullanıldığına inandığım muhalif gazetecilerden, haklarında böyle söylentiler bulunan kişilerden söz etmeyeceğim. 

Doğrudan ismini vererek yorumcu ve gazeteci-yazar kimliğiyle tanınan bir kişiden söz edeceğim: Levent Gültekin.

Kendisini televizyon programlarından ziyade, www.diken.com.tr'de yayımlanan yazıları ve sosyal medya paylaşımlarından tanıyorum.

Bireysel tanışıklığım yok, herhangi bir ortamda da karşılaşmadım.

Yazımın konusu, yakın zamanda yayımlanan ve hızla yayılan bir video kesiti. 

Levent Gültekin, konuştuğu bu video kesitinde, CHP'lilerin birbirine düşman olmalarının yeterli olduğunu, başka düşmana gerek olmadığını belirtiyor ve Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler'e yönelik operasyonla ilgili olarak, CHP'lileri sorumlu tutuyor. 

Hatta Gültekin bu videosunda isim de verdi ve Türkiye'nin saygın maliye profesörlerinden, aynı zamanda 12punto'nun yazarlarından biri olan Prof. Dr. Duran Bülbül'ü hedef gösterdi. 

Duran Bülbül, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Atatürk’e bağlılığıyla bilinen, yıllarca öğrenci yetiştirmiş, yazılarıyla kamuoyunu bilinçlendirmeye çalışan, devlete hizmet etmiş saygın bir profil.  

Levent Gültekin, Bülbül’ün Beykoz Belediyesi'nde yolsuzluk iddiasını yargıya taşıyan kişi olduğunu ileri sürdü ve olası sonuçlarını öngörerek iktidarın medya organlarına mesnetsiz bir malzeme sundu. 

Bu iddiayı, herhangi bir belge, tanık ya da somut dayanak olmadan, yalnızca duyuma dayalı olarak dile getirdi ve "Belediyeyi Prof. Dr. Duran Bülbül ihbar etti" dedi.

İzlediğinizde, sanki Duran Bülbül’ü orada görmüş, dilekçeyi bizzat almış gibi bir özgüvenle konuşuyor.

Gazeteci sıfatı bir kenara, sıradan bir yurttaş dahi birini hukuki zeminde suçlarken kanıt sunmakla yükümlüdür. 

Gazetecilik iddiası olan birinin de, ortaya attığı iddiayı belgelendirmesi ya da bu belgeleri sunamıyorsa, spekülasyondan kaçınması gerekir. Aksi halde bu, itibar suikastına dönüşür.

Gültekin’in bu açıklamasından sonra, Prof. Dr. Duran Bülbül ile görüştüğünü biliyorum. Herhangi bir belge ya da tanık sunmadan, ikna edici bir açıklama yapamadığı ortada. Buna rağmen, daha önce kamuoyuna açıkladığı suçlamalara dair bir düzeltme yapmadı, özür dilemedi.

Oysa böyle bir durumda, "Bana ulaştırılan bilgi yanlışmış, hatalı bir açıklama yaptım, kamuoyunu yanıltmış olabilirim, Duran Bülbül’den özür diliyorum" diyebilmeliydi. 

Bu, kamuoyuna olan sorumluluğunu yerine getirmesi anlamına gelirdi. Gazeteciliğin temel ilkelerine uygun olmadan ortaya atılan bir iddianın yarattığı tahribatı biraz olsun ortadan kaldırırdı. 

Yanlış bilgi çok hızlı yayılıyor. Empati kurmak gerekir. Gültekin hakkında da yıllardır çeşitli dedikodular, suçlamalar dile getiriliyor. Bunların bazıları oldukça hassas konulara dayanıyor. Ancak doğruluğu teyit edilmeden bu iddialar haberleştirilmiyor. Haberleştirilmemeli de...  Aynı titizlik, Duran Bülbül gibi kamuoyunca saygı duyulan bir isme yönelik açıklamalarda da gösterilmeliydi.

Sonuçta Levent Gültekin, herhangi bir belge ya da kaynağa dayanmayan bir suçlamayı dile getirmiştir. 

Ardından, genel geçer ifadelerle iktidarın CHP'ye yönelik operasyonlarının temelsizliğini anlatmaya çalışmıştır. Bu, çelişkili bir tutumdur. Çelişkili söylemlerinden hatta tam aksi olarak değerlendirilebilecek söylemlerinden dolayı sert şekilde eleştirilmiştir. Aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

Gültekin’in yorumcu kimliğiyle öne çıktığı doğrudur. Ancak teknik anlamda kayda değer bir gazetecilik faaliyeti ortaya koyduğunu düşünmüyorum. 53 yaşına gelmiş bir gazeteci-yorumcunun, insanların hayatını etkileyebilecek iddialarda bulunurken temel gazetecilik ilkelerine bağlı kalması gerekir. Bu, mesleğin doğası gereğidir.

“Gerçeklik” kavramının bulanıklaştığı, iktidarın bile "at izi it izine karıştı" dediği bir dönemdeyiz. Böyle bir atmosferde, bir gazetecinin, saygın bir akademisyeni iyi niyet barındırmayan bir yaklaşımla hedef göstermesi, üzerinde düşünülmesi gereken bir meseledir.

Kameranın karşısına geçip duyumları aktarmakla gazetecilik yapılmaz. İktidara yakın kaynakların ya da manipülasyon amacı taşıyan kişilerin bilgilerini teyit etmeden aktarmak da gazetecilik değildir.

Son dönemde birçok gazetecinin kendisini ayrıcalıklı görerek (Kendilerine öyle hissettiriliyor)  “CHP’ye yakın kaynaklardan gelen bilgiler” diyerek çeşitli dedikodular yaydığını görüyoruz. Ancak belge var mı? Varsa bu belgenin doğruluğu araştırıldı mı? Bu soruların yanıtı çoğunlukla belirsiz.

İktidarın artık manipülasyon için sahibi olduğu yıpranmış gazeteler ve TV kanalları yerine muhalif görünümlü gazetecileri kullandığını ya da kallunmaya çalıştığını rahatlıkla anlayabiliyoruz. Dolayısıyla her gazeteci, farkında olmadan kimlere hizmet ediyor olabileceğini sorgulamak zorundadır.

Yapmamız gereken basit: Temel gazetecilik ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalmak ve yalnızca halkın yararını gözeten, doğrulanmış bilgiye dayanan habercilik yapmak. 

Bu nedenle Levent Gültekin’e, 12punto’nun değerli yazarlarından Prof. Dr. Duran Bülbül’e yönelik açıklamalarının mesnetsiz olduğunu kabul etmesini, özür dilemesini ve kamuoyunu bilgilendirerek bu hatayı düzeltmesini öneriyorum. 

Zira internette Beykoz Belediyesi'ne ilişkin bir ihbar varsa bunu bizzat Levent Gültekin'in kendisinin yaptığını ortaya koyan videoları bulunmakta. 

Bu videolarından birinde Beşiktaş ve Beykoz Belediyesi'ne operasyon yapılacağını söylüyor. Çok güvendiği bazı kaynaklardan iktidarın belge, ses kaydı, fotoğraf  ve bilgi topladığına yönelik kendisine aktarımlarda bulunulduğunu dile getiriyor. Bu videolarında kendinden çok emin tavrı dikkat çekiyor. 

Yani Gültekin, Duran Bülbül'ü hedef aldığı videosunu yayımlamadan 4 ay önce bizzat kendisi Beykoz Belediyesi'ni ihbar ediyor. 

Öte yandan geride bıraktığımız Aralık ayından bu yana Beykoz Belediyesi'yle hiçbir ilişiği kalmayan Prof Dr. Duran Bülbül'ün Gültekin'in iddialarını hukuki zemine taşıyacağından eminim.