Kamu kaynaklarının etkin ve adil kullanılması, bir ülkenin ekonomik yapısının güçlenmesi için hayati önem taşır. Ancak bu kaynakların, belirli bir kesimin çıkarına kullanılarak amacından saptırılması, hem ekonomik hem de toplumsal düzende derin yaralar açıyor.
22 yılı aşan AKP iktidarında kamu kaynaklarını çıkarlar doğrultusunda kullanmak ve hunharca hortumlamak için akıl almaz yöntemler geliştirildi. AKP'liler işi öyle bir sistematiğe oturttu ki vurgunları izleyip ağızlarının suyu akan diğer partili siyasetçiler "Artık sıra ne zaman bize gelecek" diye ataklar geçirmeye başladı.
İçi boşaltılan yapıların başında kamu bankaları olduğunu artık sokak kedileri bile biliyor.
Peki kamu bankaları aracılığıyla gerçekleşen sistematik yolsuzluk nasıl yapılıyor?
Bilindiği üzere kamu bankalarının asıl görevi, toplumun çeşitli kesimlerini desteklemek ve ekonomik kalkınmaya katkı sağlamaktır. Bu bankalar, özellikle esnaf, sanatkâr, tarımcı ve hayvancıları desteklemek amacıyla düşük faizli krediler vererek bu kesimlerin üretim ve yatırım yapmasını teşvik eder. Ancak sistemin uygulanmasında ortaya çıkan denetim zaafiyetleri, kaynakların yerinde kullanılmamasına neden oluyor. Sorunun büyüğü ise bu zaafiyetlerin bilinçli olarak yaratılmasıdır.
Kamu bankalarına aktarılan düşük faizli ve uzun vadeli kredi fonları, amacına uygun olmayan şekilde dağıtılıyor.
İşleyiş tam olarak şu şekilde ilerliyor...
Kamu bankalarına ayrılan bütçe, il ve ilçe şubelerine aktarılıyor. Bu fonların öncelikli olarak esnaf, sanatkâr, tarımcı ve hayvancıları desteklemek için kullanılması planlanıyor.
Bazı büyük oyuncular (iri balıklar ve balinalar diye tabir edilen sermaye sahipleri), parti bağlantıları ya da etkili kişiler aracılığıyla bu kaynaklara ulaşıyor.
Krediler, lüks konut, arsa, tarla, çiftlik, villa gibi yatırımlar ya da altın ve döviz alımı için kullanılıyor. Bazı durumlarda, krediler daha yüksek faiz oranlarıyla özel bankalara yatırılarak kâr elde ediliyor.
Bu yolsuzluk mekanizmasının etkileri sadece ekonomik alanla sınırlı kalmıyor elbette...
Gerçek ihtiyaç sahipleri krediye ulaşamadıkları için ekonomik kalkınmadan faydalanamıyor. Kamu kurumlarına duyulan güven zedeleniyor ve toplumsal dayanışma zarar görüyor. Ahlaki çöküntü yaşanıyor.
Kamu fonlarının amacından saptırılması ise ekonomik büyümeyi olumsuz etkiliyor.
Öyleyse yazıyı bitirmeden önce cevabını bildiğimiz bir soru yöneltelim?
Bu sistematik sorunun önünü almak için neler yapılmalı?
Kredilerin tahsis süreci şeffaf bir şekilde yürütülmeli ve etkin bir denetim mekanizması kurulmalı.
Kamu bankaları, bağımsız denetim kurumları tarafından düzenli olarak izlenmeli. Gerçek ihtiyaç sahiplerinin, kredi olanaklarından haberdar olması sağlanmalı ve kaynakları suiistimal eden kişilere caydırıcı cezalar verilmeli.
Unutulmaması gereken konu şudur ki kamu bankalarının kaynaklarının amacına uygun bir şekilde kullanılması, sadece ekonomik kalkınma için değil, aynı zamanda toplumsal güvenin tesis edilmesi için de önemli. Kamu kaynakları, bireylerin çıkarı için değil, toplumun genel refahı için kullanılmalı.
Mümkün mü?
Bu köhnemiş anlayış ve sadece yolsuzluğa odaklanan bir iktidar ile imkânsız... Ama yine de mücadeleye devam edilmeli..
Çok Okunanlar
Estetik ameliyatı ardından hayatını kaybeden Neşe Özkan'ın eşinden ilk açıklama
Mourinho gitti, Skriniar koptu geliyor: 22 Aralık Pazar spor manşetleri
Sergen Yalçın'dan Beşiktaşlıları kızdıracak Semih Kılıçsoy sözleri
İstanbul'da elektrik kesintisi
21 Aralık Cumartesi reyting sonuçları
Saray'dan Ortadoğu önerisi: Yeni isim önerisi dikkat çekti
Noel katliamcısının kimliği belli oldu
Asgari ücret yüzde 35 artmalı, faiz yüzde 31’e düşmeli!
Ahmet Çakar'dan Hadise'ye zehir zemberek sözler
Adaletsizliğin acıları burada birleşti