Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6287
Dolar
Arrow
34,8925
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3362
Altın
Arrow
3006,0000
BIST
Arrow
10.059

Hapisteki komutanlar için birlikte bir de Cumhurbaşkanına gitseniz!..

Üç gündür CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in AKP Lideri Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyareti konuşuluyor. Göklerden bir ses geldi ve iktidar medyasının dili çözüldü; “Tarihi görüşme” imiş... “Siyasete bahar havası esiyormuş”... “Siyaset yumuşama sürecine girmiş”!..

Alt tarafı iktidardaki parti ile 31 Mart yerel seçimlerinden birinci çıkan ana muhalefet partisinin liderlerinin buluşması. Ama bu yorumlarıyla farkında bile değiller ki, aslında iktidarın ve kendilerinin üstün emekleriyle demokrasimizin boyunu ve kilosunu ne hale getirdiklerini itiraf ediyorlar.

Şunların altını çizelim:

Buluşma Saray veya Çankaya Köşkü'nde değil, AKP Genel Merkezi'nde gerçekleşti... Özgür Özel muhatabından söz ederken, “Sayın Erdoğan'la konuşma imkanı bulduğunu” söyledi... Erdoğan da, Cumhurbaşkanı olmasını hiç dillendirmeyip, “iktidar ve ana muhalefet arasında olumlu bir gelişme” ifadesini kullandı.

Özetle; Devletin TRT'si, iktidarın gazetesi Sabah, hatta AKP Genel Merkezi, “Cumhurbaşkanı Erdoğan Özel'i kabul edecek, etti” diye sunsa da gerçekte iki genel başkan görüştü.

NE AFFI?... ANAYASAL MECBURİYET

Bunu vurgulamamızın sebebi; Özgür Özel'in çok önceden açıkladığı gibi, Erdoğan'la görüşmesinde 28 Şubat davasında hapiste olan Çetin Doğan, Fevzi Türkeri, Yıldırım Türker, Temel Özkaynak ve Erol Özkasnak'ın durumlarını konuşması.

Medyada yazılanlara göre; Özgür Özel, “Çetin Doğan'ın sağlık sorunları üzerinden 28 Şubatçıların durumunu gündeme getirip affedilmesini” istemiş. Erdoğan da, “Değerlendirelim.” karşılığını vermiş.

Ve dahi Erdoğan, Özel'le görüşmeden sonra Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'u AKP Genel Merkezi'ne çağırarak kısa bir görüşme yapmış!..

Eğer bunlar doğruysa, tane tane şunları hatırlatalım:

Evet, 80-90 yaşındaki generallerin daha cezaevine girerken çok ciddi sağlık sorunları vardı ve iktidar, bu komutanların “af dilekçesi” yazmasını çok istedi. Komutanlar bunu kabul etmezken, merhum Korgeneral Vural Avar'dan ölümüne ramak kala af dilekçesi alındı. Yani Özgür Özel'in, komutanların böyle bir talebi yokken, üstelik de AKP Genel Başkanı’ndan onları “affetmelerini” istemesi başlı başına bir garabet.

Vural Avar'ın vefatının ardından Adalet Bakanlığı “sürekli hastalık, sakatlık ve kocamışlık” konusunda bir genelge yayımlayıp bu konuda Adli Tıp'ın yaptığı iş ve işlemlerde değişikliğe gitti. Bunun sonucunda da hapisteki generaller yeniden Adli Tıp'a sevk edildi ve haklarında “kocamışlık” raporu verildi.

Anayasa'nın 104'üncü maddesi diyor ki; Cumhurbaşkanı, “sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletir veya kaldırır”.

Nitekim Adli Tıp'ın verdiği rapordan sonra Erdoğan, o komutanlardan bazılarının cezalarını kaldırdı ve tahliye edildiler.

Ama 5'i hâlâ içeride. Raporları ise tam 13 aydır Erdoğan'ın önünde bekliyor. Oysa Anayasa açık; o raporları imzalaması bir lütuf değil, mecburiyet.

Özgür Özel ise bu mecburiyeti hatırlatmak yerine aftan söz ediyor. AKP Genel Başkanı Erdoğan da -raporların Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önünde beklediğini bilmiyor olmalı ki- “Değerlendirelim.” cevabını veriyor.

Öyleyse iki genel başkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bir de birlikte ziyaret ederek Anayasa'nın gereğini yapıp o raporları imzalamasını istese, iyi olmaz mı?!

İkinci konu; cümle alem biliyor ki, 28 Şubat davası da siyasiydi ve sanıklar adil yargılanmadılar. Özel, Gezi hükümlüleri için yaptığı gibi 28 Şubat davası için de yeniden yargılamayı pekala gündeme getirebilirdi.

BABANIN DAVASI BÖYLE Mİ TAKİP EDİLİR?

Tüm bunlardan sonra bir kulis bilgisini paylaşalım.

Duyduğumuza göre Özgür Özel, 15 gün kadar önce Çetin Doğan'ın eşi Nilgül Doğan'ı arayıp komutanların durumu hakkında bir dosya hazırladığını ve Erdoğan'la görüşmesinde bunu gündeme getireceğini söyledikten sonra, “Çetin Doğan'ı babam gibi biliyorum. Bir insan babası için nasıl uğraşırsa öyle uğraşacağım.” demiş.

Biz de soralım: görüşmeye ilişkin anlatılanlar doğruysa, “bir insanın babası için uğraşması” böyle mi olur?”

LÜTFEN RAPOR TARİHİNE DİKKAT

“28 Şubat davası için de yeniden yargılama gündeme getirilmeli” dedik. Buradan devam edelim.

Yargıtay'ın bazı sanıklar yönünden bozma kararı vermesinin ardından bu dava yeniden görülüyor. Pazartesi günü de yeni bir celsesi yapılacak ve mahkeme, sanık avukatlarının talebini kabul ederse Refahyol Hükümeti'nde Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olan Namık Kemal Zeybek tanık olarak dinlenecek.

Kısaca bu yeniden yargılama sürecinde yaşananları da aktaralım.

Davaya bakan Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay ilâmına uyma kararı verip Savcı’nın esas hakkındaki mütalaasını da aldıktan sonra sanık avukatlarının kovuşturmanın genişletilmesine yönelik bazı taleplerini kabul etti. Kabul edilen bu taleplerden birisi, sözde delillerde sahtecilik olup olmadığının incelenmesi için tüm dava dosyasının 21 Kasım 2023'te Adli Tıp'a gönderilmesi oldu. Bu ise hükme esas alınan sözde delillerin şüpheli olduğu yani bir adil yargılama yapılmadığının kabulü anlamına geliyordu.

Sanık avukatlarından Aykanat Kaçmaz'ın iddiasına göre, “dava dosyanının orijinal delilleri” denilen sözde belgelerin büyük bölümü Balyoz ve Ergenekon kumpaslarında yer alan, sahteliği ispatlanmış belgelerdi ve o dosyalarda Word formatında olan belgeler 28 Şubat dosyasına PDF'e çevrilerek kullanılmıştı.

İşte yüz binlerce sayfayı bulan dava dosyası bunun incelenmesi amacıyla Adli Tıp'a gönderildi.

Ve sıcak gelişme; Adli Tıp 15 ay sonra buna ilişkin raporunu Mahkeme’ye gönderdi.

8 Şubat 2024 günü örnekleme yöntemiyle seçilen belgeler üzerinden yapıldığı anlaşılan incelemeden sonra mahkemenin sorusuna verilen cevap özetle şu oldu:

“PDF, Excel, Word ve Powerpoint dosyaları birbiri arasında dönüştürüldüklerinde orijinal dosyaya ait bilgiler kaybolabildiğinden bu dosyaların dönüştürülmeden önceki türünü kesin bir dille söylemek mümkün olmayabilir... 5 No'lu CD içerisinde yer alan JPG ve BMP uzantılı dosyalarda görüntüleri bulunan belgelerin Word belgesi olup olmadığının tespiti görüntü üzerinden mümkün değildir... Yapılan incelemelerde CD içerisinde bulunan Word (.doc uzantılı) dosyalarının, PDF dosyasından Word dosyasına çevrildiği veya çevrilmediği tarafımızca tespit edilemediğinden Word dosyasının mı yoksa PDF dosyasının mı önce oluşturulduğu sorularına cevap verilememektedir.”

Dahası Adli Tıp, böyle bir iddia olmadığı ve mahkeme bu yönde bir soru sormadığı halde davanın sözde delili sayılan 5 No'lu CD hakkında şöyle bir değerlendirmede bulundu:

“Yeniden yazılmayan bir CD olduğu, tek oturumda ve tek izde yazdırılmış olduğu tespit edildiğinden söz konusu CD içerisindeki belgelerde CD yazdırıldıktan sonra değişiklik yapılmamıştır.”

En ilginç ayrıntıya gelelim: Adli Tıp'ın raporunun tarihi 28 Şubat!..

Ne büyük tesadüf ama, değil mi?!

Müyesser YILDIZ

4 Mayıs 2024