Üç tarafımız denizlerle, dört tarafımız düşmanlarla çevriliyken geçen hafta “Mavi Vatan” tartışması çıktı. Tartışmanın sebebi, CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan’ın AKP’nin dış politikasını eleştirirken, “Bir ara tutturduğu mavi vatan masalından oldukça çabuk yüz geri etti.” demesiydi.
CHP’yi kuran Atatürk’ün, CHP Liderleri merhum İnönü, Ecevit ve Baykal’ın çalıştığı diplomatlar ile son dönem CHP’de yer tutan diplomatlara bakınca hayıflanmamak elde değil. Besbelli tarihi antlaşmalar ve başarılara imza atmış diplomatlarımızın yerini dönüşmüş diplomatlar almış ve yazık ki, bu dönüşüm CHP’ye de yansımış!..
Haliyle Namık Tan’ın o sözlerinden sonra AKP’lilerin ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin tepki göstermek için sıraya girdiğini gördük.
Örneğin AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Tan’ın Yunanistan ve başka devletlerin iddialarını savunma noktasına savrulduğunu söyledi.
Yunanistan’ın Ege’deki adalarımızı işgâl edip Lozan’a aykırı şekilde silahlandırdığı dönemde Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı olan AKP Milletvekili Hulusi Akar, Meclis kürsüsüne vura vura, “Mavi Vatan ayrılamaz ve parçalanamaz. Parçalamak isteyenlerin akıbeti malûm.” dedikten sonra vatandaşlarımızın Namık Tan’ın pasaportunun rengini sorduğunu kaydetti.
Son olarak Erdoğan, hem CHP’yi hem de adını anmadan Namık Tan’ı şu ifadelerle eleştirdi:
“Milletin verdiği yetkiyi, ülkenin menfaatlerini savunmak için değil; Türkiye karşıtlarına selam çakmak için kullanıyorlar. Bunun adı sorumsuzluktur, şuursuzluktur, gaflettir... CHP’den sadece millî meselelerde, yerli ve millî bir duruş bekliyoruz. CHP yönetimi, böyle konularda dahi katkı sunmayı beceremiyorsa, bari bu tarz talihsiz açıklamalarla ülkemize zarar vermesin. Gölge etmesinler yeter; biz onlardan başka ihsan istemiyoruz... Bizim çizgimiz, karakterimiz bellidir. Biz, başına vurunca ekmeği alınan bir ülke değiliz. Tarihimizin hiçbir döneminde de böyle olmadık. Ne başkalarının hakkına el uzatırız ne birilerine hakkımızı yedirtiriz.”
Tencere Dibin Kara Meselesi
AKP’nin en ücra köşedeki bir partilinin yaptığından dolayı CHP’yi uzun süre dövdüğünü bildiğimizden, bu tartışma uzar gider sandık. Ama gündem yoğunluğundan mı, AKP’nin Namık Tan’ı uzun süre İsrail ve Washington gibi önemli büyükelçiliklerde görevlendirdiğinin bilinmesinden mi ya da “tencere dibin kara benimki senden kara” denilmesinden korkulduğundan mı, bilinmez; tepkiler dindi, konu gündemden düştü.
Ege’de Garip Kriz
Namık Tan o ifadeleri TBMM’de Somali tezkeresinin görüşüldüğü 27 Temmuz günü sarf etmişti.
Bundan birkaç gün önce ise, Ege’nin güneyindeki Türk deniz yetki alanına girmeye çalışan bir İtalyan gemisiyle ilgili gerginlik yaşandığı iddia edilmişti. Yunan medyasının yazdığına göre; Çoban Adası’nda Türk ve Yunan savaş gemileri karşı karşıya gelmiş, SİHA’mız bölgeye gitmiş, Yunanistan da Girit’teki F-16’larına kalkış emri vermiş, bu arada kriz sırasında Türk ve Yunan Dışişleri Bakanları temasta olmuştu.
Sözkonusu iddialar üzerine de Milli Savunma Bakanlığı kaynakları haftalık basın brifinginde şu açıklamayı yapmıştı:
“Yunanistan tarafından 21 Temmuz tarihinde İtalyan bayraklı R/V IEVOLI RELLUME Kablo döşeme gemisinin icra edeceği faaliyetlere ilişkin bir kısmı Deniz Yeki Alanlarımıza giren seyir duyuruları yayınlanmıştır. Konuyla ilgili olarak tarafımızdan derhal itiraz nitelikli seyir duyuruları yayınlanmış ve Deniz Yetki Alanlarımıza giren bölgelerde çalışma yapılabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti makamlarından izin alınması gerektiği bildirilmiştir. 22 Temmuz’da söz konusu gemi Deniz Yetki Alanımıza girmemesi konusunda uyarılmış ve gemilerimiz tarafından engellenmiştir. Daha sonra yapılan koordinasyon neticesinde belirtilen koordinatlarda çalışma yapılmasına izin verilmiş ve Deniz Kuvvetlerimize ait gemiler refakatinde faaliyetini tamamlayarak kıta sahanlığımızdan ayrılmıştır. Bahse konu geminin faaliyetleri bölgede bulunan Deniz Kuvvetleri unsurlarımızca yakından takip edilmektedir. Deniz yetki alanlarımıza saygı duyan ve işbirliği yapan Yunan ve İtalyan makamlarına teşekkür ediyoruz."
İktidar medyasına göre; “Doğu Akdeniz’de oyun bozulmuştu”... Dahası, yaşanan kısa süreli bu gerginlik, tarihi bir adımı beraberinde getirmiş; Yunan makamları kablo döşeme gemisinin faaliyetleri için Ankara’dan izin istemişti. O iznin anlamı da, “Yunanistan’ın deniz yetki alanlarımızı kabul etmesi” idi.
Yunanistan’dan gelen açıklama ve tepkiler ise bambaşkaydı.
Savunma Bakanlığı kaynakları, “Yunanistan Silahlı Kuvvetleri tarafından, Yunanistan Anayasası'nın öngördüğü ve emrettiği şekilde, Yunanistan ile Mısır arasında yasal olarak sınırları belirlenmiş bölge içerisinde Türkiye'nin yasadışı eylemlerine karşı hiçbir ‘saygı’ gösterilmemiştir ve gelecekte de gösterilmeyecektir.” derken, Ankara’nın gözünde bir “güvercin” olan Dışişleri Bakanı Yorgo Gerapetritis, Türk-Libya anlaşmasını “sözde, geçersiz ve yasadışı” olarak nitelendirip, Türkiye’den izin alındığı iddiasını yalanladı.
İçişleri Bakanının Ziyareti Niye İptal Edildi?
Yunanistan’la “normalleşme” sürecindeyiz ya; her ne yaşandıysa, neticede bu kriz de dallanıp budaklanmadan son ermişti.
Ancak geçtiğimiz Salı günü Yunan medyası, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın Atina’ya yapacağı günübirlik ziyareti iptal ettiğini duyurdu. İptalin sebebinin de geçen hafta yaşanan kriz olduğu öne sürüldü.
Kriz çözüldüyse bu iptalin gerekçesi neydi? Dahası, iptal eden taraf gerçekte kimdi?
Yoksa Ege’de istediği gibi at koşturan Yunanistan, şimdi de “izin alındı” denmesini mi hazmedememişti?
Yerlikaya’nın ziyaretinin iptalinden iki gün sonra Yunan Dışişleri Bakanı Gerapetritis’in yaptığı açıklamalara bakalım.
“Her durumda, egemenlik haklarımızı korumaya ve diyalog yoluyla sorunları çözmeye devam etmeliyiz." diyerek şunları anlattı:
“Çoban Adası konusunda ise ciddi bir dezenformasyon söz konusudur. Gerçek şu ki, İtalyan araştırma gemisi araştırmasını planlandığı şekilde ve hatta ötesinde tamamlamıştır. Türkiye ile herhangi bir ‘sıcak olay’ riski söz konusu değildir. Başından itibaren iletişim kanalları her düzeyde etkin bir şekilde çalışarak gerilimin düşmesi, Türk gemilerinin geri çekilmesi ve araştırmanın tamamlanması sağlanmıştır. Herhangi bir Türk iddiasının doğrudan ya da dolaylı olarak tanınması söz konusu olmamıştır. Bu araştırmanın yapılması için Türkiye'den herhangi bir izin alınmamıştır. İzin hiçbir zaman talep edilmemiştir. Ayrıca, uluslararası hukuk böyle bir izni gerektirmemektedir.”
Milli Savunma Bakanlığı’mız “İzin alındı.” diyor, Yunanistan yalanlıyor.
Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı’nın dikkat çektiği gibi bu “izin” meselesi önemli. Çünkü, “Yunanistan ve İtalya’nın Türkiye-Libya anlaşmasını”, dolayısıyla “Batı’daki Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarımızı, Mavi Vatan’ın Doğu Akdeniz’deki parçasını kabul ettiğini” gösteriyor. Yine Yaycı’nın ifadesiyle, “Yunanistan ne derse desin, bu elimizde çok önemli bir hukuki belge” niteliğinde.
Yunanistan’ın tavrına karşılık çözüm yolunu da gösteren Yaycı, gizli saklı bir yanı olmayan o izin talebinin orijinal metninin kamuoyuyla paylaşılmasını istedi.
Evet, “Aman Yunanistan’ı gücendirmeyelim.” diye endişeye kapılmadan haydi bunu yayımlayın da Mavi Vatan’a nasıl sahip çıkılıyormuş, görelim!..
Çok Okunanlar
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Fenerbahçe-Kayserispor muhtemel 11 belli oldu
Verona- Inter maçında Hakan Çalhanoğlu oynayacak mı? 11'de yer alıyor mu?
Kenan Yıldız Milan - Juventus maçında ilk 11'de mi? Maç ne zaman, saat kaçta?
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık
Al-Nassr'da kadroya alınmayan Talisca'nın gitmesine bu formülle izin verecek!
Av. Turan Karakaş hayatını kaybetti
Conor McGregor'a cinsel tacizden ceza
23 Kasım 2024 Cumartesi günü için Kanal D, ATV, Show TV, Star TV, TRT 1 ve TV8'i