Dijitalleşiyoruz, dijital çağın içerisindeyiz. Dijital teknolojiler yaşamın tüm dokularına sirayet etmiş bulunuyor. Yaşam pratiklerimiz tüm yönleriyle yeniden biçimleniyor. Özel yaşam alanımızdan kamusal yaşama, iş yaşamına yaşamın her kesitinde belirgin bir değişim ve dönüşüm süreci içerisindeyiz.
Aslında dijital dönüşüm 1990’ların sonlarında, internetin yayılmasıyla başlamıştı, sonrasında da süreç hızla ilerledi. Ancak bu evrimsel gelişmenin devrimsel niteliğe bürünmesi Covid19 salgınıyla birlikte gerçekleşti. Salgınla birlikte dijital teknolojiler eğitimden eğlenceye, üretimden pazarlamaya yaşamın tüm alanlarında etkin biçimde kullanıma girdi. Salgından korunmak için cadde ve sokaklar boşaldı, insanlar evlerine kapandı. İşyerlerinin kapılarına kilit vuruldu, iş eve taşındı. Okul binaları, üniversite yerleşkeleri sessizliğe bürünürken eğitim öğretim ekranlara sıkıştırıldı. Çarşı pazar kapanmış, vitrinlerin ışıkları sönmüş, sokaklar kararmış, yerine sanal mağazaların pencereleri açılmıştı. İşte o zaman anladık ki bu bir devrim, dijital teknolojilerin yaşamın tüm dokularına sızdığı, tüm ayrıntılarına sirayet ettiği oldukça kuşatıcı küresel bir devrim. Üstelik de birinci sanayi devriminden çok daha kapsayıcı, çok daha dönüştürücü.
Nitekim birinci sanayi devrimi belli bir coğrafyada, sınırlı bir alanda, belli aktörlerin öncülüğünde gerçekleştirilmiş, tüm dünyaya ulaşması da epey zaman almıştı. Oysa şu an içerisinde bulunduğumuz dijital devrim belli aktörlerin öncülüğünde gerçekleşse bile, bir anda dünyanın neredeyse en ücra köşelerine kadar ulaşmış, kısa sürede küresel düzeyde etki yaratmıştı. Dolayısıyla da tüm dünya devrim niteliğinde bir değişim ve dönüşüm içerisinde ve tüm insanlar bunun farkında. Her yaşta, her eğitim düzeyinde, her toplumsal sınıfa ait insanlar bir devrimin içerisinde olunduğunun farkındalar ve bir biçimde de her biri bundan etkilenmekteler.
Sorun ise söz konusu etkinin ne yönde olduğu, kimlerin yönetiminde ve denetiminde gerçekleştiği, kimlere ne oranda yarar sağladığıdır. Her değişim dönüşüm sürecinde olduğu gibi dijitalleşmeyle birlikte gerçekleşmekte olan değişim ve dönüşümde de belirleyenler ve belirlenenler var. Aktörler, aygıtlar ve araçlar var. Hedefleyenler ve hedeflenenler var. Çıkar sağlayanlar ve çıkarlara hizmet edenler var. Dijitalleşmeyi bu yanıyla da ele almak gerekiyor. Teknolojik gelişmelerin insanlığa genel düzeyde yarar sağlaması, tüm insanlığın yararına kullanılabilmesi için eşitlik kavramı ekseninde sorgulanması önem taşımaktadır.
Diğer yandan insanlık ne oranda gelişme gösterirse göstersin, sömürgeci anlayış ne yazık ki sıfırlanmıyor. Kumanda mutlaka birilerinin elinde oluyor ve onlar kendi çıkarları doğrultusunda süreci yönetiyorlar. Başka bir deyişle başından beri birileri suyun başını tutuyor ve suyun akışına kendi çıkarları doğrultusunda yön veriyorlar. Geri kalanlar ise sürecin içerisinde belirlenmiş biçimde yer alıyor ve de kendilerine gösterilen yöne sorgusuz sualsiz yöneliyorlar.
Birinci sanayi devrimiyle birlikte büyük sermaye gelişti, kapitalist sistem yerleşti. Güçlüler sürekli güçlenirken, yoksunlar yoksunlaşmaya devam etti. Daha vahimi ise yoksunlaşmanın adına iyileşme denildi, teselli verildi. İş bulmak ve karın tokluğuna çalışmak sistemin ödülü olarak gösterildi. insanların mutlu teslimiyeti de böylece sağlandı. Aynı durum dijitalleşme için de söz konusu.
Dijitalin aktörleri belli. Tüm dijital mecralar birkaç kişinin yönetiminde. İçerikler bu aktörler tarafından belirleniyor. Onların arkasında da hep aynı politik aktörler. Dünyadaki neredeyse tüm insanlar dijital teknolojilerle temas halinde, bundan dolayı da kendilerini iyi hissediyorlar. Her birimiz, dünyadaki neredeyse tüm insanlar bilgi toplumu içerisinde olduğumuzu, bilgiye insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar kolay ulaşabildiğimize inanıyor ve bundan dolayı da kendimizi iyi hissediyoruz. Dijitalin içerisine doğan çocuklarımızın her şeyi bildiğini, dolayısıyla birer dahi olduklarını düşünüyor ve seviniyoruz. Ama hiç düşünmüyoruz erişim sağladığımız bilginin gerçekte ne ölçüde işe yaradığını, hangi amaçlarla bizlere verildiğini, erişim kolaylığının nedenini. Hiç düşünmüyoruz sermayenin aktörlerinin suyun başını tutmaya devam ettiğini, güçten vazgeçmenin hiç kolay olmadığını, dijital mecraların kapitalizmin aktörleri için önemli bir aygıt olduğunu.
Teknolojik ilerleme ne düzeyde olursa olsun dünyadaki sömürgeci anlayış değişmedikçe, eşitsizlikler ortadan kalkmadıkça değişen bir şey olmaz. Elbette ki yaşam kalitemiz iyileşir, yaşam tarzımız değişir, gündelik yaşam pratiklerimiz yeniden biçimlenir, ancak yaşam felsefesi değişmedikçe gerçek anlamda bir değişim ve dönüşümden söz edilemez. Dünyadaki tüm insanlar, tüm toplumsal kesimler aynı oranda eğitim olanağına kavuşmadıkça, aynı oranda kültürlenme olanağı bulamadıkça, aynı oranda yaşam kalitesine sahip olamadıkça hiçbir devrim gerçek anlamda radikal devrim sayılmaz. İnsanlığın iyileşmesi, daha yaşanabilir bir dünya için olanakların olabildiğince eşitlenmesi gerekir. Bunun için de suyun başını tutanların suyu tüm tarlalara eşit yönlendirmeleri, kumandayı elinde tutanların tüm izleyenlere eşit oranda ve nitelikli bilgi iletimi yapmaları önemlidir.
O halde dünya dijital devrimin içerisindeyken eşitsizliklerin ve kapitalist sömürü düzeninin de tüm yönleriyle sorgulanması daha iyi bir dünya için gerekli. Düşünüşün eşitsizlik ve sömürü kavramları ekseninde ilerlemesiyle ancak bugün yaşanmakta olan pek çok sorun belki de ortadan kalkacaktır. Gazze’de çocukların ve masum insanların katli son bulacak, çocuklar şeker de yiyebilecekler.
Bütün bunlar Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından 15-17 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek olan Dijital Eşitsizlik ve Veri Sömürgeciliği başlıklı sempozyumda ele alınacaktır. Ulusal ve uluslararası düzeyde tanınmış akademisyenlerin, araştırmacıların ve aydınların sunumlar yapacağı sempozyum 11 yıldan beridir her yıl farklı başlıklarla süreklilik içinde düzenlenmekte, dünyaya, insanlığa ilişkin sorunlar iletişim ve medya ekseninde tartışılmaktadır. Sunulan bildirilerin kitap olarak da yayımlanacağı sempozyum Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkede ve Güney Yerleşke salonlarında (Altunizade – Üsküdar) gerçekleşecektir.
Sempozyumun ayrıntılı programına https://ifig.uskudar.edu.tr/2024/sempozyum-programi bağlantısından erişim sağlanabilmektedir. Herkesi bekliyoruz. Üsküdar’da buluşmak üzere.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
22 Kasım 2024 burç yorumları
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi