Tüm zamanların tek lideri

Mustafa Kemal Atatürk, tüm zamanların eşsiz lideri. Sonsuzluğa gidişinin üzerinden tam 87 yıl geçti. Öylesine bir lider ki, zaman geçtikçe O’na daha da yakınlaşıyoruz. Zamanın ve mesafenin bu ters orantılı işleyişinin asıl nedeni Atatürk’ün insanlığa dair bıraktığı derin izler.

Lider olmak için önce insan olmak, insanal niteliklerle insanlığa model oluşturmak gerekiyor. Bizim liderimiz önce insandı, iliklerine kadar insan. Başta Cumhuriyet olmak üzere ortaya koyduğu tüm eserlere insanlığı incelikle nakşetmiş büyük bir lider. 

Akıl diyordu Atatürk, insanlığın, en doğru yolu kendi aklıyla bulacağına inanıyordu. Nitekim yapıp ettiği her şeyde aklı esas alarak örnek oluyordu. İyi eğitim almış bir askerdi, bir yandan milletinin bağımsızlığı için cephede savaşıyor, diğer yandan kuracağı ülkenin, devletin sağlam bir akıl ve bilim temeline dayanması için önemli düşünürlerin yapıtlarını okuyordu. Nitekim bugün yalnızca Anıtkabir Kütüphanesi’nde bulunan 6000 kitabın tümünü, her bir sayfasına notlar alarak okuduğunu biliyoruz. O’nun bu düşünsel ve eylemsel mücadelesinin sonucuydu laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti. 

20. yüzyılın en vizyon sahibi lideridir Mustafa Kemal Atatürk. Aynı dönemde “muasır medeniyetlerin beşiği” olarak bilinen Avrupa’da diktatör yönetimlerin kitlesel katliamlarıyla kan gövdeyi götürürken Anadolu’nun gündeminde eğitim, öğretim, bilim, çağdaşlık, demokratiklik, özgürlük vb. yani insan odaklı anlayışa dayalı bir ilerleyiş vardı. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınıyor,  cinsiyet kimliklerine bakılmaksızın tüm bireylerin bir arada ve eşit olanaklarla eğitim görebilecekleri okullar açılıyor, aklı ve bilimi esas alan üniversiteler kuruluyor, Anadolu Ajansı, TRT gibi ülkenin sesini tüm dünyaya duyuracak basın ve yayın organları inşa ediliyor, ülke sanayisinin temelleri atılıyor, dünyanın çeşitli ülkelerinden ünlü bilim insanları, uzmanlar ülkeye davet edilerek sürece destek vermeleri sağlanıyor. 

Ve bir lider düşünün ki geçiyor kara tahtanın başına, halkına okuma yazma öğretiyor. Bir lider düşünün ki halkına çatal bıçak kullanmaktan yemek masası düzenine, giyim kuşama kadar gündelik yaşamın en sıradan pratiklerini bile öğretmekten yüksünmüyor. Çünkü O, biliyordu ki yüksünmek değil, halkı güçlendirmek için zamanın derinliklerine giden yoksunluğun izlerini silmek gerekiyordu. 

Sanatı önemsiyordu Atatürk. Sanatın, insanın hayal gücünü, dolayısıyla da yaratım gücünü harekete geçirmekteki en önemli araçlardan biri olduğunun farkındaydı çünkü. Bunun için de güzel sanatlar eğitimi vermek üzere akademilerin kurulmasına, sanat okulları açılmasına öncülük ediyordu. 

Batılı ülkelerin ancak İkinci Dünya Savaşı sonrası yıllarda konuşmaya başladıkları yetişkin eğitiminin Atatürk’ün öncülüğünde oldukça da etkin biçimde başladığını görüyoruz. Kız zenaat enstitüleri, akşam sanat ve zenaat okulları, halk evlerindeki yetişkin eğitim kursları bu anlamda önemli yapılanmalardır. Çünkü liderimiz insanın özgürleşmesinin ancak çalışmakla, zenaat/sanat bilmekle, üretmekle olanaklı olduğunu biliyordu. 

Ve gençleri önemsiyordu. Çünkü geleceğin gençlerin omuzlarında yükseleceğini görüyordu. Kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuzluğa güçlenerek ilerlemesi tek arzusuydu. “Benim naçiz bedenim  elbet bir gün toprak olacaktır, ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır” derken bütün zamanların lideri olduğunu da açıkça ortaya koyuyordu. 

Türkiye Cumhuriyet’ini ilelebet yaşatacak olanlar ise O’nun ilkeleriyle, ortaya koyduğu anlayışla, aynı azim ve kararlılıkla, aynı insanca bakışla, aklın ve bilimin ışığında yetişecek olan gençlerdir. Cumhuriyet’i inançla, kararlılıkla ve umutla gençlere bir hitabeyle emanet ederek aramızdan bedenen ayrılır. Ama zihnen hep aramızda. 

O’nun açtığı yolda, gösterdiği hedefte, aklın, bilimin ışığında, insanlıktan asla ödün vermeden ve umut kesmeden ilerlemeye devam. 

Özlemle, saygıyla anıyorum tüm zamanların tek lideri Mustafa Kemal Atatürk’ü.