Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6207
Dolar
Arrow
34,8656
İngiliz Sterlini
Arrow
44,4914
Altın
Arrow
3046,0000
BIST
Arrow
10.058

Ekolojik kriz bir insanlık krizidir

Günümüz dünyasında çok çeşitli krizlerle iç içe bir yaşam sürdürmeye çalışıyoruz. İnsanlık olarak mutlu olabileceğimiz, huzurlu bir yaşam sürebileceğimiz bir dünya kurmayı beceremedik. Dünyamızı şiddetle, kavgayla, kanla bezedik. Bu nedenle yaşamın içerisinde debelenip duruyoruz. Yaşamak değil, açıkça yaşamla mücadele ediyoruz. Sonra yalan dünya, yaşam bir sınavdır, insan fanidir vs. söylemlerle kendi başarısızlığımızın üstünü örtmeye çalışıyoruz. Yaşam elbette her birimiz için geçici, ama aynı zamanda da sürekliliği var. Birileri giderken birileri de gelmekte.  O halde yaşama yalnızca kendimiz odaklı bakmak gibi bir hakkımız olamaz. Bütünlük içerisinde bakmak gerekiyor. Her birimizin katacağı bir değer, vereceği bir katkı bütün bir insanlık adına önemli. Ama öylesine duyarsızız, öylesine benciliz ki, yalnızca kendi rahatımızı düşünürken insanlığa zarar verdiğimizin farkında bile değiliz. O nedenle de krizlerle iç içe bir yaşamla mücadele edip duruyoruz. Rahatımız, huzurumuz yok bu dünyada. 

Bu krizlerden en kaygı verici olanı belki de ekolojik dengesinin bozulması. Kendi rahatımız için parçası olduğumuz doğaya öylesine zarar verdik ki, doğanın neredeyse tüm dengesi bozuldu. Bize can veren, besleyen, büyüten doğayı biz görmezden geldik. Onun bir parçası olduğumuzu unutarak ona savaş açtık. Geliştirdiğimiz teknolojileri ona karşı kullanarak onunla başa çıkmaya çalıştık. Hedefimize de büyük ölçüde ulaştık. Ağaçların yerine yüksek binalar diktik. Yeşilin yerine griyi tercih ederek, her yeri betonlaştırdık. Tozdan topraktan kurtulduk. Caddeler, sokaklar pırıl pırıl. Binaların lambaları, vitrinlerin ışıltısı yüzümüzde yansıyor, ama gözlerimizin ferini canlandırmaya yetmiyor. İçimiz hüzün kaplı çünkü. İliklerimize kadar içimizi kaplayan huzursuzluktan yorgun düştük her birimiz. Bu nedenle gözlerimizde ışık yok. Doğayı yok ederken kendi kendimizi, insanlığımızı yok etmekte olduğumuz gelmedi aklımıza. Doğayla savaşırken meğer kendi kendimizle savaşmışız. Sonunda bütün dengeleri bozduk.

O halde bugün karşı karşıya kaldığımız ekolojik riskin kök nedenini kendimizde, insanlığın bozulmasında aramak gerekir. Ekolojik dengenin bozulması, insanın iç dengesinin bozulmasıyla başlar. İnsanlığın, parçası olduğu doğaya yabancılaşması, aynı zamanda kendisine yabancılaşması anlamına gelir. Doğa sevgisinin yok olması, insan sevgisinin yok olmasının başlangıcıdır. Nitekim günümüz dünyasında bunu çok açıkça görmekteyiz. 

İnsanlık doğaya savaş açtığı andan itibaren ekolojik dengenin bozulmasına ilişkin sinyalleri vermeye başlamıştı. Zaman içerisinde kendi geliştirdiği teknolojilere öylesine hayran kaldı ki, giderek onların aslında kendi aklının ürünü olduğunu bile unuttu. Dolayısıyla kendisinden de giderek uzaklaşmaya, kendi aklını ve de yeteneklerini görmezden gelmeye başladı. İnsan, kendi ürünü olan teknolojiye ve de maddeye değer aktarımı yaparken kendi kendisini değer erozyonuna uğrattığının farkına bile varmadı. Böylece insanlık krize girmeye başladı. Bugün insanlık için büyük bir tehdit haline gelen ekolojik krizin asıl nedeni de budur.

Azerbaycan’ın Bakü kentinde 5-6 Kasım 2024 tarihlerinde, uluslararası düzeyde gerçekleştirilen sempozyumda da ekolojik kriz konusu ayrıntılı olarak masaya yatırıldı. COP29 bünyesinde, Western Caspian Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen sempozyuma dünyanın çeşitli ülkelerinden bilim insanları katıldı ve ekolojik kriz çok farklı yanlarıyla tartışıldı. İnsanlığın doğaya dönmesi, doğal yaşamla yeniden yakınlaşmasına değinildi. Dağların, dağda yaşam kültürünün ekolojik denge açısından önemi vurgulandı. Doğal bitki örtüsünün korunmasına, botanik dengenin sağlanmasına gereksinim olduğu belirtildi. Camlarla kaplı yüksek binaların küresel ısınmaya etkisi tartışıldı. Suyun ve toprağın uyumunun yeniden sağlanmasına işaret edildi. 

Ben de sempozyuma sunduğum bildiride ekolojik krizin insanın ve insanlığın bozulan dengesiyle ilişkili olduğu noktasına vurgu yaptım. İnsanın kendi zihinsel, ruhsal, duygusal, bilişsel ve bedensel koordinasyonunu sağlamakta zorlanması, onun ekolojik dengesinin bozulması anlamına gelir. Günümüzün özellikle de maddi odaklı kapitalist dünyasında kendisinden maddeye değer aktarımı yapan insan kendisine, sosyal çevresine ve parçası olduğu doğaya yabancılaşmaktadır. Dolayısıyla da kendi içinde bütünlüğü bozulan insandan doğaya, doğadaki diğer canlılara, kürenin genel sorunlarına duyarlı olmasını beklemek çok da mümkün görünmüyor. 

Bunca yıkımdan sonra sorunun çözümü hiç kolay değil. Ancak zararın neresinden dönülse kazançtır ilkesinden hareketle daha fazla gecikmeden farkındalık oluşturmak için çaba göstermek gerekir. En azından farkındalık oluşturmak için harekete geçmek lazım. İnsanların çoğunun sorunun ciddiyetinin farkında olmadığı anlaşılıyor. O halde öncelikle farkındalık yönünde start vermek lazım. Buna, medyanın söylem alanını yeniden biçimlendirerek başlamak doğru olur. Bunun için insana, insanı ve doğayı anımsatacak, yıkım, şiddet, nefret yerine sevgiyi, korumayı, katkı vermeyi, çoğaltmayı anımsatacak anlatıları tercih etmek sorunun çözümü için belki de küçük bir başlangıç olur.  

Dünyamıza, yaşamımıza, insanlığımıza ve doğamıza yeniden sahip çıkmak için yitirecek daha fazla zamanımız yok. Tehlike büyük.