Dijitalleşiyoruz. Yeni teknolojiler insan beyninin uzantısı olarak gelişiyor. Dolayısıyla da insan beyni bu teknolojilerin yarattığı olanaklarla yeni evrenlere doğru açılım yapmaya başladı bile. Yaşamımızın, içerisinde biçimlendiği hemen her alanın paralel alanı da oluşuyor. İçerisinde yaşadığımız sırlarla dolu evrenin yanında şimdilerde bir de sanal evren oluşmaya başladı. Daha birinin sırları çözülememişken, bilinmezlerle dolu yeni bir evrenin içinde bulduk kendimizi.
Bir de gerçeklik kavramı var, üzerinde bir türlü görüş birliğine varılamayan. Eski Yunan’dan bu yana düşünürlerin kafa yorduğu, ama hala içinden çıkılamayan kocaman bir soru gerçekliğin ne olduğuna dair. Derken yanına bir de sanal gerçeklik eklendi. Şimdi kolaysa çık işin içinden.
Bin yıllardan beridir soruluyor, gerçeklik nedir, nasıl inşa ediliyor, kim karar veriyor, kim biçimlendiriyor, kim belirliyor, kim yönetiyor vs. derken roman, şiir, resim, gazete, radyo, televizyon, sinema vb. kitle iletişim araçlarıyla birlikte kafalar iyice karıştı. Kimine göre örneğin, romanın kurmaca gerçekliği gerçekten daha gerçek; kimine göre sinema bizi, bize bizden daha iyi anlatıyor. Kimine göre ise doğanın ya da yaşamın içerisindeki ayrıntıların iz sürümü ressamın fırçasında çok daha kolay. Dolayısıyla da kurmaca, gerçekliğin bir tür türbini olarak kabul edilmeli diyenler bir yanda, kurmacaya, yaratıcısının hayal dünyasından öte bir anlam yüklemeye gerek olmadığını ileri sürenler bir diğer yanda.
Kimine göre de kurmaca, zaman içerisinde birileri tarafından kendi gerçek zemininden koparılarak asıl gerçekliğin yönlendirilmesi ve yönetilmesinde araçsallaştırılan bir alan haline getirildi. Frankfurt düşünürleri tarafından “kültür endüstrisi” kavramı etrafında geliştirilen bu teze göre sanatın ve de medyanın kurmaca dünyası kapitalist sistemin güç ilişkileri içerisinde kitlelerin maniple edilmesinin etkin bir aracı haline geldi. Dolayısıyla da asıl gerçeklik ile kurmaca ya da başka bir deyişle paralel gerçeklik arasındaki ilişki iktidar odaklı hegemonya alanında işlevsellik kazandı.
Sanat, edebiyat, medya derken şimdilerde bir de sanal gerçeklik olgusuyla karşı karşıya bulunmaktayız. Gündelik yaşamın gerçekliğine özellikle de sosyal medyayla eklemlenen sanal gerçeklik kimileri için insanlığın yeni ufuklara açılmasına olanak vermekte, kimilerine göre de bir korku ve endişe alanı olarak görülmekte. Durum öncekinden de karmaşık. Entelektüel çevrelerde asıl gerçeklik ve kurmaca gerçekliğin ne olduğu konusundaki tartışmalar henüz bir sonuca ulaşamamışken şimdi bir de sanal gerçeklik meselesi gündemde.
Gerçekten hangisi gerçek, hangisi değil? İçerisinde bulunduğumuz ve pratikte yaşamakta olduğumuz gerçeklik ne oranda bizim kendi gerçekliğimiz? Yaşamın içinde yapıp etmekte olduğumuz her şeye gerçekte biz mi karar veriyoruz ve bu yapıp etmelerden dolayı mutlu muyuz? Yaşamak istediğimiz ile yaşamakta olduğumuz arasında gerçek anlamda bir örtüşme var mıdır? Gündelik yaşamın içerisindeki sohbetlerimizin konusunu neler oluşturuyor? Sözgelimi bu sohbetlerin ne kadarı bizim kendi gerçek yaşamımızla ilgili? Bir kafede arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde neler konuşuyoruz, neler hakkında kafa yoruyoruz, neyi tartışıyoruz? Mesela sohbetlerimizde futbol konusu ne oranda yer alıyor ya da televizyonda izlediğimiz bir dizinin kahramanlarının kurmaca yaşam öyküleri gündelik sohbetlerimizin ne kadarına sirayet ediyor? Bütün bu sorulara yanıt vermeye kalkıştığımızda durum pek iç açıcı değil galiba. İçerisinde yaşadığımız gerçeklikle ilişkimiz asgari düzeydeyken bize sunulan kurmaca gerçeklik asıl ilgimizi oluşturuyor gibi geliyor.
Dijitalin sanal evreni ise işleri iyice karıştırdı. Sosyal medya aracılığıyla sunulan sanal gerçeklik şimdilerde neredeyse gündelik sohbetlerimizin önemli bir kesitini oluşturmaya başladı. Dahası sosyal medyanın sanal gerçeklik alanını asıl gerçeklik olarak algılamaya başladık. O alanı kurmaca gerçeklikten daha gerçek olduğunu düşündüğümüz için gerçek yaşamımızla çok daha kolay ilişkilendirmeye yönelmekteyiz. Sosyal medyanın sanal gerçeklik alanını çoğu zaman kendi gerçekliğimiz sanarak ona odaklanmakta, oradaki anlatıları kendi gerçekliğimize eklemleyerek kendi gerçekliğimizi ona göre yeniden biçimlendirmekteyiz.
Oysa sosyal medyanın sanal gerçeklik alanı, sanatın, edebiyatın, geleneksel medyanın kurmaca gerçeklik alanına göre çok daha stratejik, çok daha politik, çok daha ideolojiktir. Sosyal medyanın gerçeklik alanında hegemonyanın işletilmesi, kitlelerin maniple edilmesi çok daha kolaydır. Yaşamın içerisindeki gerçek kişilerin bu sanal evrende rol almaları kitlelerin maniple edilmesini kolaylaştırmakta, sorgusuz, sualsiz bir manipülasyon süreci gerçekleşebilmektedir.
Tam da bu nedenle kaçmak, görmezden gelmek değil, tam tersine ilgilenmek, sorgulamak, düşünmek ve bilinç oluşturmak gerekiyor. İstesek de istemesek de teknolojik ilerlemeler hız kazanarak devam etmekte. İstesek de istemesek de yaşamın tüm boyutları bu gidişattan etkilenmektedir. O halde etkinin en azından insanlığın gidişatına zarar yerine yarar getirmesi için çaba harcanması gerekir. Bu çabayı, teknolojiye sahip olanlardan, teknolojinin işleyişine yön verenlerden beklemek boşuna. Bu çabayı entelektüellerin göstermesi gerekir. Akademik çevrelerin taşın altına ellerini koymaları ve sürece insanlık yararına yön vermeleri ciddi önemdedir. Sosyal medyada içerik üretim sürecinin kimlerin yönetiminde ve denetiminde olduğunu analiz etmek, buna göre de toplumu bilinçlendirmek, kitlelerde farkındalık oluşturmak önem taşımaktadır. Bunun için özellikle de iletişim akademisyenlerinin bu konuya duyarlık göstermeleri, bilimsel araştırmalarla sürece ilişkin farkındalık geliştirmeleri gerekmektedir. Toplum genelinde bilinç oluşturmak ve duyarlılık geliştirmek gelişmelere insanlık yararına yön verilmesi açısından önem taşımaktadır.
Çok Okunanlar
Beşar Esad'ın nasıl kaçtığı ortaya çıktı
Gelinim Mutfakta 11 Aralık puan durumu: Bugün hangi gelin birinci oldu?
Bir köfte markası daha ifşa edildi
2025 asgari ücret için işverenin beklentisi ve yeni rakam belli oldu
Fenerbahçe - Athletic Bilbao maçı ne zaman, saat kaçta? Muhtemel 11'ler
Japon deprem uzmanı Türkiye’deki 4 tehlikeli bölgeyi açıkladı!
Meteoroloji uyardı: Gece yarısından itibaren etkili olacak!
Teğmenlere 'İtirafçılık' dayatması mı?
“Batı Kürdistan” kimin olacak? - II
Fenerbahçe evinde Athletic Bilbao’ya kaybetti