Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,3825
Dolar
Arrow
36,0438
İngiliz Sterlini
Arrow
44,8984
Altın
Arrow
3357,0000
BIST
Arrow
9.779

Kültürel çöküş ve insanın kaosu

Tuhaf bir nesil yetişiyor. Alışılmış kültürel değerlerden kopuk, etik, ahlak, insanal değerler gibi kavramları yok sayan bir nesil. Özgüveni yüksek görünse de tedirgin, çevresine güvenmeyen, dolayısıyla da güven vermeyen, dostluk, arkadaşlık gibi duyguları pragmalarla ilişkili olarak biçimlendiren farklı kuşaklar yetişiyor.

Başarıya, kendi üretim potansiyelini harekete geçirerek ulaşmak yerine, başkalarıyla yarışı tercih etmek. Liberalizmin motive edici anlayışından feyz alınsa bile, kapitalizmin hırsından beslenen yarışmacı anlayış yıkımı da beraberinde getiriyor çoğu zaman. İnsanlar hedeflerine giden yolu kısaltmak için kestirmeleri tercih ederken, birbirlerinin yollarına çıkmakta, birbirlerini imha ederek hedefe ulaşmaya çalışmakta. 

Üretim, insanın kendisini gerçekleştirme, var kılma biçimidir. Başarı da üreten, kendisini gerçekleştiren insanın, içerisinde yaşadığı toplumsal ortamdaki konumlanışına temel oluşturur. İnsan ürettikçe yaşam enerjisi yükselir, başardıkça da toplumsal konumu güçlenir. Dolayısıyla da üretmek ve başarmak insanın temel gereksinimidir. 

İnsan, içerisine doğup, içerisinde yetiştiği toplumun ve kültürün ürünüdür. Kültür, insanın üretim ve başarma hazzını besler. İnsanlar topluluk halinde yaşarken bir yandan sürekli etkileşim ve işbirliği halinde kendilerine özgü kültürel üretim yaparlar, diğer yandan da ondan beslenirler. Değerler, ahlak, etik, tavır, davranış, tutum, beğeni, haz vb. de kültürden beslenerek gelişir, olgunlaşır. 

Oysa günümüzde kültür can çekişiyor, hatta ölmek üzere. Bilgisayar bazlı teknolojik gelişmelerle birlikte, kültürün temel oluşturucu unsuru olan gerçekliğin yerini giderek sanal gerçekliğin alması bunun en önemli nedeni. Sanal gerçeklik içerisinde estetize edilen yaşamlar, göstermelik temelsiz ilişkiler, çoğu ticari amaçlı, dolayısıyla da tüketime yönelten yaşam tarzı modelleri insanları dıştan programlanmış kurmaca bir anlatının parçası haline getiriyor. Bu anlatının içerisine entegre edilen hazır kültürel formlar insanların haz ve beğenilerini, estetik yönelimlerini, ilişki biçimlerini vs. de biçimlendiriyor. Ancak bütün bunlar gerçeklikle yoğrulmuş kültürel temelden yoksun olduğu için de yapay, sığı, kopuk, karmaşık, kaotik, sınırları belirsiz, açısız, yönsüz, hedefsiz ve en önemlisi de samimiyetten yoksun bir karaktere sahiptir. 

İnsanların, gerçek etkileşim ve ilişki ortamında oluşturdukları kültür, yerini giderek sanal gerçeklik içerisinde biçimlenen kültüre bırakıyor. Dolayısıyla da kültür ölüyor. Onunla birlikte insanlık da ciddi bir kaos içerisine giriyor. Günümüz insanının bunalımı bundan dolayı. Arada kalmışlık, yersizlik, yurtsuzluk duygusu. Kendi gerçekliğinden kopmuşluk, ama sanala da henüz tam olarak uyumlanamamışlık.  

Gelecekte belki de kaos sonlanacak. Sanalın içerisine doğup orada yetişen kuşaklar belki de kendi kültürel ortamlarını oluşturacaklar, kendi tarzlarını geliştirecekler ve orada en azından kendi iç uyumlarını sağlayarak mutlu olacaklar. Bunu şimdiden tahmin etmek kolay değil. Ama günümüzde insanlığın çöküşüne hep birlikte tanıklık ediyoruz. Nüfusun önemli bir kısmının antidepresan ilaçlar kullandığı bir dünyada belli ki bir şeyler kötüye gidiyor. İnsan mutsuz, umutsuz, aidiyet duygusundan yoksun, güvensiz bir ortamda yaşamanın keyfini çıkaramaz, tam tersine yaşamla zorlu bir mücadele içerisine girer. Bu da onları hayli yorucu, bıktırıcı, yalnızlaştırıcı ve hatta zaman zaman da yaşamdan vazgeçirici hale gelebiliyor. 

İnsan sosyal bir varlık, kültür ise toplumun harcı gibidir. Toplumdaki her tür etkileşim, ilişki ve üretim kültürel ortamdan beslenir. Kültürel temelinden koparılmış insandan, kendisi için iyi bir yaşam kurmasını beklemek hayalden başka bir şey değil. İnsanın, kendi temelinden, dolayısıyla da kendi gerçekliğinden kopmuşluğu insanlığın bugünkü krizinin asıl nedenidir. 

Bu kaostan çıkış hiç kolay değil. Ancak yine de bir umut diyerek insanlarda farkındalık oluşturmak için gayret göstermek gerekiyor. Sorunun kaynağını keyfetmek, sorunu deşifre etmek çözüm için bir başlangıç olabilir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki sorun teknolojinin kendisinde değil, onu kullanma niyet ve biçimindedir. Dolayısıyla günümüz dünyasında ciddi bir etkileşim ve iletişim alanı haline gelen sanal gerçekliğin, gerçek dünyamızın yerini alması, ona alternatif oluşturması değil, destek alan olarak kullanımının sağlanmasıdır. 

Sözün özü başımıza ne geliyorsa, sorumlusu biziz. O halde çözüm de yine bizdedir.