Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,5658
Dolar
Arrow
33,9499
İngiliz Sterlini
Arrow
44,6408
Altın
Arrow
2814,0000
BIST
Arrow
9.673

Öldürmek için ayrışmak değil, yaşatmak için birleşmek

Sokak hayvanları konusu aylardan beridir ülkenin öncelikli gündemlerinden biri. Öldürmek mi yoksa yaşatmak mı noktasında toplum neredeyse ikiye bölündü. Sokak hayvanlarının yaşatılmasından yana olanlar sokaklara döküldü, sosyal medya mecralarından paylaşımlar yapıldı, çözüm önerileri oluşturuldu. Kimsesiz diye hiçbir canlının yaşam hakkı elinden alınamaz. Dünyaya gözlerini açan, doğaya can katan, toprağa filizlenen her canlının yaşam hakkı vardır. Biz insanların görevi ise dünyayı, tüm canlıların yaşam alanı haline getirecek bir sistem kurmaktır. 

Sokak hayvanlarının sorun haline geldiği yadsınamaz bir gerçek. Özellikle de büyük kentlerde sorunun tıkanma noktasına geldiği de kabul edilmelidir. Önlem alınması kaçınılmaz hale geldi. Ancak soru şu. Neden bugüne kadar bu sorun görmezden gelindi, önlem alınmadı? Onyıllardan beridir bu canlar sokaklarda öylesine bakımsız, kendi kaderlerine terk edildi, plansız çoğalmalarına gözyumuldu. Sorun tıkanma noktasına gelince de çözüm imha etmek olarak konuldu. Gelişmiş toplumlarla gelişmemiş toplumlar arasındaki fark tam da burada. Gelişmişliğin kuralı kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapmak, stratejiler geliştirmektir. Mesele sorun ortaya çıkmadan çözümün geliştirilmiş olmasıdır.  Olası sorunları görebilmek ve önlemleri önceden almak sistemik anlayışın gereğidir. Onlarca devlet kurduk, sistem oluşturduk, ama göçebe kültürün genetiğini bir biçimde taşıyor olmalıyız ki “kervan yolda düzülür” anlayışından bir türlü kurtulamadık. Dahası sorunları besliyoruz, büyütüyoruz, tıkanma noktasına gelince de mantıklı, akla uygun çözüm yolları üzerinde düşünmek yerine siyasetin gösteri sahnesinde saf tutarak bizden beklenen rolü oynamayı tercih ediyoruz.  Sorun çözmek değil, sorunlar üzerinden tribünlere konuşlanıp, birilerine görünmeye, yaranmaya çalışıyoruz. 

Sorun varsa, bunda her birimizin de payı vardır. O halde çözüm için de her birimiz sorumluluk almak zorundayız. Oturduğumuz yerden “öldürülsün”, “yaşatılsın” sloganları atıp saf tutmak yerine çözüm sürecine etkin dahil olup katkı yapmak daha doğru olmaz mı?  İmha etmek yerine yaşatmak için çabalamak daha insanca olmaz mı? 

Bu noktada asıl iş topluma düşüyor aslında. Mademki yasa çıktı, sokaktaki sahipsiz canların bir biçimde sokaklardan barınaklara alınması, uyutulması söz konusu o halde toplum olarak onları kimsesizlikten kurtarabiliriz. Her birimiz birini sahiplensek, koruma altına alsak sorun kalmaz aslında. Bu hayvanlar kentte bizlerle bir arada yaşıyorlar. Her birinin yeri, yaşadığı sokak, cadde, dükkân, bina önü, site içi belli zaten.  Kentin içinde, kent yaşamına bir biçimde uyum sağlamış hayvanlar bunlar. Yapılması gereken şey onları yaşadıkları yerde sahiplenmek, yaşamlarını garantiye almak.  Sağlık kontrolleri yapılırsa, beslenmelerine, bakımlarına özen gösterilirse bu hayvanlar hiç kimse için tehlike oluşturmaz, tam tersine moral olurlar insanlar için. Kent ortamında doğup büyüyen insanlar için de en azından doğayla bir biçimde temas etme olanağı sağlanmış olur. 

Biz, Üsküdar Üniversitesi olarak öncelikle tartışma konusu olan, sonrasında da yasalaşan kanun teklifine karşı tavrımızı ve  önerilerimizi ortaya koyan kapsamlı bir rapor hazırlayarak TBMM Başkanlığına ilettik, basınla ve ilgili kamusal çevrelerle de paylaştık. Dikkate alınıp alınmaması ayrı bir konu, ancak konuyla ilgili duyarlılığımızı ortaya koymak da bizim için önemliydi. Ayrıca bununla kalmadık, sorunun çözümüne somut katkılar yapmak için de harekete geçtik ve de yerleşkelerimizi yaşam alanı olarak benimseyen iki köpeği sahiplendik. Kimlikleri çıkarıldı, aşıları yapıldı, tasmaları takıldı. Bakım ve beslenmeleri özenle yapılıyor. Hem öğrencilerimiz için hem de hocalarımız için büyük moral oluyor. Yalnızca köpekler de değil, kampüslerimizde çok sayıda kedi var. Onların bakımları, beslenmeleri de özenle yapılıyor.  Böylece hem kampüslerimizde doğal bir ortam oluşturuluyor, hem de insanca bir moral atmosferi oluşuyor.  Örnek oluştursun diye sahiplendiğimiz köpeklerden birini, üç yıldan beridir kampüsümüzü yaşam alanı olarak benimsemiş olan sevimli köpeğimiz Miço’nun kimliğini ve fotosunu sosyal medyada paylaştık. Beğeniler, olumlu dönüşler bizi mutlu etti, ancak olumsuz tepkileri anlamakta güçlük çekiyorum doğrusu. Ama sorun değil. Biz üzerimize düşeni yapıyoruz, yapacağız da. Üniversitelerin bir görevi de toplumsal düzeydeki sorunların çözümüne kendi olanakları doğrultusunda katkı yapmak. Daha insanca bir dünya, daha doğrusu tüm canlılar için daha yaşanılır bir dünya için tüm kişi ve kurumların sorumluluk üstlenmeleri, katkı sunmaları önemli. 

Daha yaşanılır bir dünya için öldürmek için ayrışmayı değil, yaşatmak için birleşmeyi seçmeliyiz.