Büyük kentlerde insanlar yalnız, tek başlarına. Kentin sokakları, caddeleri kalabalıklarla dolup taşıyor, ancak bu kalabalıklar içerisinde insanlar kimsesiz, gariban. Bırakıp kendilerini kalabalığa, öylesine sürüklenip duruyorlar oradan oraya, aralarında hiçbir ilişki, hiçbir paylaşım, hiçbir etkileşim olmaksızın. Kendisini hiçbir yere ait hissetmemek. Yalnızlık ve kimsesizlik duygusunun tıkandığı nokta ve de yabancılaşma.
Büyük kentlerde yaşam hızlı akar. İnsanlar iş yoğunluğu ve geçim derdiyle kentin hızlı ritmine uyum sağlamak için koştururlar. Bu koşturmacada birbirlerine ayıracak zaman bulmaları neredeyse olanaksız. Anne, baba ve çocuklardan oluşan çekirdek ailenin sınırlı alanının dışına çıkmaları ve farklı sosyal etkileşimlerde bulunmaları da kentin ritmik yaşam koşullarında çok zor. İş dışı zamanlarını da çoğunlukla alış veriş merkezlerinin kapalı alanlarında, alışveriş vb. gereksinimleri karşılamak üzere geçirmekte, yorgun, bitkin ve ekonomik krizin, geçim zorluğunun baskısını daha da yüklenerek eve dönmekteler.
Büyük kent yaşamının zorluğunu, insanlar üzerindeki baskısını biraz olsun hafifletmenin belki de en etkili yollarından biri sanat. Geçim kaygısıyla, iş yoğunluğuyla kentin sıkışmışlığı içerisinde debelenip duran insanlara sanatla küçük dokunuşlar soluklanmalarına, rahatlamalarına, en önemlisi de birbirlerinin farkına varmalarına, etkileşimlerine, kaynaşmalarına olanak verebilir. Sanatın estetik odaklı duygusal etkileşim ortamı insanların duygu dünyasını harekete geçirebilmekte, birbirleriyle insanca temas etmelerine ortam oluşturmaktadır. İnsanın duygu dünyasının harekete geçmesi ve estetik odaklı etkileşim, insanal duyarlılığın gelişmesine, sağduyunun güçlenip yaygınlaşmasına da etki eder. Bu nedenle sanat ve estetikle temas önemli.
Bunları söylerken sinema, tiyatro, özellikle konser biletlerinin fiyatlarının ne denli yüksek olduğunun farkındayım. Resim sergilerini dolaşıp da bir tek tablo bile alamamanın ne denli can sıkıcı olduğunu bilirim. Bu konunun bir yanı, ama diğer yanıyla kentleri birer sosyal, kültürel ve sanatsal ortama dönüştürmek de çok zor değil, bunu da biliyorum. Sosyal kent ve sosyal belediyecilik anlayışıyla kamu kaynaklarının bir kısmını da kentlinin sosyal, kültürel ve sanatsal gereksinimlerini karşılamak için kullanmak mümkün. Kentte mutsuz ve her an patlama potansiyeli biriktiren kalabalıklar oluşmasını engellemek, huzurlu ve sağlıklı bir kent toplumu oluşturabilmenin en etkili yollarından biri daha insanca bir etkileşime olanak veren sosyal, kültürel ve sanatsal ortamlar yaratmak.
Bunun ne denli etkili bir yol olduğunu son aylarda Üsküdar Belediyesi’nin, tüm Üsküdarlıların katılımına açık olarak gerçekleştirdiği sanatsal etkinliklerden hareketle gözlemleyerek söylüyorum. Zaman bulduğumda ben de özellikle katılarak hem muhteşem bir ambiyansta, kaliteli bir müzik dinlemenin keyfini yaşıyorum, hem de katılanların mutluluklarına, neşelerine tanıklık ediyorum. İnsanlar çocuk çoluk gelip saatlerce konserleri dinliyor, filmleri izliyorlar. Yüzlerindeki neşe, gözlerindeki parıltı gösteriyor ne denli keyif aldıklarını. Kimileri saatlerce ayakta kalarak etkinliği izliyor, ama ne bir itişme, ne bir gerginlik, ne bir kabalık. Demek ki olabiliyor, ne verirseniz onu alabiliyorsunuz.
Eğer sokaklarda, caddelerde insanlar öfkeliyse, her an patlamaya hazırsa ve sıklıkla kavga, gürültü, şiddet gibi olaylarla karşı karşıya kalınıyorsa, kentin sokakları, caddeleri yaşanmaz hale geliyorsa, kamu otoritelerinin, yönetim erkinde olanların oturup durumu ayrıntılı analiz etmeleri gerekir. İnsanlar en ufacık bir sorunla karşılaşınca öfkelerini kontrol edemiyorlarsa, şiddete yöneliyorlarsa bir yerlerde bir sorun var demektir. Sorunu ve sorumluluğu kitlelere yıkmak çözüm değil. İnsanlar özünde kötü değil, iyi olanı, güzel olanı tercih ederler. Her insan huzur ve güvende olmak ister. Her insan, içerisinde yaşadığı toplumdaki diğer insanlarla güvenli etkileşim, güzellikle, iyilikle dolu paylaşımda bulunmak ister. Huzur ve güven de böylece oluşur. Ama bunun için aynı toplumda, aynı kentte, aynı semtte yaşayan insanların birbirlerinden haberdar olmaları, birbirlerini tanımaları, kavramaları gerekir. Bu haberdar olmalara, karşılaşmalara, paylaşımlara iyilikler, güzellikler vesile oldukça insanlar kendilerini mutlu, huzurlu ve en önemlisi de güvende hissederler. İşte tam da bu nedenle sanatsal ve kültürel ortamlar oluşturulması, insanların bu ortamlarda kaynaşmalarının sağlanması önemli ve gerekli.
Bilinç düzeyi yüksek, duyarlılık düzeyi gelişkin bir toplumun inşası için sanat ve estetikle beslemek şart.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
22 Kasım 2024 burç yorumları
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi