Milyonlarca gencimiz üniversite yerleştirme sınavlarının sonuçlarını bekliyor. Sonuçların açıklanacağı tarih yaklaştıkça heyecan da artıyor. Ya hedeflenen programa girebilecek puanı alamazsa, ya hiçbir programa yerleşemezse ve açıkta kalırsa, ya hayaller yıkılırsa vs. bir dolu soru kafaları meşgul ediyor. Gençlerimizin bir kısmı da kendilerinden çok ailelerinin, anne babalarının onlar üzerinden kurdukları hayaller yıkılırsa diye kaygılanıyorlar. Bazıları için ise hedef yurt dışında bir üniversitede okumak. Hangi ülke, hangi bölüm, hangi üniversite olacağı önemli değil, yeter ki yurt dışı olsun. Dolayısıyla da kafalar karışık, ama heyecan da dorukta.
Üniversite okumak önemli elbet, ancak hedefleri büyük koymanın, hayalleri büyük kurmanın çok da anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Gençlerimiz elbette idealist olmalı, mesleki yaşamlarını planlamalı. Ancak planlama ne denli gerçekçi yapılırsa, gerçekleştirmek de o kadar kolay olur. Her şeyden önce unutulmamalıdır ki başarının standart bir tanımı yoktur. Her birey için başarının ayrı bir tanımı ve anlamı vardır. Her bireyin doğduğu, toplumsallaştığı, yetiştiği ortam diğerinden farklıdır. Bireyin yetişme koşulları, içerisinde yer aldığı toplumsal ortam onun hem iç hem de dış dinamiklerini diğerlerinden farklı kılar. Her bireyin kendine özgü bir düşünsel, duygusal dünyası, dolayısıyla da karakteri vardır. Her bireyin içerisinde yer aldığı dışsal koşullar, yani sosyoekonomik ve kültürel ortam diğerlerinden farklıdır. İç ve dış dinamikler bireyin ideal ve hedeflerinin de birbirinden farklı olmasına zemin oluşturur. Dolayısıyla da bireyin öncelikle kendisini iyi tanıması, kendi koşullarını, yeteneklerini, isteklerini, eğilimlerini çok iyi analiz etmesi ve ona göre hedef koyması hedefin gerçekleştirilmesi sürecini kolaylaştırır.
Diğer yandan ülkenin genel koşulları, sosyoekonomik öncelikleri, gereksinimleri de dikkate alınmalıdır. Gençlerimizin, meslek seçimi yaparken, dolayısıyla üniversite ve program hedefi koyarken ülkenin genel politikalarına, ülke vizyonuna, açılımlarına bakmaları, sağlıklı karar vermeleri için önemlidir. Bunun için hangi sektörlerin gelecek vadettiği, hangi mesleklerin önceliğe alındığı, hangi alanlarda meslek insanı gereksinimi olduğu vb. sorularına yanıt aramak daha gerçekçi planlamalar yapmak açısından önemlidir.
Hedefi yurt dışı olarak belirleyen gençlerimizin yaklaşımı da son derece hatalı geliyor bana. Her bir birey öncelikle kendi doğduğu, yetiştiği, ait olduğu yerle, ülkeyle bütünleşmelidir. Ait olduğumuz yerde gelişmek ve orayı iyileştirmek uzun vadeli mutluluk için en doğrusu. Elbette ki yabancı ülkelere gidilmeli, başka ortamlarda bulunulmalı, uluslararası etkileşim olmalı, ancak bunun planlamasının çok doğru yapılması gerekir. Ön lisans ve lisans öğrenimi için yurt dışına gidilmesine gerek olmadığını düşünüyorum. Bizim üniversitelerimiz günümüzde dünyanın en gelişkin üniversiteleriyle yarışıyorlar ve onlarla aynı standartlara sahipler. Üniversitelerimizin araştırma odakları, vizyoner bakış açıları, dünyayla etkileşimli eğitim ve öğretim anlayışları gençlerimize nitelikli eğitim vermek için yeterli. Dolayısıyla da hedefi yurt dışı olarak koymaya hiç gerek yok. Lisans öğreniminin ardından pekiştirici olması açısından eğer isterlerse, gençlerimiz lisansüstü düzeyde çeşitli araştırma burslarıyla yurt dışı üniversitelere gidebilir, gerekli etkileşimi gerçekleştirebilirler. Türkiye’de oldukça önemli yurt dışı burs kaynakları var ve başarılı gençlerimiz için eğitimlerini pekiştirici yurt dışı olanaklar oldukça iyi. Ama lisans öğrenimi için doğru karar ve de tercih kendi ülkemizdeki üniversitelerimiz.
Program ve alan seçimine gelince, burada da iç ve dış dinamiklerin çok iyi analiz edilmesi gerekir. Hedefler büyük konulabilir, ancak mesleki saygınlığın belli mesleklerle sınırlı olmadığını da unutmayalım. Toplumda saygın olmak için ille de doktor, mühendis, hakim, savcı olmak gerekmiyor. Çoğu zaman ailelerin, çocuklarına dayattıkları bu anlayışın sınırlarını zorlamalıyız. Her bireyin çalışma performansı, yetenekleri, eğilimleri birbirinden farklı. Program ve meslek seçimi de buna göre olmalıdır. Dolayısıyla da gençlerimizin, yüksek puan alma takıntısından kurtulmalarını öneriyorum. Herhangi bir lisans programına giremeyenlerin, üniversite okumayı ertelemek yerine ön lisans programlarından birine yerleşmeleri ve kısa yoldan meslek sahibi olmaları çok daha gerçekçi bir planlama olur. Bütün sektörler ara elemana gereksinim duyarlar ve ilgili programlardan mezun olanların iş bulması da bu nedenle çok kolaydır. Dolayısıyla da hedefledikleri lisans programına yerleşmek için yeterli puanı alamayan üniversite adaylarımız kısa yoldan girebilecekleri programlara yerleşmeli, kısa yoldan meslek sahibi olmalı. Daha sonra isterlerse çalışmalarını sürdürerek hedefledikleri programı da ayrıca okuyabilirler. Kısa yoldan meslek sahibi olarak üretim sürecine bir an önce dahil olmak hem bireyin kendi ekonomik özgürlüğünü elde etmesi, hem de ülke ekonomisine katkı yapması açısından önemlidir.
O halde hedeflerimizi büyük koyalım, ama onlara temkinli adımlarla yürüyelim ki gerçekleştirmek de kolay olsun.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
22 Kasım 2024 burç yorumları
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi