Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,2634
Dolar
Arrow
34,1520
İngiliz Sterlini
Arrow
45,9557
Altın
Arrow
2934,0000
BIST
Arrow
9.777

Eğitimin kırmızı pazartesileri

Geçenlerde İngiltere’de bir araştırma sonucu yayınlandı. Bu araştırmaya göre kalıcı devamsızlık %10’dan %22’ye yükselmiş. Yani öğrencilerin neredeyse dörtte biri okula gitmeyi bırakmış. Üstelik ebeveynleri de bu durumu kabullenmiş uygulanan cezaya rağmen herhangi bir caydırıcılık sağlanamamış. Peki, bizde durum ne? Tabii bizde böyle bir araştırma verisi yok ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki çocuklar fiziken okula gitseler dahi ruhen okulda yoklar.

Başta lise seviyesindeki öğrenciler olmak üzere maalesef artık çocuklar okula gitmek istemiyorlar. Çünkü hem dünyada hem Türkiye’de klasik okul sistemi onları çok sıkıyor. Haksız da sayılmazlar. Sabahın erken saatlerinden akşama kadar beton yığını bir binanın içinde kim kalmak ister ki? Ağır bir müfredat, sürekli ders, sosyal etkinlik yok denecek kadar az… Şu haliyle okul sistemi gençleri sabahtan akşama kadar bir binada tutmaktan başka bir işe yaramıyor. Günümüzde liseler büyük yaş çocuklar için kreşe dönüşmüş durumda. Hal böyle olunca da okullar öğrenciler için modern çağın yarı açık cezaevlerine dönüşmüş durumda. Bunun böyle gitmeyeceğini herkes farkında. Ama kökleşmiş ve alternatifi oluşturulamaz gibi görünen bu yapıya kimse müdahale etmek istemiyor.

Gabriel Garcia Marquez’in "Kırmızı Pazartesi’’ eserinde olduğu gibi cinayetin herkes farkında ancak izlemekten başka kimse bir şey yapamıyor. Böyle olunca da okullarda her hafta başı adeta ‘Kırmızı Pazartesi’. Şu bir gerçek ki ne öğrenciler ne öğretmenler isteyerek okula gidiyor. Herkes üzerine düşen vazifeyi yerine getirmeye çalışıyor. Eğitim adına fayda sıfır. Sadece Türkiye de değil tüm dünyada eğitimin önündeki en büyük problem bu eski tip okul sistemidir. Bu sorunun çözümünü öğrencilerde aramak doğru olacaktır. Eğitimciler öğrencileri dinlemeli onların isteklerini göz ardı etmemelidir. Bu anlamda yazımı 2001 yılında The Guardian gazetesinin 15 bin öğrenciye sorarak oluşturduğu ‘Çocuk Manifestosu’ ile bitirmek istiyorum. Her ne kadar 23 yıl önce de olsa çocukların hayal ettikleri okul günümüz içinde geçerliliğini korumaktadır. Onların bu istekleri gerçekleşirse okula bağlı eğitim sistemi de kurtulabilir.

2001 tarihli The Guardian gazetesinde yayınlanan ‘Çocuk Manifestosu’ 

İstediğimiz okul:

Işığı içeri alan cam kubbeli çatıları, düzenli sınıfları ve parlak renkli duvarları olan güzel bir okul.

Kanepeleri ve armut koltukları, yer minderleri, dizlerimizi çizmeyen masaları, güneşi engelleyen perdeleri ve dinlenebileceğimiz sessiz odaları olan konforlu bir okul.

Okul kapısı için geçiş kartları, zorbalığa karşı alarmlar, ilk yardım dersleri ve sorunlarımız hakkında konuşacak biri olan güvenli bir okul.

Yönetim kurulunda çocukların, sınıf temsilcilerinin ve öğretmenlere oy verme şansının olduğu bir dinleme okulu.

Katı programların veya sınavların olmadığı, zorunlu ev ödevlerinin olmadığı, herkese uyan tek bir müfredatın olmadığı esnek bir okul; böylece kendi ilgi alanlarımızı takip edebilir ve keyif aldığımız şeylere daha fazla zaman ayırabiliriz.

Tarihi yerlere geziler ve öğrettikleri konusunda pratik deneyime sahip öğretmenlerle deneyim, deney ve keşif yoluyla öğrendiğimiz ilgili bir okul.

Bilgiyle doldurulacak boş kaplar olarak görülmediğimiz, öğretmenlerin bize birey olarak davrandığı, çocukların ve yetişkinlerin birbirleriyle özgürce konuşabildiği ve görüşlerimizin önemsendiği saygılı bir okul.

Öğrenmek için dışarı çıkabileceğimiz, bakılacak hayvanların ve keşfedilecek vahşi bahçelerin olduğu, duvarları olmayan bir okul.

Her kökenden ve yetenekten erkek ve kızların olduğu, notların olmadığı, herkese yönelik bir okul, bu yüzden birbirimizle rekabet etmiyoruz, sadece elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.