Eğitim gündeminin başlıca meselelerinden biri atanamayan ya da kendi deyimleriyle ataması yapılmayan öğretmen adayları sorunudur. Devlet her yıl 50-100 bin civarında bazen daha az sayıda öğretmen ataması yapıyor. Ancak atama bekleyen öğretmen adayı sayısı milyonu bulmak üzere. Haliyle bu durum pek çok mağdur yaratıyor. Öğretmen olmak hayaliyle yıllarını veren, üniversite bitiren gençler sürecin sonucunda hayal kırıklığı yaşıyor ve atanamıyor. Maalesef bu stres altında pek çok genç işsiz öğretmen psikolojik buhranlara sürükleniyor.
Öğretmen adaylarının atanamamasının nedeni atama sayısı ile atama bekleyen öğretmenlerin sayısı arasındaki uçurumdan kaynaklanıyor. Yani sizin atayabileceğinizin çok üzerinde mezun varsa haliyle bu mezunlar birikiyor ve işsiz öğretmen ordusu oluşuyor. Aslında yapılması gereken şey çok açık. Madem ihtiyaç yok o zaman üniversiteden mezun olan sayısını azaltıp bu durumu dengelemek gerekiyor. Aslında eğitim fakültesi sayısı ve kontenjanları açısından yıllar içinde bu açıdan olumlu adımlar atıldı. Eğitim fakültelerinin bazılarının kontenjanları düşürülse bazıları da kapatılsa daha ideal olabilir ancak şu haliyle bile fazla bir problem gözükmüyor. Peki esas sorun nereden kaynaklanıyor?
Bu arz talep sorunun esas kaynağı fen-edebiyat fakültelerinin gereğinden fazla olması ve kontenjanlarının da çok yüksek olmasıdır. Bu fakültelerden mezun olanlar öğretmenlik için ek olarak formasyon belgesi almakta ve öğretmen olmaya hak kazanabilmektedir. Böyle olunca da her yıl binlerce kişi öğretmenlik sistemi içerisine dahil oluyor. Bu arada bu yazıyı yazan kişi de fen edebiyat fakültesi mezunu bir öğretmen. Dolayısıyla benim buna bir itirazım yok fen edebiyat fakültelerinde alan bilgisini tamamlayanlar formasyon belgesini alarak çok iyi bir öğretmen olabilirler. Ancak şunu da belitmek gerekir ki bu fakülteler gereğinden fazla mezun veriyor ve bunların çoğunun kapatılması kontenjanlarının daraltılması gerekiyor.
Bahsettiğim bu durumun en çarpıcı örneği benim de mezunu olduğum Türk Dili ve Edebiyatı branşında yaşanıyor. Bu branşta eğitim fakültesi olarak sadece 8 üniversitede eğitim verilmekte ve bu üniversitelere her yıl sadece 210 kişi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olmak için kaydolmakta iken aynı bölümün fen edebiyat versiyonu 117 üniversitede bulunmakta ve bu bölümlere her yıl 10.266 öğrenci kaydolmakta. Yani görüldüğü gibi bu branşa sadece eğitim fakültesi mezunları atansa aslında sorun yok. Bölümü bitiren herkes atanır ancak ekstra 10 bin kişi daha eklenince atanmak imkansız hale gelebiliyor. Türk Dili ve Edebiyatı branşı için örneklediğim bu durum tarih, coğrafya, fizik, kimya, biyoloji gibi lise branşları için de geçerli.
Bu durumda şunu çok net ifade etmek gerekiyor ki atanamayan öğretmenler sorunu eğitim fakültelerinden değil fen edebiyat fakültelerinden kaynaklanıyor. Sorunun esas kaynağı fen edebiyat fakülteleri. YÖK ve MEB bu soruna çözüm üretmek istiyorsa popülist politikaları bir kenara bırakıp derhal fen edebiyat fakültelerinin sayısını azaltmalı ve bununla da yetinmeyip kontenjanlarını düşürmelidir. Ancak bu şekilde bir nebze de olsa atama bekleyen yığınlar azaltılabilir. Aksi takdirde bu fakülteler işsiz öğretmen fabrikası olmaya devam edecektir.
Çok Okunanlar
Estetik ameliyatı ardından hayatını kaybeden Neşe Özkan'ın eşinden ilk açıklama
Mourinho gitti, Skriniar koptu geliyor: 22 Aralık Pazar spor manşetleri
Sergen Yalçın'dan Beşiktaşlıları kızdıracak Semih Kılıçsoy sözleri
Fred'den gündeme oturan 'İsmail Kartal' beğenisi
21 Aralık Cumartesi reyting sonuçları
Noel katliamcısının kimliği belli oldu
İstanbul'da elektrik kesintisi
Asgari ücret yüzde 35 artmalı, faiz yüzde 31’e düşmeli!
Adaletsizliğin acıları burada birleşti
Saray'dan Ortadoğu önerisi: Yeni isim önerisi dikkat çekti