Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye Yüzyılı'nda Türkiye'nin Göç Yönetimi Modeli" programında, Suriyeli sığınmacıların gönderilmeyeceğini bir kez daha yineledi. 2013’te ırkçılığa, provokasyonlara, nefret söylemine rağmen Türkiye’ye sığınan Suriyelileri koruduğunu ifade ederek konuşmasına şöyle devam etti. “Tahtımı veririm, tacımı veririm ama devletime sığınan mazlumu asla vermem. Bu sözler kimin, ecdadımızın… Bu millete bir daha ‘Boraltan Köprüsü’ faciası gibi bir utanç yaşatmayacağız… Biz göçü onların anladığı manada değil, tam aksine biz göçü Mekke'den Medine'ye hicret olarak telakki etmiştik. Biz, göç meselesine, binlerce yıllık medeniyetimiz, tarihimiz, bizi biz yapan kadim değerlerimiz merceğinden bakıyoruz…
Göç yönetiminde ‘Muhacir’ ve ‘Ensar’ olma söylemi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Göç İdaresi Başkanlığının programında, Suriyeli sığınmacılarının durumunu, geleceğini “Muhacir”, “Ensar Olma” paradigmasına dayandırması “göç yönetimi” açısından bilimsel ve gerçekçi midir? Bugün gelinen noktada, Suriyeli sığınmacı krizi, ülkemizin ekonomik olanakları ve sosyal kapasitesi açısından sürdürülemez hal almışken, Ensar ve Muhacir söylemi, Suriyeli sığınmacının yaşadığı sorunlara derman oldu mu? Yurttaşlarımız açısından kronikleşen sorunları çözebildi mi?
Hatırlanırsa, 2011’de ‘Arap Baharı’ kandırmacasıyla başlayan çok boyutlu, çok aktörlü, bölgesel ve küresel bir denkleme, emperyal-kolanyal güçlerin vesayet savaşına dönüşen Suriye iç savaşında milyonlarca insan öldü. Tarihte eşi benzeri görülmemiş insanlık dramı yaşandı. 22 milyonluk Suriye nüfusunun çok büyük kısmı, bugün, başka ülkelerde yaşamaktadır. Resmi ve gayriresmi kayıtlara göre, farklı statülerde 4 milyonu bulan Mülteci/Sığınmacı/Düzensiz Göçmen Türkiye’de yaşamaktadır. Yeni yönetim gelmiş olsa da etnik ve mezhepsel gruplar arasından yaşanan gerilim ve savaşın farklı bölgelerde devam ettiğini hatırlatalım.
Suriye iç savaşının görece bitmesi, Heyet Tahrir Şam (HTŞ)/ Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) iktidara gelmesiyle Suriyelilerin ülkelerine geri dönüp dönemeyeceği sorusu, Türkiye kamuoyunun en çok merak ettiği soru haline geldi. Yapılagelen kamuoyu araştırmalarında, ortalama her 10 kişiden 8’i Suriyelilerin ülkesine geri dönmesini istiyor. Savaşın bitimiyle, ülkelerine kesin dönüş yapanların sayısı ise belirsizliğini koruyor. Her ne kadar, resmi kaynaklar, 200 bin kişinin Suriye’ye geri döndüğünü ifade etse de, ülkemizde 3 milyon Suriyelinin yaşadığı göz önüne getirildiğinde, bu sayı, kuşku yok ki kamuoyunu tatmin etmekten bir hayli uzaktır.
İç göç hikâyemiz sancılı
Bilindiği gibi, Anadolu toprakları, her daim en uzun ve en eski göç rotası üzerinde yer almakta, üç kıtanın kesişim noktasında bulunmakta ve içinde yer aldığı coğrafyanın sancılı olması nedeniyle büyük göç hareketliliğine sahne olmaktadır. Anadolu coğrafyasının, 72 milletten insana ev sahipliği yaptığı, bilinen bir gerçektir Sadece dışarıdan gelen göçler değil, içerde de, bitmeyen bir göç hikâyemiz vardır. 1950’lerde, 80’lerde ve 90’larda Doğudan Batıya, küçük köylerden büyük şehirlere, aralıksız akan göç, metropollerde devasa bir gecekondu gezegeni oluşturdu. Anadolu boşaldı. Hükümetler ve yerel yönetimler, iç göçün yol açtığı ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlara çözümler üretmede hala türlü güçlükler yaşamaktadır. Sadece depremleri ve yılan hikâyesine dönüşen kentsel dönüşümü düşünmemiz yeterlidir.
Hal böyleyken, 2011 yılında, Suriye’de yaşanan kanlı iç savaş, ardından ülkemize yönelen göç dalgası içinden çıkılmaz yeni sorunlara yol açtı. Ortadoğu’daki her 3 Suriyeli sığınmacıdan 2’sine Türkiye ev sahipliği yaptı. Adeta Avrupa’nın kapısında dünyanın ve Ortadoğu’nun en büyük mülteci deposuna dönüştük. Hızlı ve kontrolsüz sığınmacı göçünün yarattığı tahribatı ve olumsuzlukları tahmin etmek güç değil. Bir de bunun ekonomik ve sosyal maliyetini düşünün.
Kentlerde yeni Suriyeliler ‘habitusu’ oluştu
Türkiye’de büyük kentlerin çeperlerinde yeni ‘kültürel-sosyolojik Suriyeliler habitusu’ oluştu. Bu durum gettolaşma ve sosyal dışlanma riskini arttırmakta ve yerel uyum sürecini zorlaştırmaktadır. Ülkemizde son 12 yılda 1 milyona yakın Suriyeli bebek dünyaya geldi. 1 milyona yakın Suriyeli çocuk devlet okullarında eğitim görmektedir. Her ailede en az bir çocuk okula gitmektedir. Yaklaşık olarak 1 milyon 200 bin Suriyeli Türkiye’de aktif çalışmaktadır. Çalışanların büyük kısmı kayıt-dışıdır. Türkiye’de yaklaşık 60 bin civarında Suriyeli üniversite öğrencisi öğrenim görmektedir. Bu sayılar Suriyelilerin Türkiye’yle bağlarını, aidiyetini güçlendirmekte ve dönüş eğilimini zayıflatmaktadır. Bu durum ise Türk toplumunun öfkesini arttırmaktadır.
2022 yılında, İzmir’de yaşayan Suriyeli sığınmacılarla sosyolojik bir çalışma yapmıştık. Çalışmada, sığınmacıların sosyo-demografik ve ekonomik profillerini, yaşam memnuniyetini, karşılaştıkları sorunları, uyum (bütünleşme) süreçlerini, gelecek algısını ve Suriye’ye dönüş eğilimlerini tespit etmeyi amaçladık. Araştırmada, dikkat çeken iki önemli eğilim ortaya çıkmaktadır. Birincisi Suriyeliler Türkiye’de kentlerin çeperlerinde, çöküntü semtlerinde ve kırsalında kalış sürelerinin artışıyla birlikte yeni “sosyolojik katman (habitat)” oluşturmuş durumdalar. Kentlerde Suriyeli gettolarının oluştuğunu söylemek abartı olmasa gerek. İkinci önemli bulgu ise, her 2 Suriyeliden biri savaş bitse de, ülkesine geri dönmeyeceğini ifade etmiştir.
Araştırmanın bazı göze çarpan ‘sosyo-demografik’ bulgularına göz atmakta fayda vardır. Ülkemize sığınan Suriyelilerin eğitim düzeyi çok düşüktür. Ankete katılanların yüzde 48’i, ilkokul ve altı düzey eğitime sahiptir. Okul sistemi dışında bulunan çocukların oransal yüksekliği, gelecek açısından çok ciddi riskler barındırmaktadır. Suriyeli çocukların kayıp nesillere dönüşmemesi için zorunlu okul sistematiğinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Okur-yazar olmayan yetişkin popülasyonu dikkat çekmektedir. Her iki Suriyeliden birisi çocuk ve gençtir. Hane başına düşen kişi sayısı, Türkiye ortalamasının üstündedir. Özellikle köy ve beldelerde tarım işçiliği yapanlarda “çadır yaşamı” yaygındır. Erken yaş evliliği, kız çocuklarında yüksektir. “Çok eşli evliliklerin” oranı azımsanmayacak orandadır. Ankete katılanların yüzde 9’u iki eşli; yüzde 3’ü, 3 eşlidir. Suriyeli sığınmacıların, Türk toplumuna uyumunu zorlaştıran yaşam deneyimine sahip oluşları entegrasyon çabalarını sekteye uğratmaktadır.
Türkiye’deki Suriyelilerin çok önemli bir yüzdesi Suriye’de savaş bitmiş olsa dahi dönmeme eğilimindedir. Kalıcılık, göçün fıtratında bulunmaktadır. Çocuk ve genç nüfusun büyük oluşu uyum ve birlikte yaşam sorunlarını arttırmaktadır. Türk toplumunda da Suriyelilerin geriye döneceğine dair beklenti giderek azalmaktadır.
Tablo böyleyken, resmi ağızlar kalışları teşvik ederken, dönüş eğilimleri zayıfken çok kısa zamanda Sığınmacıların kitleler halinde, ülkelerine geri dönüşünün olacağını beklemek hayaldir. Bu nedenle, Suriyeli vatandaşların gerekli kurumsal, ekonomik, diplomatik tedbirlerin alınmasının ardından gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşlerinin kolaylaştırılması içinde yasal müeyyidelerin de olduğu yeni bir göç, göçmen, mülteci ve sığınmacı paradigmasına ihtiyaç vardır.
Çok Okunanlar

Reyting sonuçları açıklandı! 7 Mayıs Çarşamba günü en çok izlenen yapım ne oldu?

Gelinim Mutfakta 8 Mayıs Perşembe puan durumu: Bugün çeyrek altını kim aldı?

2025 kurban bedelleri açıklandı

Bu kuşak kendisine biçilen sessizliği artık kabul etmiyor!

BEDAŞ İstanbul'da bugün elektrik kesintisi yaşanacak ilçeleri sıraladı

Cumhur İttifakı'nda büyük kayıp! Anket sonuçları ortaya çıktı

Ben Atatürk Orman Çiftliği: 100 yaşındayım

Bir meslek grubuna daha 'Yeşil Pasaport' geliyor

‘İletişimi anlamak insanı ve toplumunu anlamaktır’

Müzik kursunda iğrenç olay! Öğrencilerinin gözünü bağladı, 'tadım oyunu' oynadı