Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

İyi kapitalizm / Kötü kapitalizm ve son olaylar

Bazı kimseler kapitalizmin günümüzdeki durumunun olumsuz olduğunu, ciddi yönetim ve denetim altında kapitalizmin düzgün işleyen bir sistem olabileceğini savunarak, bu yönde siyasi tercihin kullanılması gerektiğini ileri sürerler. Bu dostlara şunu hatırlatmak gerekir ki, yaşadığımız böylesi usulsüzlükler ne anlık oluşumlardır, ne de bir ülkeye özgü görüntülerdir. Hatırlarız, bir zamanlar dünyanın en gelişmiş kapitalist merkezi ABD’de bilanço üzerinde kârlı gözüken bir şirketin aslında zarar ettiği ve dağıttığı kârların sermayeden yenerek gerçekleştirildiği ortaya çıktı da, sonuçta firma iflas etti ve alınan kârlar iflas masasında alacaklılara dağıtıldı. Yine hatırlarız, Almanya’nın en ünlü bir otomobil markası ABD pazarına girebilmek için arabalarında bir ayarlama yaparak egzoz emisyonunun düşük görüntülemesini sağlamış, fakat bu hilesi anlaşıldıktan sonra işler bir şekilde kapatılmıştır.

Geçmiş zamanda bir Amerikan uçak firmasının Türkiye’de bazı usulsüz ilişkilere giriştiğini yazan TIME dergisinin o sayısı ülkeye sokulmamıştı. Ne ilginçtir ki, aynı firmanın bir kuzey Avrupa ülkesi kraliyet ailesiyle de benzer ilişkiye girdiğini sonradan gazetelerden öğrendik. Kapitalizm, emek sömürüsüne “kâr” sıfatı yapıştırarak sömürücülerin servetine servet katan ve bu ahlaksız durumu kendi yaptıkları hukuk sistemi ile meşrulaştıran bir düzendir. Keynes’in bile sisteme bazı durumlarda “gazino ekonomisi” adını taktığını sağır sultan dahi duymuştur, bilmektedir. Kısacası, kapitalizmin farklı ayarlarda kötüsü, sömürücüsü vardır, ama iyisi yoktur. Kapitalizmin kötü bir sistem olmasında ne siyasilerin ne de herhangi bir kurumun dahli vardır, sonuç sistemin mantığı ve işleyiş dinamikleri ile doğrudan ilgilidir ve hiçbir şekilde önlenemez. 

Gelelim Türkiye’de son sahnelenen tuluatlara. Bir yandan güzellik salonu sahip ve sahibeleri, diğer yandan Cumhurbaşkanına kadar çıkabilen futbol dünyasının ilahları bu kez de Türkiye’de paralarla oynar hale gelmişler de yer yerinden oynar olmuş. Ne diyelim ki, halkını dolardan Türk lirasına dönmeyi salık veren bir idare, alenen miyarların dolara, hem de BDDK gibi kurumların koyduğu bazı usullere dahi riayet edilmeden çevrilmesinde bir beis görmüyor! Durum bununla da bitmiyor, işler sarpa sarınca doğrudan Cumhurbaba’ya koşan yetenekli kişilere de bu tür işlere bu düzeyde değil, adalet mekanizması düzeyinde bakılacağı kibarca söylenmeden, sadır olan emirle ilgili mercilere durumun çözülmesinde yardımcı olmaları doğrultusunda irade buyuruluyor! 

Miktar büyük olunca, insanın canı çok acıyor, bu telaşla her çevreden destek aramaya koyulabildiği gibi, dizilerden edinilmiş sosyal terbiye ile de derhal şiddette de başvurma yoluna girmekten çekinilmiyor. Değerli okurlarım, lütfen şöyle bir düşünelim, toplumun ufak bir kesiminde nerede ise ABD’de üst düzey yaşam standardı görülüyorsa, çöpten yiyecek toplayan insanların bulunduğu toplumda milyarlık lüks araba talebi kabarıyorsa bu işte bir yanlışlık var demektir. Sanayi patronlarının dahi sergilemekten imtina ettiği davranış modelinin medyaya yansıyan garip toplulukta görülmesi hiç de garipsenmemelidir. Kısacası, henüz orta gelir tuzağını dahi aşamamış olan ülkemizde bu şatafat, bu ABD ya da Avrupa burjuvazisinin üst kademesinin yaşam standardı nasıl olabiliyor? Bu garabeti ekonomi içine çekerek sorgulayalım, böylesi çöküşe rağmen, nasıl oluyor da siyasilerde hiç panik havası yok, halk da oldukça makul şekilde işlerini sürdürebilmektedir? 

Böylesi para ile oynayacak kadar kendisini kaybetmiş insan kitlesi normal iş dünyası zenginleri arasından çıkamaz. Böylesi aşırı bozuk ve bozulmaya devam eden gelir dağılımı bir yönü ile mülteci köle-emekçiler sömürüsü ve vergi kaçakçılığı sonucunda ekonominin çöküşünü ima eder. Başta Suriyeli emekçiler olarak, hangi dil konuştukları dahi belli olmayan insanlar tam bir köle misali ekonomi içinde hem erimekte, hem de ekonomiyi eritmektedir. Sendikasız ve garantisiz çalıştırılan yabancı emekçiler belki bir daha yurtlarına da dönemeden buralarda sefil vaziyette yaşamlarına son vereceklerdir. İş bununla da bitmemekte, ucuz emek gücüne dayanan sermaye, emek üzerindeki yükümlülüklerden de azade olarak sadece kamu gelirlerini törpülemekle kalmamakta, fakat aynı zamanda da hiçbir verimlilik artışı yapma yoluna gitmemektedir.

Daha teknik söylemek gerekirse, emek sömürüsü yükselebildiği oranda üretimde sermayenin organik bileşimi emek lehine sapmakta, yani makine yerine emek istihdam edilmektedir. Sermayenin organik bileşiminin emek lehine devam etmesi, verimliliği olumsuz etkilemektedir. Bu yapıdaki bir ekonominin ekonomik aşama yapması ve orta gelir tuzağından kurtulması ya da cari açığını kapatması hayal bile edilemez, nerede kaldı ki, ekonomiyi ilk on büyükler arasına sokmak! 

Yaşananların şimdilik son perdesini de medyatik zanlılar oluşturmaktadır. Medyatik zanlılar yukarıdakinden farklı, fakat aynı kategori olayın temsilcileridir. Tüm böylesi suçlar, denetimsiz, kayıt sistemini oturtamamış, verimsiz bir ekonomik yapı ile dünya çapında bir şeyler yapmaya çalışma saflığı içinde ekonominin işleyiş, daha doğrusu işletiliş modelidir. Mesele kara para, paradan para kazanma ve kayıt dışı kalarak varsıllaşma hırsı sorunudur. Başka bir deyişle, karşı karşıya kaldığımız mesele, kara para ile kişisel, hatta ulusal düzeyde yapay refah yaratma, yani yapay baloncuklar oluşturma çabalarıdır. Meselenin özünde, kayıt-dışılığın sürdürülmesi, makro düzeyde ulusal sorunların perdelenmesi ya da baskılanması, fakat bu arada bu işin simsarlığını yapanların ise, hangi mevki ve makamda olursa olsun, ‘bal tutan parmağını yalar’ misali dünyalığını yapması, yaptıktan sonra da şımarıklığını kusmalarından ibaret gibi gözüküyor. 

Büyük hırsızlıklar ya da bazı siyasi cinayetler kesinlikle bireysel ya da birkaç kişinin girişimi ile yapılamaz. Zira güneşin altında her şey görülmekte ve kaydedilmektedir. Peki, tüm bu sahtecilikler neden ortaya çıkamamaktadır, diye baktığımızda, sanırım bu durum işin ucunun nerelere kadar gittiği ile ilgilidir. Gerek basit emek sömürüsü, gerek devasa servet sömürüsü, boyutları çok farklı da olsa aynı hamurun ürünleridir. Meselenin kapitalizm ve sosyalizm bağlamı olmakla beraber, burada işi kısa kesmek için denebilir ki, bu sistemin içinde kalarak, hiç değilse kısmi çözümler olabilir, yeter ki, sorunlar, “balık baştan kokar!” bağlamında ele alınsın. Buna rağmen mesele tam olarak çözülemez. Kısacası bir kişinin fiyatı varsa, hangi mevki ve makamda olursa olsun, düzeyi tartışma konusu olur. Önemli olan fiyatın olmamasıdır! İşte burada sistem meselesine girilir ki, bu yazıda bu kadarı yeter!