Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Laiklik neden önemlidir?

Geçen yılın son ayında laiklik konusunda bir yazı yazmıştım. Konunun ehemmiyetine binaen yine bu konuda birkaç şey söylemek istiyorum. Çünkü laiklik salt bir etik konusu olmayıp, insan sömürüsü, piyasaların düzgün çalışması ve ehil siyasetçilerin işbaşına getirilmesi gibi birçok bağlamda çok önemlidir. Geçen yazımda, laikliğin çok önemli olduğunu yoksulluk ile ilişkisi açısından ele almış ve şu ifadeye yer vermiştim:

“Günümüzde yaşanan kriz kısmen geçici olabilir, fakat genel olarak hem dünya, hem de ondan da hızlı olarak, Türkiye yoksulluğa doğu sürüklenmektedir. Yoksulluğun dincilikle ilişkisi, dinin afyon olarak yoksullaşan halk üzerinde narkoz etkisi yaratmasıdır.” 

Laiklik anlayışı ve uygulanışının din ile bir ilgisi yoktur. Toplumda kasıtlı dillendirilen Marksizmin dine karşı olduğu görüşü tam bir safsatadır. Marksizm dine değil, din olgusunun siyaset alanında halk afyonu olarak kullanılarak, insanların aldatılmasına karşısıdır. Sovyetler kurulduktan sonra da Lenin yayınladığı bir tebliğinde halkın dinine karışılmamasını, fakat din olgu ve uygulamasının kamusal alana çıkmasının önlenmesini istemiştir. Günümüz koşuluna baktığımızda, giderek yoksullaşan halkımızın afyon gibi kullanılan dinle uyutulduğu çok açık değil mi? Röportajlarda, insanların bir ya da iki somun ekmek için saatlerce soğukta ve bazen de yağmur altında kuyruklarda beklerken, siyasi kararları sorulduğunda beklenmedik malum yanıtı verdiği görülmektedir. Bu garantiyi alan siyasi erkin istediği gibi yanlış ekonomi politikasını uygularken oy endişesi taşımaması doğal olmaz mı? Kısacası, halkın bağnaz dinci görüşlerle uyutulması, iktidar koltuğuna oturanları rasyonel karar alma yerine, keyfi ya da parti veya siyaset lehine karar almaya itmektedir. Bu durumdan zararlı olanlar yine halk olmakla beraber, maalesef içine itildikleri dincilik bilinciyle, daha doğrusu bilinçsiz bakışıyla durumu anlayamamaktadır. 

Emekçilerin ve çoğu emekli halkımızın ücret veya emeklilik gelirleri ile karşılayamadığı harcamalarını banka kartları ile karşıladığı, hatta birden çok bankanın kartını kullanarak eksik kalan gelirini banka kredisi ile karşılamaya çalıştığını görmekteyiz. Şimdi, bu durumu, özellikle de emekçiler üzerinden analiz edersek bakınız nasıl bir sonuca gitmekteyiz?

Bir emekçi ürettiğinin karşılığını ücret olarak alamamakta, zira patron daha fazla kâr edebilmek için ücretleri baskılamaktadır. Bu durum karşısında emekçi de ihtiyaçlarının temininde gerekli parayı banka kredilerinden sağlamaya çalışır. Banka kredisi kullanan emekçi dönem sonunda bankaya olan borcunu faiziyle öder. Bu durumu, emekçinin üretimi karşısında makul ücret aldığı durumla karşılaştırır olursak şöyle bir manzara ile karşılaşmaktayız: Emekçi alamadığı ücret payını borç olarak aldığında bir de üzerinde faiz ödemektedir. Diğer bir deyişle, sermaye emekçiye hak ettiğini vermeyip, onu bankaya havale ettiğinde, aslında emekçiyi ikili bir sömürü ağına atmış olmaktadır. Zira emekçi patronun kestiği ücret hakkını banka kredisi ile karşılayınca, eksik ücret bölümü kadar yaşadığı sömürüye ilaveten bir de bunun üzerinden faiz yüküne maruz kalmaktadır. Bu demektir ki, emek sömürüsünde maddi sermaye sahibi ile finans sermaye sahibi emekçi üzerinden birbiri ile paslaşmaktadır. Bu paslaşmada emek üzerindeki sömürü yoğunlaşarak emekçiyi yoksulluğa sürüklemektedir. Ne var ki kısmen sistem ideolojisiyle, kısmen dinci sömürü perdelemesi ile emekçi durumu gerçek boyutuyla algılayamamakta ve siyasi tepkisini koyamamaktadır. 

Dinciliğin patrona ve emperyalizme yarayan çok önemli bir işlevi vardır. Bir kere, dinciliği eğitim yoluyla çocuk yaştan başlatmak, gençleri düşünce ve analizle çalışan eğitim sisteminden uzak tutmak ve emre hazır kurşun asker konumuna çekmek demektir. Beyni zayıflatılmış bir topluluğun emperyalizm tarafından sömürülmesi aydın topluluğun sömürülmesinden çok daha kolaydır. Demem o ki, gençlerimizi daha çocuk yaştan yakalayıp, dincilik kafesinde eğitilmesinin samimi dinle bir ilgisi yoktur, fakat kapitalizmin emperyalist politikaları ile doğrudan ilişkilidir. İlk orta ve liselere imam hatip ve sair gerici politikalarla çökmenin yanında, güçlü üniversitelere de gerici dinci kadrolarla hâkim olmanın ülkeye değil, ülkeyi sömürmeye gelen emperyalistlere çok büyük yarar sağlamaktadır.

Siyasi kadroların dinciliğe bürünmesinin da samimi din ve inanç sistemi ile bir ilgisi olmayıp, emperyalistlerin ülke üzerindeki manevralarına yeşil ışık yakıcı ve işlerini kolaylaştırıcı bir işleve sahip olduğu anlaşılmalıdır. Son yollarda herkesin diline pelesenk olan ve “alnı secdeye değen siyasi” söylemi rastlantısal olarak ortaya atılmamıştır. Buradaki gaye ikilidir. Birincisi, alnı secdeye değen siyasilerin şuursuzca desteklenmesidir. Peki, siyasilerin halk tarafından şuursuzca desteklenmesinin emperyalizmin işleyişi ile ne ilgisi olabilir? Olay şudur, halkının büyük güvenini kazanmış olan bir siyasi iktidarın iç ve dış sermaye ile yaptığı işlem ya da anlaşma halk tarafından anlaşılsa da anlaşılmasa da zımnen onaylanır ve siyasetçi şiddetli eleştiri almaz, hatta bu tür projeler çoğu zaman halk katmanlarına yansıtılmaz dahi. Hal böyle olunca, ülke ekonomisinde emelleri olan emperyalistler sadece hükümet kanadını, fiyatı ödemek koşuluyla, ikna ettiğinde, halkın tepkisine maruz kalmadan ülke üzerinde istediği projeyi uygulayabilir. 

İşte, değerli okurlarım, küresel kapitalizmin krizini atlatamadığı, dolayısıyla da emperyalizmin yükseldiği günümüz koşullarında dinciliğin yükselmesinin rolü, bir yönü ile siyasilerin emperyalistlere verdiği tavizi perdelemek, diğer yönü ile de ekonomik kriz dolayısıyla sertleşen yönetimi dincilik aldatmacası altında gizlemektir. Diğer bir deyişle, halkımızca kutsal inanç olarak algılanan, fakat samimi inanç sistemiyle alakası olmayan bağnaz dincilik, emperyalizmin ülke kalbine uzanan yolları döşediği gibi, ülke siyasetinin sertleşmesinin de kadife eldivenle halka yedirilmesinin yolu ve yönetemidir.