Dil, bir ulusun temel oluşturucu unsurlarından biridir. Bir toplumun sistem oluşturabilmesi, kültürel ve bilimsel olarak ilerleyebilmesi için öncelikle dilini geliştirmesi gerekir.
Kendi anadilini, ulusal dilini.
Toplumsal paylaşım, ulusal bütünlük ve gelişmenin sürekliliği için iletişim, etkileşim ve kaynaşma şart. Bu da dille mümkündür. Diline sahip çıkmayan toplumun kendine özgü bir toplumsal karakter ve kültürel kimlik oluşturması hiç kolay değil.
Düşünsel dışavurum ve bilgi paylaşımı için de dil temel araçtır. İnsan kendisini en iyi de kendi anadilinde ifade eder. Dil ne kadar gelişkin, kendimizi ifade edişimiz, etkileşimimiz de o denli güçlüdür.
Oysa son yıllarda Türkçemizin kullanımındaki özensizlik giderek ciddi bir hal almaya başladı. Geliştirmek bir yana, kasıtlı olarak bir katlediş eğilimi var sanki. Sokağın dili çoktan bozulmuştu zaten. Çoğumuz uzun süredir bunun farkındayız. Türkçenin içerisinden, kendiliğinden argo ağırlıklı bir alternatif dil oluştu sanki.
Sokak deyip geçmeyelim. Evimizin kapısından çıktığımız anda tanıdık, tanımadık pek çok insanla paylaştığımız bir kamusal alan. Eski yıllarda, belki yirmi, otuz yıl öncesinde sokak, insanların, giyim kuşamlarıyla, tavır ve davranışlarıyla, konuşma biçimleriyle vb. özen gösterdikleri bir sosyalleşme ortamı olarak görülürdü. Orası herkes için bir tür vitrin sayılırdı ve insanlar ona göre de bir tarz oluştururlardı. Kendince bir resmiyeti vardı sokağın. Şimdilerde ev ve sokak arasındaki bu ayrımın giderek belirsizleştiğini gözlemliyoruz. Bu karışıklık, iç içe geçme özellikle dilin kullanımını belirgin biçimde etkilemekte. Sokağın dili giderek kabalaşmakta, çirkinleşmekte, ama en vahimi de bunun giderek normalleşmesi, daha doğrusu normal kabul edilmesi.
Dilin bozulması yalnızca sokakla da sınırlı değil ne yazık ki. Medyanın dilin kullanımındaki özensizliği çok daha üzücü. Türkçenin doğru ve etkili kullanımında bir zamanlar topluma örnek olan medya şimdilerde yerlerde sürünüyor desem yeridir. Özellikle de internet medyasının yaygınlaşmasıyla birlikte Türkçemizin katlediliş süreci de hız kazanmış bulunuyor.
Gerçekten anlam veremiyorum. Bütün işi yazmak ve konuşmak olan yazarlarımız, aydınlarımız, gazetecilerimiz, akademisyenlerimiz kendi anadillerinde yazıp, anlatmayı neden beceremezler? Dahi anlamındaki de/da ile içinde anlamındaki de/da arasındaki ayrımı anlamak çok mu zor? Bağlaçlar ve yapım ekleri neden karıştırılır?
Yanlış kullanımlar yüzünden Türkçenin gramer yapısı değişiyor neredeyse. Hangi arada soru cümlesi eki mi/mı birleşik yazılmaya başlandı? Neden? Kim böyle olmasını istedi? Gazetelerde, internet metinlerinde, hatta ilan ve reklam panolarında bile soru ekinin birleşik yazılması tuhaf geliyor. Kural değişikliği oldu da ben mi bilmiyorum diye düşünmeden yapamıyorum.
Noktalama işaretleri üzerinde durmaya gerek bile yok. Virgülle noktalı virgül arasındaki farkı çok az kişinin bildiğinden eminim. Olur olmaz her yerde virgül kullanılıyor, ama noktalı virgülün ne işe yaradığını bir türlü anlayamadık desem. Bir ünlem işaretimiz var ki tümüyle yersiz yurtsuzluğa terkedilmiş durumda. Oysa duygu dışavurumu tarzı anlatılar için muhteşem bir imlem.
Gerçekten inanamıyorum. Bu kadar güzel bir Türkçemiz varken, noktasıyla, virgülüyle, ünlemiyle, yapım ve çekim ekleriyle, bağlaçlarıyla, sıfatlarıyla, zarflarıyla muhteşem bir anlatım, dışavurum olanağı sunarken neden etkin kullanamıyoruz? Dahası kendi anadilimizi neden kendi elimizle, dilimizle katlediyoruz.
Bir de başka toplumlara bakalım. Kendi dillerine nasıl sahip çıktıklarını görüyoruz. İngilizcenin bir dünya dili haline geliyor olmasının nedeni içinden çıktığı toplumların ona sahip çıkmasıdır. Eğer bugün tüm dünya İngilizce konuşmak/yazmak istiyorsa, bunun nedeni onun çok sempatik bir dil olması değil, içinden çıktığı toplumların ona sahip çıkmaları, onu sürekli geliştirmeleri, zenginleştirmeleridir. Amerikan ya da İngiliz medyasına göz attığımızda bir tane bile dil hatası bulamıyorsak, külahımızı önümüze koyup içerisine düştüğümüz durumu düşüneceğiz.
Kendi dilimize yüz çevirmemiz, ona hoyratça davranmamız başkalarının sevgisini kazanmamızı sağlamaz, ama sömürgen kesimlerin bize ilgisini artırabilir.
Dolayısıyla da aklımızı başımıza toplayalım, Türkçemize sahip çıkalım. Güzel Türkçemizle yazalım, konuşalım, anlatalım. Türkçemizin bilim, düşün ve yazın dili olması için farkındalık yaratılması, duyarlılık oluşturulması hepimizin öncelikli sorumluluğudur.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
22 Kasım 2024 burç yorumları
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi