Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,3535
Dolar
Arrow
35,9326
İngiliz Sterlini
Arrow
44,9148
Altın
Arrow
3286,0000
BIST
Arrow
9.668

Son iki yılın siyasi bilançosu, iktidarı ayakta tutan ne?

Son iki  yılın siyasi  bilançosu 

İKTİDARI  AYAKTA TUTAN  NE?

Cumhurbaşkanlığı, TBMM  seçimi, mahalli idareler seçimlerinin sığdığı son iki yıl içinde pandemiye, ülkenin 11 vilayetini yerle bir eden deprem felaketine, deprem sonrasında  yaşanan sui-idareye, cumhuriyet tarihinde görülmemiş  oranlara ulaşan enflasyona  rağmen  iktidarı  hala  %30 un üstünde tutan  güç nedir? 

Bu   durum   tek başına  dinci  cemaat   tarikat  ve  vakıf  örgütlenmesi ile açıklanamaz. Tamamen iktidarın aparatı haline gelmiş    devletin mülki- idari – kazai   teşkilatının   desteği    de   bunu açıklamakta yetersiz  kalır. 

Sanırım  9 Ekim 2019 tarihli  şu satırlar Türkiye’de iktidarı ayakta tutan gücü  gösteriyor: 

“ I don’t want to be responsable for destroying theTurkish- economy- and I will… Dont  be tough guy. Don’t  be a fool. I will call you later.”   

28. DÖNEM MECLİS’İN  OLUŞUMUNUN BELİRLEYİCİLERİ 

Türkiye Büyük Millet Meclisi2 Haziran 2023 günü ilk toplantısını yaptı. Anayasaya göre TBMM üye tam sayısı 600'dür.

Anayasaya göre  TBMM, 14 Mayıs 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı seçimi  ile birlikte  yapılan  seçimlerle teşekkül  etmiştir. Seçimler yasama meclisi seçimlerinden ziyade yürütmeyi tek başına temsil eden Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklanmıştı. Bunun  nedenini  biliyoruz: yeni siyasal rejim yürütmenin üstünlüğüne dayanmaktadır. Kuvvetler  ayrılığına  değil. 

2023 milletvekili seçimlerinin  ikibelirleyicisi vardı. Birincisi görevdeki Erdoğan’ın yeniden yeniden seçilme isteği öteki ise zayıf partilerin AKP veya CHP'nin başını çektiği ittifaklardan birine tutunarak meclise girme isteği.

Bu isteğin tatmin edilmesi için ideolojik bir tutarlığa gerek yoktu.Bu nedenle adı Hizbullah ile anılan Hüda-Par ile Ecevit'in DSP’sini aynı karede görebildik. 

Dahası, AKP’yi siyonistişbirlikçilikle  suçlayan Necmettin Erbakan çizgisini  devam ettiren YRP’ninson dakikada iktidar blokuna transferi önemliydi. Yeniden Refah Partisi oyları,yurt dışından gelen oyların çoğunlukla  AKP cephesinde olması ve Sinan Ogan'ın transferi Cumhur ittifakı  adayının  seçimi kazanmasında belirleyicileri oldu. 

Siyasi statüko  değişmedi. 

PARLAMENTODA TEMSİL EDİLEN PARTİLERİN GÜÇLERİ 

28. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilk toplantı gününde yürütme gücünü kazanan (cumhurbaşkanlığı) AKP'nin tek başına bir yasama çoğunluğu yoktu.  AKP’nin  268 milletvekili, müttefiki MHP’nin  50 milletvekili vardı. Şartlı  destekçi YRP  5 milletvekili   kazanmıştı. 

Ittifak içinde tek başına Seçime giren BBP meclise  temsilci  gönderemedi. Parti  başkanıDestici herhalde kendisine gösterilen sırayı beğenmemişti. 

En doğrusunu Erbakan'ın oğlu yaptı. İttifak içinde yer almasının “karşılıklı faydaya” dayandığını gösterdi. İktidarı CHP'ye kaptırmamak ve partisini meclise sokmak dışında bir amaçları olmadığını somut bir şekilde ortaya koydu. 

AKP listelerinde yer almayarak özerkliğini korumuş oldu. Bu mesafeli bir işbirliği idi.Başarılı olunca AKP'ye ve diğer sağ partilere karşı pozisyonu güçlendi.

 DSP genel başkanının milletvekili seçilmek dışında bir amacı olmadığı zaten biliniyordu. Milletvekili rozeti eşi tarafından takılırken çift çok mutlu görünüyorlardı. 

2024 MAHALLİ İDARELER SEÇİMLERİNDEN BU  YANA

Bu seçimlerde  CHP’nin aldığı oy %38, AKP  %35 idi. YRP  %6.1  ile üçüncü parti olmuştu.Arkasından  DEM %5.7,  MHP %5  oy ile peşpeşe  sıraya dizilmişlerdi. 

Genel oy düzeyinde  alınan  sonuç önemlidir.  Kazanılan belediye başkanlıklarının   sayısı  ve     hangi  vilayetler olduğu  başka  bir analizin  konusu olabilir. 

Kılıçdaroğlu’nun “Millet İttifakı”  partilerimahalli idareler   seçimlerinde ağır bir  şekilde başarısız oldular. CHP’nin  bu sonuçtan sonra  “iktidarı  deviriyoruz”   rüzgarı  çoktan söndü  gitti.   

Özgür Özel’in “normalleşme”     çağrısı istikşafi ayak oyunları  ile  karşılık   buldu.  Savuşturuldu. AKP ile   siyasette normalleşme  olmaz.  Siyaset  normalleşirse AKP  iktidardan düşer. AKP cepheleşmeden beslenmektedir. Netice itibariyle iktidarın amacı  ne normalleşme   ne de demokratikleşmedir. Sadece  iktidar  konumunu  kaybetmemektedir. 

Son seçim  anketleri CHP’nin   en iyimser  tahminle  iktidar  partisi ile aynı  oy oranına  sahip olduğunu gösteriyor. Bunca yıpranmışlığa rağmen. 

Bu gün itibariyle   önümdeki veriler   şöyle: AKP %30.2, CHP %29, MHP %9.2,  DEM %7.5, YRP %5.1,  İYİP %4.4, Zafer %4.2, BBP  %1.8,  TİP %1.5, Saadet %0.8. 

DEMOKRATİKLEŞME  Mİ?

Son gelişmelerin  demokratikleşme ile ilgili  olduğunu  düşünmek için saf olmak gerekir. İçinde  MHP  ve AKP’nin   olduğu   bir hamlenin  “siyaset” ile   ilgisi olabilir. İnsan haklarına ve temel   hürriyetlere dayalı demokratik toplum   düzenini  geliştirmekile doğrudan ilişki  kurmak ise hayalcilik olur. 2002’den bu yana  Türkiye’de  bu kanımı yanlışlayacak bir gelişme   olmamıştır.

PARLAMENTO İÇİ MUHTEMEL  GELİŞMELER NELER OLABİLİR?

Devlet Bahçeli daha Esat rejimi devrilmeden ilginç bir hamle yaptı. DEM Partililerle el sıkışma ile başlayan şaşırtıcı  gelişmeler, Öcalan'ı DEM grubunda konuşmaya davet ile devam etmişti. Bunların anlamı daha  sonra açıklığa  kavuştu. 

Bu tutumu Bahçeli'nin bölgemizde çok önemli gelişmeler olacak sözleri ile birlikte düşündüğümüzde 2002'den beri Türk siyasetinde oynadığı rolü daha iyi anlamış oluyoruz.  

Bahçeli'nin yeni rolü Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'da ABD-İsrail patentli yeni dengelerle uyumlu Türkiye arayışıdır. Bu arayışa moderatörrolü oynamaktır.

DEM’i kapatmadığı İçin Anayasa Mahkemesini lağv etmekten söz eden Bahçeli şimdilerde müzakereci rolü üstlenmiş görünüyor. 

Müzakerelerin tam olarak  mahiyetini bilemiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var: O da 1984 Eruh baskını ile Türkiye'ye karşı ilk silahlı eylemi gerçekleştiren PKK’ya  (İmralınezdine)  heyetler göndermek demek bu.   Bu adım PKK’yı müzakere edilebilir meşru muhatap konumuna yükseltmiştir.  

Bu sürecin “bölgesel dengelerin  bulanık ortamında” Türkiye'ninrejimine  yönelik bir anayasa değişikliği gündemine oturması kaçınılmazdır.

Bu tebessümlü ziyaretlerin, devletin ulusal,üniter Türk Bağımsızlık Savaşı ve Atatürk devrimlerine dayanan niteliğini değiştirme yönünde gelişmesi  çok muhtemel görünüyor.

Bu müzakerelerin devletinlaik karakteri dahil “değiştirilmesi müzakere edilemez maddelerini de kapsamasına  karşı  pozisyon alacak sadece iki parti vardır: Zafer Partisi ve  İYİ  Parti.Bir de  tek başına Cemal Enginyurt. CHP'den çok emin değilim. 

STRATEJİK OYUNDA TARAFLAR 

Günümüz itibariyle, ortaya konan stratejik oyunda , birkaç önemli parametre  var.  AKP önderliği   açısından  partiyi iktidarda tutmak  ve Erdoğan’ı tekrar  seçtirmek. Bunun   için de anayasa  değişikliği gerçekleştirmek. DEM  Parti bunu kabul eder mi?  Elbette eder. İstekleri  tatmin edilmek  koşuluyla. Genel  af başta  gelmek üzere , “Türkiye  halkları” söylemini anayasal garanti altına almak, meşrulaştırmak  koşuluyla.  Bu  yolda, siyasi kürtçülüğü  meşrulaştıracak talepler   başlangıçta  kısmi de olabilir.  Önemli olan  sağlam bir tutunma  zemini yakalamaktır. 

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN SAYISAL ALTYAPISI VAR MI?

Bu parlamento   2/3  çoğunluğu sağlayarak anayasayı değiştirebilecek bir kompozisyona sahiptir. Referanduma  başvurmadan.  Bunun imkanlarını tahlil etmek  gerekirse: bir kere,   parlamentoda    İslamcılığın her çeşidi   temsil edilmektedir. Köktendincilik dahil. Kendi  aralarında çelişkiler olmakla birlikte  özellikle cumhuriyetin temel niteliklerine  karşıtlık noktasında   müttefiktirler.  

Böyle  bir hamleyi  yeterli sayıya ulaşmaları halinde  birlikte yapabilirler.  Buna dair kuvvetli belirtiler  vardır.  Bütün mesele, AKP’nin himayesinde     yürütülen  MHP-DEM   görüşmelerinin varacağı noktadır. Yani iki kilit taşı   var:  MHP  ve DEM. 

TBMM’de anayasayı  değiştirme  yeter sayısı:  400/600. Dönem başından beri sandalye  dağılımında  değişikleri dikkate alarak  partilerin temsil durumuna bir  göz atalım dilerseniz.

AKP’nin   268 milletvekili var.   İçinde taşıdığı  sağ  müttefikler  ayrılınca,  CHP 169’dan  130’a düştü.  39    milletvekili   kaybı  oldu.   MHP 50’den  47’e  indi.  İYİP’in  TBMM’de üye sayısı  29,  Akşener’in başarısız olması vekilleri  yeni arayışlara   yöneltti. Dönem  başında milletvekili  sayısı 43 idi.  DEM partinin  57   milletvekili  var.  Saadet- Gelecek   meclis ittifakının 20 ,DEVA’nın  10  milletvekili var.  AKP  listesinden  meclise giren  Hüda-Par’ın 4,  kendi adayları  ile  seçime giren YRP’nin  4 milletvekili var.  DSP  GenelBaşkanı  Önder Aksakal ve DP’li Cemal Enginyurt dışında  partilerinden  ayrılmış 15   bağımsız  milletvekili ile 4 TİP  milletvekilini de unutmayalım. 

Görüldüğü gibi iktidarın etrafından çeşitli pazarlıklarla  toplayabileceği  380   milletvekilinden  oluşan heterojen   bir  topluluk var.  Bu  sayı ile   yapabileceklerinin  sınırını  elbette koşullar belirleyecek. 

İKTİDAR REFERANDUMU GÖZE ALABİLİR  Mİ? 

İktidar anayasa değişikliği  için referandumu göze alamaz.  Çünkü bu referandumun içeriği daha öncekilerden farklı  olacaktır. 2007, 2010, 2017 referandumları  içerik  ve hedefleri itibariyle  farklıydı. 

Bahse konu  oylamalarda  iktidar,  sünni muhafazar çoğunluğu arkasına alarak sonuç almıştı.  Şimdi parlamentoda sonuç almayı deneyecektir. Risk almamak için.  Tabii  MHP/DEM  müzakereleri  kendileri açısından müspet sonuçlanırsa. 

İYİ PARTİ  VE ZAFER PARTİSİ’NİN  MUHALİF  TAVRININ  NEDENİ   

Bu iki parti  MHP gibi   Osmanlıcı   partiler değillerdir. MHP’de  Türkçülük  buharlaşarak, yerine   “emperyal-Ottomanizm”  ideolojisi  gelmiştir. Bu yeni  ideolojik  konumlanma  büyük ölçüde AKP’nin yeni Osmanlıcı   nostaljisi  ile  örtüşmektedir. Prof.Dr. Ümit Özdağ ve Müsavat Dervişoğlu’nun partileri de   benzer izler taşımakla birlikte   ana damar  Türkçülüktür.  Bu nedenle AKP himayesindeki MHP-DEM  sahnesinde  yer almaları söz konusu  olamaz. 

AKP’YE SAĞDAN  MUHALEFET

Sağda iktidara muhalif görünen iki odak  var. Biri Yeniden Refah Partisi  diğeri Saadet Partisi. Bu partilerin  muhalefeti gerçek ideolojik nedenlere dayanıyor. Diğer muhalifler  isekırgın/küskün AKP'liler:  Deva ve Gelecek partileri. Bu partilerin  şartlar olgunlaşıp gönülleri alınırsa yuvaya dönüş ihtimalleri hiç de az değildir. Davutoğlu ve Babacan uygun koşullarda “onurlu bir dönüşe”hayır demezler.

İSLAMCI SAĞDA  GELİŞMELER: YUVAYA  DÖNÜŞ HAZIRLIKLARI 

Erdoğan ve AKP karşısında hiçbir şansı kalmadığını bir kez daha gören Davutoğlu konjonktürün dönmesinden yararlanarak tekrar AKP saflarında yer bulabilme niyetinde görünüyor.  Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu, Tuğrul Türkeş  örnekleri  hatırlandığında Davutoğlu'nun dönüşü de o kadar zor olmayacaktır

SAADET-GELECEK  İTTİFAKI  NE OLUR? 

Saadet Partisi Erdoğan'a ideolojik- politik karşıtlık temelindekurulmuştur.  Erdoğan sağda irili ufaklı birçok başkaldırıyı bastırmış ya da asimile etmişti ama Saadet'in çekirdek kadrosu buna istisnadır.

Saadet- Gelecek Meclis  grubundaCHP listesinden  Antalya milletvekili seçilen Anayasa Profesörü Serap Yazıcı da var. Bu grubun ne olacağını  siyasal gelişmeler ve konjonktür belirleyecektir.

HÜR DAVA  PARTİSİ

Cumhur İttifakı'ndan en çok yararlananparti Hüda-Par oldu. Hür Dava Partisi ümmetçi bir partidir. Kökten dinci-Kürtçü ve federalist görüşleri vardır. Bu partinin 2014'ten beri genel oy düzeyinde bir ağırlığı yoktu.  2014'te %0.22,  2024'te 0.64 olmuştu. En yüksek oy aldığı yerler: Batman, Bitlis, Diyarbakır, Şırnak ve Bingöl idi.  2018 milletvekili seçiminde aldığı oy oranı %0.31.

2023 seçimlerinde Erdoğan'ı destekleme karşılığında Hür Dava Partisi 4 milletvekili çıkardı. Parti Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu İstanbul  İkinci  bölgede AKP listesinden Meclise girdi.

Hür Dava Partisi  ile ilgili  birkaç söz söylemek  yerinde olur: AKP'nin 2011 yılına kadar sürdürdüğü  takiyye siyasetine hiç itibar etmedi. Parti genel başkanının ağzından laiklik ve cumhuriyet devrimleri  aleyhinesözleriyasama döneminin hemen başında duyduk.  Cumhuriyetimizin ilk  yıllarındakigerici-feodal ayrılıkçı hareketleri meşrulaştırıcı bir söylem benimsedi Hüda Par. 

AÇILIMIN ANAHTARLARI İZMİR İKTİSAT KONGRESİNDEYDİ 

 Hatırlatmak istediğim bir  şey var. DEM’liTBMM  Başkanvekili “cumhuriyetin ne hayrını gördük”  açıklamasından önce İzmir İktisat Kongresinin  100. Yılında tuhaf   bir konuşma yapmıştı. (21.3.2023) Bu konuşmada CHP’lilerin   liberal tebessümleri  altında Misak-ı Milliyi  ve Büyük Atatürk’ü  eleştiren sözler  sarf etmişti. O zaman  bu konuşmaya ve CHP’lilerin tutumuna sadece öfkelenmiştim. Ama işin renginin  bambaşka olduğunu   şimdi daha iyi anlıyorum. Az önce ekşi sözlükte gördüğüm bu olayla ilgili bir yorumu  sizlerle  paylaşmak isterim:  “Sosyalizm adı altında  emperyalizm uşaklığı yapan bir tipin  saçmalaması” Özellikle Devrimin kendini  Allah yerine koyduğu açıklamalarından  sonra taşlar daha iyi yerine oturmuş bulunuyor.  

Bundan   başka  bir gelişme daha vardı. Onu da  hatırlatmak isterim.  Bu ülkede    Büyük Atatürk’ün Nutuk’taki  Vahdettin  hakkındaki  sözlerini tekrarlayan   belediye   başkanı (9 Eylül 2022)  hakkında bir cumhuriyet   savcısı   inceleme/soruşturma  başlatmıştı.  İkisini  bir  arada düşündüğümüzde durum daha da aydınlanıyor.

Vahim olan savcılık harekete  geçmeden önce MHP  başkanının belediye başkanını  edepsizlikle  suçlayarak Vahdettin’i aklamasıydı. Bu  tavır MHP’nin  günümüz itibariyle gerçek  siyasi  rengini açıklıyordu: Osmanlıcılık.

CHP NE YAPMIŞ OLDU?

CHP'nin önceki Genel Başkanı millet ittifakını iktidar olacağı havasına sokmuştu.

CHP listelerinde  epey sayıda, İYİP, Gelecek, Saadet ve Deva Partisi adayları vardı. Parti genel başkanları da iktidar alınınca Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanacaklardı.

CHP 2023 seçimlerinde 169 milletvekili ile meclise girdi.Sağcı  müttefikleri yuvalarına döndükten sonra şu anda milletvekili sayısı 130'a inmiş  durumda. 

Kılıçdaroğlu'nun AKP'den koparak muhalefete geçen  kesimle ittifakının CHP'ye fayda değil zarar verdiğini  meclis aritmetiğinin şu andaki hali ortaya koymaktadır.

SON GELİŞMELER KARŞISINDA CHP’NİN DURUMU 

CHP yönetiminin öncelikli amacı süreçten zarar görmemektir. Bir yandan da dışında kalmamaktır Bunun elbette nedenleri var:  Birincil  etmen  Kürt realitesidir. Özellikle büyük şehirlerde geçişliliği olan seçmen tabanını elde tutabilme  endişesidir. Öbürü ise sürecin asıldizayn  edicisi Atlantik ötesindeki güç ile karşı karşıya gelmemektir.

CHP'nin mevcut yönetiminin ABD'nin yedekte tuttuğu parti  olma konumundan rahatsız olduğunu  sanmam. Bunu  biliyorlar. Hatta bu role taliptirler. 

CHP açısından böyle bir pozisyon belirlemenin nedenleri vardır. Bu nedenler  temelde yapısaldır. Baykal sonrası dönemde demokratikleşme adına partinin milletvekili kadroları,  merkezteşkilatı  ikinci cumhuriyetçilikle uyumlu bir hale  getirilmiştir.  

12 Eylül sonrasında sembolikleşen Atatürk devrimleri büsbütün solmuştur. Cumhuriyetin kurucu partisinin genel merkezinde asılı Atatürk resimleri düzeyine indirgenmiştir.  

Samimi bir soru: Mevcut CHP eliti açısından Altı Ok ne anlama gelmektedir? Cidden merak ediyorum doğrusu.

Atatürk   devrimleri  karşısında takınılan bu eğretitutumun  gerçek nedeni CHP'nin nevzuhur kadrolarındaki ideolojik-politik erozyondur,

Ve bu erozyon tesadüfi değildir.