ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR’İN BİYOGRAFİLERİ HAKKINDA
Şevket Süreyya Aydemir Türk sol düşünce tarihinin önemli simalarından biridir. 1960’larda peşpeşe yayınladığı biyografilerle tanınır. Tek Adam: Mustafa Kemal (üç cilt), İkinci Adam: İsmet İnönü (üç cilt), Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa (üç cilt), İhtilalin Mantığı ve Menderes’in Dramı başlıca eserleridir.
Aydemir bu kitapları Demokrat Parti tarafından bir hükümet kararnamesi ile genç sayılabilecek yaşta emekliye sevk edildikten sonra yazmıştır. Emeklilik tarihi 1950 yılı sonu. İlk monografisi kendi otobiyografisidir: “Suyu Arayan Adam”
BİR DEVRİM MAHKEMESİ YARGICI: EJDERHAN BALIKÇISI
Şevket Süreyya, yedek subaylık görevini Munzur Dağlarının ötesinde yaptı. Yeni cephe düzeni Sarıkamış bozgunundan sonra orada kurulabildiği için. İhtiyat Zabiti Aydemir, 1917/18 kışında muharebe meydanında atının altında kalarak yaralandı. Bu arada donma tehlikesi geçirdiği anlaşılıyor. Uzun süre süre sahra hastanesinde tedavi gördü. Mütarekede terhis edildi. Trabzon üzerinden İstanbul’a döndü. Buradan Edirne’de yaşayan ailesinin yanına gitti. Yarıda kalan öğrenimini tamamladı. (Edirne Muallim Mektebi: 1919 mezunu)
Rusya’da iç savaş devam ederken, Azerbaycan’da Müsavat hükümeti kuruldu. Bu hükümet Türkiye’den öğretmen istedi. Müfide Ferit Tek’in “Aydemir” romanının etkisi altındaki Şevket Süreyya, maişet derdine bir çare bulmak hem de Turan mefkuresi için bir şeyler yapmak üzere Baküye gitti. Eğitim Bakanlığı onu Nuha’da görevlendirdi. Aynı dönemde ünlü fizikçimiz Feza Gürsey’in anne ve babası da orada öğretmenlik yapıyorlardı. Dr. Reşit Süreyya Gürsey ve Remziye Hisar.
Kızıl Ordu Bakü’ye girince onlar Türkiye’ye döndüler. (1921) Kızıl Ordu’nun Baküye girmesinden bir süre sonra Bolşevikler Nuha’da göründü. Aydemir’in öğretmen olarak çalıştığıNuha’daki evinde gerçekleşen bir olay yeni rejimi açıklamaya yeter.
Şevket Süreyya’nın evi basıldı. Ejdenhan’dan gelen bir ihtilalci (belki de Çekasorumlusu) tarafında el konuldu. Bir süre sonra aynı balıkçıyı ihtilal mahkemesi yargıcı olarak “altınlarını hükümete teslim etmediği gerekçesiyle” genç bir kadın öğretmen hakkında idam kararı verirken gördü. Bu hikayeyeye ilişkin ayrıntılar Suyu Arayan Adam’da “Ejderhan balıkçısı” başlığı altında incelenmiştir. Ejderhan Don-Volga deltasında Astraghan şehridir. Sevket Süreyya Kızıl Ordu radikalliğini Azerbaycan’da gördü.
Kız arkadaşı Sitare’nin ısrarları ile buradan ayrıldı. Batum’a gitti. Bu sırada TBMM hükümeti Memduh Şevket Esendal’ı Tiflis ve Bakü’de diplomatik temsilcimiz olarak atamıştı. Onunla da görüştü.
AZERBAYCAN’IN BOLŞEVİKLEŞTİRİLMESİ VE AYDEMİR
Şevket Süreyya, 1 Eylül 1920’de çalışmalarına başlayan Bakü Şark Milletleri Kongresine Nuha delegesi olarak katılmıştı.
Burada Enver Paşa ve TBMM hükümeti temsilcileri ile karşılaştı.Türkkomünisleri Mustafa Suphi, Ethem Nejat da oradaydılar. Kongredeki geniş katılım, anti emperyalist çoşkulu ortam Şevket Süreyya’yı etkiledi. Yeni bir dünyanın doğmakta olduğu düşüncesiyle Türkiye Komünist Partisinin kuruluş kongresine katıldı. Turan mefkuresi peşinde genç bir öğretmen olarak geldiği Azerbaycan’da dünya görüşünde önemli değişiklikler oldu. Bununla birlikte Şevket Süreyya’nın TKP’nin kuruluş kongresi ile ilgili intibaları pek olumlu sayılamaz. Çoğunluk zaten esir kamplarından kurtulmuş Türk askerleridir. Bunların memlekete dönüş dışında bir gündemleri yoktur.
11. Kızıl Ordu’nun Kafkas Setini aşarak Tiflis ve Bakü’ye inişi, Kafkaslarda yeni kurulmuş bütün devletlerin bolşevikleşmesi ile neticelenir. Bu süreç 1921 yılı sonuna kadar tamamlanır.
MOSKOVA KOMÜNİST ÜNİVERSİTESİNDE ÖĞRENİM HAYATI
1921 Ocak ayında Nazım Hikmet ve Vala Nurettin milli duygularla Anadolu’ya geçmek isterler. Sahte kimliklerle bir vapura binerler. Ankaraya gitmeden önce İnebolu’da bekletilirler. vize almaları gerekmektedir. Burada geçirdikleri üç hafta içinde Almanya’dan gelmiş olan “Türk Spartakistleri” ile karşılaşırlar. İki genç bu kırmızı atkılı topluluktan çok etkilenirler. Bolu’da atandıkları öğretmenliği terk ederek, Aynı yılın Eylül ayında, Düzce, Akçakoca, Zonguldak Trabzon yoluyla Batum’a ulaşırlar.
Amaçları, insanların eşit olduğu sosyalist toplumu görmek ve orada yaşamaktır. Sosyalist ütopyada Paranın olmadığını düşündüklerinden ellerindeki son paraları da harcarlar.
Bu sırada Şevket Süreyya Batum’dadır. Moskova KUTV üniversitesinde iş bulan Ahmet Cevat Emre’de oradadır. Moskova’ya gidiş, gündemi netleşene kadar, bir süre Fransa Otelinde sonra da Bolşeviklerden kaçan bir bankerin terkedilmiş villasında kalırlar. Yemekleri Ahmet Cevat Emre Hoca yapmaktadır. Vala diğer işlerin sorumluluğu üstlenmiş durumdadır. Müşir Mehmet Ali Paşazade Nazım’a düşen ise bulaşıkları yıkamaktır.
Sonuçta, uzun bir yolculuktan sonra Batum’daki soysal aile Moskova’ya varır. Burada bilimsel sosyalizm temelinde bir eğitim alacaklardır.
Şevket Süreyya ve arkadaşlarının Moskova’daki eğitimleri sırasında Lenin ağır hastadır. Partinin ve Sovyet Rusya’nın gelecekteki önderliği için rekabet çoktan başlamıştır. Tartışma teorik olarak “tek ülkede sosyalizm ile dünya devrimi” kavramları etrafında dönmektedir. Bu tartışma 1929’da Rusya sınırları içinde bitecek. Stalin Rusya’nın “sosyalist çarı” olacaktır. Troçki Türkiye’ye sürgüne gönderilecektir.
Üniversitede yeterince eğitim aldığı düşünülen öğrenciler mezun edilerek birer komünist olarak ülkelerine gönderilmektedirler. Şevket Süreyya 1924 başında bu ideallerle İstanbul’a gelir.
AYDEMİR’İN KOMÜNİSTLİĞİ
Şevket Süreyya’nın TKP’liolarak ilk faaliyetleri Batum’da gerçekleşmiştir: Nutuk atma. Yıl 1921’dir. TKP günün koşulları gereği Batum’da bir Teşkilat Bürosu olarak çalışabilmektedir.
Şevket Süreyya’nın gerçek manada komünizm ülküsüne bağlanışı Moskova’da aldığı eğitim ile başlar. Aydemir, Ahmet Cevat Emre, Nazım Hikmet, Vala Nurettin ile birlikte Moskova’ya giderler. Eşi Leman da yanlarındadır. Amaçları Moskova’da yeni açılmış olan KUTV üniversitesinde öğrenim görmektir. Ahmet Cevat orada bir Türkoloji işi bulmuştu. Gençleri de Budu Mdivani’nin tavassutu ile yanına almıştır. Şevket Süreyya’nın Batum günlerinden beri “sosyal aile” dediği bu küçük grup “komünist ütopya” duygularıyla Mokova’ya ulaşırlar.
Burada dünyanın her tarafından gelmiş öğrenciler vardır. Bu nedenle çok dilli, çok kültürlü bir ortamda eğitim öğretim faaliyetleri yürütülür. Hocaların bir kısmı devrimin önderleridir. (Troçki, Buharin, Stalin, Kamenev gibi) Dersler bir seminerler dizisi şeklinde geçer. Bana göre en başarılı öğrenci Aydemir, derslerle pek ilgili olmayan Nazım Hikmettir. Nazım tiyatro kurslarına gitmektedir.
Bir yerde Şevket Süreyya’nın Komintern toplantısında bulunduğunu okumuştum. Bu Moskova’daki öğenciliği sırasında olmalıdır. 1922 veya 1923 olmalı.
Şevket Süreyya’nın Moskova hayatına ilişkin bir anektot Türk Büyükelçiği önündeki protesto gösterisidir. Burada Aydemir, bir kamyon üzerinde TBMM hükümetinin Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası politikalarını protesto eden bir nutuk atmaktadır.
Bu olaya ilişkin düşüncelerim de şöyle. Olay THİF’nın 1921’de yargılanması ile ilgili olamaz. O tarihte Aydemir daha Batum’dadır. Büyük bir ihtimalle olayın gelişim silsilesi şöyle olmalı. 18 Mart 1922’de Ankara’da Sovyet Elçiliğinde yapılan Paris Komününü anma toplantısında THİF’nin yeniden faaliyete geçmesine karar verilir. Aralov Ankara’dadır. Büyük Taarruz hazırlıkları hızla devam etmektedir. Karar uyarınca İcra Vekilleri heyetine kuruluş bildirisi verildi. Bu partinin legali çıkma istekliliğini gösterir. O tarihte bakanlar kurulu başkanı Rauf Orbay’dır. Parti, 15 Ağustos’da Ankara’da Baytar binbaşı Hacıoğlu Salih başkanlığında kongresini topladı. Hükümet, kongrede yabancıların bulunduğu (Ruslar) gerekçesiyle partiyi faaliyetten men etti. (12 Eylül 1922) Yöneticiler 1923’te hafif hapis cezalarına çarptırıldılar.
Aydemir’in kamyonun üstünden protesto nutku bu olaydan sonra olmalıdır. Yanılıyor olabilirim ama tarihi gelişim seyri bu yorumun doğru olacağını söylüyor.
TKP’Lİ GENÇ BİR DEVRİMCİNİN İSTANBUL’A DÖNÜŞÜ
Şevket Süreyya, 1924 başında devrimci duygularla mücehhez olarak bir gemi yolculuğuyla İstanbul’a döner. Yolculuk epey meşakkatli geçmiştir. İstanbul’da henüz Türkiye Işçi Çiftçi Partisi çevresi vardır. Bu çevre Dr. Şefik Hüsnü Değmerönderliğinde TKP örgütüne dönüşecektir. Aydemir bu sıralarda Beşiktaş Barbaros Hayrettin ilkokulunda öğretmenliğe kabul edilmiştir. Aydınlık ve Orak Çekiç gazetelerinde yazılar yazar. Şevket Süreyya Aydemir bu dönemini “suyu arayan adam” da parti otomatlığı olarak tanımlar.
TKP AKARETLER KONGRESİ (1925) VE 10 YIL HAPİS CEZASI
Aydemir 1924 başında Türkiye’ye döndüğüne göre bir yıl süreyle Türkiye’nin Bolşevik devrimi için çalıştığı anlaşılıyor. Şeyh Sait isyanının ardından çıkarılan Takriri Sükun kararları üzerine hükümet TKP çevresinin faaliyetlerini yasakladı. Partinin Akaretler Kongresinden sonra (15 Şubat 1925) TKP davası açıldı. Nazım ve Şefik Hüsnü TKP’nin örgütlediği bir kaçış planıyla yurtdışına çıktılar. Gıyaplarında yargılandılar. Yargılamalar Ankara İstiklal Mahkemesinde oldu. Sanırım başkan Kılıç Ali olmalı. 1 Mayıs 1925’te Dr. Hikmet ve Aydemir 10 yıl hapse mahkum oldular. Aydemir, cezasını çekmek üzere Afyon Cezaevine gönderildi.
Aydemir otobiyografisinde 29 Ekim 1926’da nasıl tahliye edildiğini anlatır. Afyon’da Cumhuriyet Bayramı havai fişeklerle kutlanırken gece yarısı infaz savcısı gelir. Sabah olmadan serbest bırakılacağını açıklar. Cezaevinden çıkarılır. Şehre götürülür. Bu herhalde bir özgürlük şoku olmalı. Tahliye nedeni bir genel af değildir. Cumhuriyet hükümetinin çıkardığı TCK yürürlüğe girmiştir.
Muhtemelen yeni TCK’ya göre, Şevket Süreyya’nın “suç ve cezası” tanımsız kalmıştır. Bir de 1926 koşullarında Türk-Sovyet ilişkilerinin “iyiliği” dikkate alınmalıdır.
1927 TEVKİFATININ ANLAMI VE SONUÇLARI
Şevket Süreyya’nın serbest bırakıldığı 29 Ekim 1926’dan 25 Ekim 1927’de açılan TKP davası arasında sadece bir yıl geçmişti. Aydemir’in bu arada TKP namına ne gibi faaliyetlerde bulunduğu meçhuldür. Bence ailesinin maişeti ile ilgili olma ihtimali daha yüksektir.
TKP’ye yönelik kovuşturmalar 25 Ekim 1927’de başlatıldı. Bu Tarih Cumhurbaşkanı Gazi Paşa’nın İstanbul’a ilk kez geldiği 1927 Temmuzundan sonraya tekabül etmektedir.
İddiaların tersine 1927 TKP davası kararları ağır sayılamaz. Şefik Hüsnü ve Kıvılcımlı üç aya mahkum oldular. Vedat Nedim Tör ve Şevket Süreyya beraat etiler. Aydemir, yargılama heyetine TKP’nin Türkiye'de faaliyette bulunan bir parti olmadığını söyler. Kendisiyle birlikte 25 kişi daha beraat eder. Karardan hemen sonra Aydemir, Ankara’ya Maarif Vekaletine giderek öğretmenlik talebinde bulunacaktır. Aydemir, çok daha önemli bir kamu görevine getirilecektir.
MAARİF VEKALETİ MÜŞTEŞARI İLE GÖRÜŞME
Aydemir, “Suyu Arayan Adam” da Ankara’ya gidip Maarif Vekaleti Müsteşarı ile görüşmesini şöyle anlatır. Müsteşar Kemal Zaim Sunel’dir. Müsteşar hafif bir tebessümle diyordu ki: “eğer maksat proletarya davası ise, milletçe proleteriz. Hangi memleket, çocuklarına bizimki kadar muhtaçtır. Hangi millet bizimki kadar fakirdir? Öyle bir işin içindeyiz ki, herkes dağarcığında ne varsa ortaya dökmelidir.” Aydemir odadan çıktığında artık Maarif Vekaleti Yüksek ve Teknik Öğretim Genel Müdür muavinidir.
Bu atama, cumhuriyet rejiminin, Aydemir’in entelektüel kapasitesinden yaralanma isteğini gösterir. Türk inkılabı onu kadrosuna almış, birikimini cumhuriyetimiz için kullanmasının yolunu açmıştır.
İNKILAP VE KADRO NE ZAMAN YAYINLANDI?
İnkılap ve Kadro, Kadrodergisi yayınlanmaya başladıktan sonra Şevket Süreyya’nın çıkardığı ilk kitaptır. Kitap, Aydemir’in 1931’de Hakimiyeti Milliye’de yayınladığı “inkılabımısın ideolojisi” üzerine yazdığı polemik yazıları ve Türk Ocağında verdiği konferansın geliştirilmiş versiyonudur.
KADRO HAREKETİ AYDEMİR’İN KEMALİZMİ SOLA ÇEKME HAMLESİDİR
CHP’nin III.Büyük kurultayı 1931 tarihlidir. Bu kongrede CHP’nin “Altı Oku” belirlenmiştir. Bu ilkelerden cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve laiklik konusunda pek bir tartışma çıkmamıştır. Bu konularda sorun yoktur. Fakat partinin inkılapçılık, halkçılık ve devletçilik ilkeleri üzerinde tartışma günümüze kadar devam etmiştir.
Bu ilkeler özünde sol ilkelerdir. Şevket Süreyya’nın Ankara Türk Ocağında verdiği inkılabın ideolojisi başlıklı konferansla başlayan “Kemalizmi sola çekme” hamlesi Kadro mecmuasının yayın hayatına başlaması ile devam edecektir.
Eski TKP kadrolarından Şevket Süreyya, Vedat Nedim Tör ve İsmail Hüsrev Tökin’in içinde bulunduğu yayın kurulu kamucu bir iktisat anlayışını hedefliyordu. Bu Türkiye koşullarında devlet işletmeciliği demekti.
Bu yaklaşım bana göre, Kemalist partinin iktisadi alanda netleşmemiş çizgisine Marksizm ve tarihi maddeci çözümleme yöntemleriyle bir kalkınma yolu önermekteydi. Aydemir buna yazılarında “milli kurtuluş harekeketleri” iktisadiyatı adını koymuştu. Önerileri gerçekte üçüncü dünya sosyalizminin erken örneklerinden biri idi.
Şevket Süreyya, “Kemalizme sol veçhe verme” argümanını şöyle bir teorik temele oturtur: Bizim gibi milli kurtuluş savaşı vermiş ülkelerde temel çelişki emek sermaye çelişkisi değildir. Temel çelişki, emperyalizm ile (sömürgecilik) sömürge veya yarı sömürge devletler arasındadır. Bağımsızlık savaşının “avangard kadrosu” iktisadi kalkınmanın da öncüsü olmalıdır.
ABDİ İPEKÇİ’NİN ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR İLE MÜLAKATLARI
Abdi İpekçi, Şevket Süreyya ile iki kez mülakat yapmıştı. Hayatının soruna doğru. Tarihleri şunlardır. 1975 Kasım ve 1976 Mart ayları.. Mülakatlar Milliyette yayınlandı. Konuşmaların daha ziyade Tek Adam biyografisi ekseninde geçtiği görülür. İkinci Adam (İnönü) ve tek parti yönetiminin kuruluşu tali konular olmuştur. Bu mülakatlar onunla yapılan son mülakatlar oldu.
ŞEVKET SÜREYYA’NIN SÜREKLİ BİR MİSAFİRİ: METE TUNÇAY
Mete Tunçay’ı Türkiye’de Sol Akımlar ve Tek Parti iktidarının yükselişi kitapları ile tanıyoruz. Ben de SBF öğrencisi iken kitaplarını büyük bir merakla okudum. Tunçay araştırma ve yayınlarında Milli mücadele ve devrim tarihimize eleştirel bir yaklaşım sergilemiştir. Hatta zaman zaman “Atatürk devrimleri karşıtı” bir çizgi izlemişti. Halil İbrahim Göktürk’ün “Bilinmeyen yönleriyle Şevket Süreyya Aydemir” kitabından anlıyoruz ki Mete Tunçay Aydemir’in sık sık misafiri olurmuş. Bu ziyaret sıklığı “Türkiye’de Sol akımları yazarken” olmalı. Aydemir’in Bahçelievler de küçük bir evi varmış .Oraya sık sık gidermiş. Sonradan bu evin yerinde bir apartman yapılmış.
Şevket Süreyya Bey, misafirlerine semaverinden kendisi çay servisi yapmaya severmiş. Tunçay’ın Aydemirle ilişkisi gittikçe pekişmiş, ünlü yazarın Kayaş suyu kenarındaki eski çiftliğine, Umurbey’deki evine de gitmiş. Mete Tunçay’ın Atatürk devrimlerine ilişkin görüşlerine katılmam. Hatta tamamen karşıyım. Ancak Şevket Süreyya Aydemir hakkındaki şu görüşüne katılıyorum: “Aydemir’in 1925 öncesindeki görüşlerinden sapmadığını gördüm. Kadrocular dönmüş değillerdi. Parti (CHP) kapitalist olmayan bir kalkınma yoluna sevkedilemeyecek kadar burjuvalaşmıştı. Kadro’nun “İş Bankası çevresi “ karşısında tutunamamasının sebebi buydu.
ŞEVKET SÜREYYA HAKKINDA BİR KAÇ SÖZ
Şevket Süreyya’nın asıl ünü 1960’lar Türkiyesinde oldu. 1961 demokrasisi devrinde. Bunu haber veren ilk ürünü “Suyu Arayan Adamdır. Kitabın ilk baskısı 1959 yılında yapıldı. Bu bir otobiyografidir.
Şevket Süreyya’nın önemli bir özelliği neredeyse umursamazlık derecesinde geniş bir hoşgörüsü vardı. En sert saldırılar karşısında bile daima hazırlıklı idi. Onun özeleştiri gücünün en güzel örneği, Batum günlerinden itibaren arkadaşı olan Vala Nurettin’e kitabını şu sözlerle imzalaması olmuştur. “galiba suyun bulunması, yolun yitirilmesi pahasına oldu” İthaf güzel. Ama çok doğru değil. Bence yazar yolunu yitirmiş değildi. Türkiye onun teşhis ve tahlilleri ile yol almaktan çok uzaklaşmıştı.
ŞEVKET SÜREYYA NE YAPMAK İSTİYORDU?
Şevket Süreyya Marksist teorinin kavramlarını Türkiye’nin özgün koşullarına uyarlamaya çalışmıştı. İdeolojik olarak Bolşevikliği geri plana atıp, kalkınma ve toplumsal eşitlik kavramları üzerinden yazı hayatını sürdürdü. Türkiye’de uluslar arası kapitalizme eklemlenmeden özgün bir kalkınma modeli uygulayabileceğine inanıyordu.
Bu görüşler yaklaşık 30 yıl sonra Doğan Avcıoğlu’nun “Türkiye’nin Düzeninde” öne sürdüğü “Milli Devrimci Kalkınma Yolu” ile büyük ölçüde örtüşür.
Çok Okunanlar

Nevşin Mengü'den gündeme oturacak İsmail Küçükkaya iddiası

İhraç edilen 5 teğmenden suç duyurusu

'Milliyetçi oylar' cumhurbaşkanlığı anketine damga vurdu

Milli Mücadelemizi barışla taçlandıran Mudanya 103 yaşında

Mansur Yavaş’a soruşturma izni talebi...

NTE’ler zenginlik mi getirecek, yoksa kan ve gözyaşı mı?

Şevket Süreyya Aydemir’in komünistliği

Beşar Esad bağımlı çıktı

Aracın içinde çakmak gazı tüpü patladı

Meclis'te şehitlere hakaret edildi!