Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Şevket Süreyya Aydemir’in komünistliği

ŞEVKET  SÜREYYA AYDEMİR’İN BİYOGRAFİLERİ HAKKINDA 

Şevket Süreyya Aydemir Türk sol düşünce tarihinin önemli simalarından biridir. 1960’larda peşpeşe yayınladığı biyografilerle tanınır. Tek Adam: Mustafa Kemal (üç cilt),  İkinci Adam: İsmet İnönü (üç cilt),  Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa (üç cilt), İhtilalin Mantığı ve Menderes’in Dramı başlıca eserleridir. 

Aydemir bu kitapları Demokrat  Parti tarafından bir hükümet kararnamesi ile genç sayılabilecek yaşta emekliye sevk edildikten  sonra  yazmıştır. Emeklilik tarihi 1950 yılı sonu. İlk monografisi kendi  otobiyografisidir: “Suyu Arayan Adam” 

BİR DEVRİM MAHKEMESİ YARGICI: EJDERHAN BALIKÇISI 

Şevket Süreyya, yedek subaylık görevini Munzur Dağlarının ötesinde yaptı. Yeni cephe düzeni Sarıkamış bozgunundan sonra orada kurulabildiği için. İhtiyat Zabiti Aydemir, 1917/18 kışında muharebe  meydanında  atının altında  kalarak yaralandı. Bu arada  donma tehlikesi geçirdiği anlaşılıyor. Uzun süre süre sahra hastanesinde tedavi gördü. Mütarekede  terhis edildi. Trabzon üzerinden İstanbul’a döndü. Buradan Edirne’de  yaşayan ailesinin  yanına  gitti.  Yarıda kalan öğrenimini tamamladı.  (Edirne Muallim Mektebi: 1919 mezunu) 

Rusya’da  iç savaş devam ederken, Azerbaycan’da Müsavat hükümeti kuruldu. Bu hükümet  Türkiye’den öğretmen istedi. Müfide Ferit Tek’in  “Aydemir” romanının etkisi altındaki Şevket Süreyya, maişet derdine  bir çare bulmak  hem de Turan mefkuresi için bir  şeyler yapmak üzere Baküye gitti. Eğitim Bakanlığı onu Nuha’da  görevlendirdi. Aynı dönemde  ünlü fizikçimiz Feza Gürsey’in anne  ve babası da orada öğretmenlik yapıyorlardı. Dr. Reşit Süreyya Gürsey ve Remziye Hisar. 

Kızıl Ordu Bakü’ye girince onlar Türkiye’ye  döndüler. (1921) Kızıl Ordu’nun Baküye girmesinden bir süre sonra Bolşevikler Nuha’da göründü. Aydemir’in öğretmen olarak  çalıştığıNuha’daki evinde gerçekleşen bir olay yeni rejimi açıklamaya yeter. 

Şevket Süreyya’nın evi basıldı. Ejdenhan’dan gelen bir ihtilalci (belki de Çekasorumlusu) tarafında el konuldu. Bir süre sonra aynı balıkçıyı ihtilal mahkemesi yargıcı olarak “altınlarını  hükümete teslim etmediği gerekçesiyle” genç bir kadın öğretmen hakkında idam kararı verirken gördü. Bu hikayeyeye ilişkin ayrıntılar Suyu Arayan Adam’da “Ejderhan  balıkçısı”  başlığı altında  incelenmiştir. Ejderhan Don-Volga deltasında Astraghan şehridir. Sevket Süreyya Kızıl Ordu radikalliğini  Azerbaycan’da gördü. 

Kız arkadaşı Sitare’nin ısrarları ile buradan ayrıldı. Batum’a gitti. Bu sırada TBMM  hükümeti Memduh Şevket  Esendal’ı Tiflis ve Bakü’de  diplomatik temsilcimiz olarak atamıştı. Onunla da görüştü. 

AZERBAYCAN’IN BOLŞEVİKLEŞTİRİLMESİ VE AYDEMİR

Şevket Süreyya, 1 Eylül 1920’de çalışmalarına başlayan  Bakü Şark Milletleri Kongresine Nuha delegesi olarak  katılmıştı. 

Burada Enver  Paşa ve  TBMM  hükümeti temsilcileri ile karşılaştı.Türkkomünisleri Mustafa Suphi, Ethem Nejat da oradaydılar. Kongredeki geniş katılım, anti emperyalist çoşkulu ortam Şevket Süreyya’yı  etkiledi. Yeni  bir  dünyanın  doğmakta olduğu  düşüncesiyle Türkiye Komünist Partisinin kuruluş kongresine katıldı. Turan mefkuresi  peşinde  genç bir öğretmen  olarak  geldiği  Azerbaycan’da dünya görüşünde önemli  değişiklikler  oldu. Bununla birlikte Şevket Süreyya’nın TKP’nin kuruluş kongresi ile ilgili intibaları pek olumlu  sayılamaz. Çoğunluk zaten  esir kamplarından kurtulmuş Türk askerleridir. Bunların memlekete  dönüş dışında  bir gündemleri yoktur. 

11. Kızıl Ordu’nun  Kafkas Setini  aşarak Tiflis ve Bakü’ye inişi, Kafkaslarda  yeni kurulmuş bütün devletlerin  bolşevikleşmesi ile neticelenir. Bu süreç 1921  yılı sonuna kadar tamamlanır. 

MOSKOVA KOMÜNİST ÜNİVERSİTESİNDE ÖĞRENİM HAYATI 

1921 Ocak ayında  Nazım Hikmet ve Vala Nurettin  milli duygularla Anadolu’ya  geçmek isterler. Sahte kimliklerle  bir vapura binerler. Ankaraya gitmeden önce  İnebolu’da bekletilirler. vize almaları  gerekmektedir.  Burada geçirdikleri  üç  hafta içinde  Almanya’dan gelmiş olan “Türk Spartakistleri”  ile karşılaşırlar. İki genç  bu kırmızı atkılı topluluktan çok etkilenirler. Bolu’da atandıkları  öğretmenliği terk ederek, Aynı yılın  Eylül ayında, Düzce, Akçakoca, Zonguldak  Trabzon  yoluyla  Batum’a ulaşırlar. 

Amaçları, insanların  eşit olduğu sosyalist toplumu  görmek ve orada  yaşamaktır. Sosyalist ütopyada Paranın olmadığını düşündüklerinden ellerindeki son paraları da harcarlar.

Bu sırada Şevket Süreyya Batum’dadır. Moskova KUTV üniversitesinde iş bulan Ahmet Cevat Emre’de oradadır. Moskova’ya  gidiş, gündemi netleşene kadar, bir süre Fransa  Otelinde  sonra da Bolşeviklerden kaçan bir bankerin  terkedilmiş villasında kalırlar. Yemekleri Ahmet Cevat Emre Hoca yapmaktadır. Vala diğer işlerin sorumluluğu  üstlenmiş durumdadır. Müşir Mehmet Ali Paşazade Nazım’a düşen ise bulaşıkları yıkamaktır. 

Sonuçta, uzun bir yolculuktan sonra  Batum’daki soysal aile Moskova’ya varır. Burada  bilimsel  sosyalizm temelinde bir eğitim alacaklardır. 

Şevket Süreyya  ve arkadaşlarının  Moskova’daki eğitimleri sırasında Lenin ağır hastadır.  Partinin ve Sovyet  Rusya’nın  gelecekteki  önderliği için  rekabet çoktan başlamıştır. Tartışma teorik olarak “tek ülkede  sosyalizm  ile dünya devrimi” kavramları etrafında dönmektedir.  Bu tartışma  1929’da Rusya sınırları içinde bitecek. Stalin Rusya’nın “sosyalist çarı” olacaktır. Troçki Türkiye’ye sürgüne gönderilecektir. 

Üniversitede  yeterince eğitim aldığı  düşünülen  öğrenciler  mezun  edilerek birer komünist  olarak ülkelerine gönderilmektedirler. Şevket Süreyya 1924  başında bu ideallerle İstanbul’a gelir. 

AYDEMİR’İN KOMÜNİSTLİĞİ 

Şevket Süreyya’nın TKP’liolarak  ilk  faaliyetleri Batum’da gerçekleşmiştir: Nutuk atma. Yıl  1921’dir. TKP günün koşulları gereği Batum’da bir Teşkilat Bürosu olarak  çalışabilmektedir. 

Şevket Süreyya’nın  gerçek manada komünizm ülküsüne bağlanışı Moskova’da aldığı  eğitim ile başlar. Aydemir, Ahmet Cevat Emre, Nazım Hikmet, Vala Nurettin  ile birlikte Moskova’ya giderler. Eşi Leman da yanlarındadır. Amaçları Moskova’da yeni açılmış olan KUTV  üniversitesinde öğrenim görmektir.  Ahmet Cevat orada  bir Türkoloji  işi bulmuştu.  Gençleri de  Budu Mdivani’nin tavassutu ile yanına almıştır. Şevket Süreyya’nın Batum günlerinden beri “sosyal aile”  dediği  bu küçük grup  “komünist ütopya” duygularıyla Mokova’ya ulaşırlar.

Burada dünyanın  her tarafından  gelmiş öğrenciler  vardır. Bu nedenle çok dilli, çok  kültürlü bir ortamda eğitim öğretim faaliyetleri  yürütülür. Hocaların bir kısmı  devrimin  önderleridir. (Troçki, Buharin, Stalin, Kamenev gibi) Dersler  bir seminerler dizisi şeklinde geçer. Bana göre  en başarılı öğrenci Aydemir, derslerle pek ilgili  olmayan Nazım Hikmettir. Nazım  tiyatro kurslarına gitmektedir. 

Bir yerde Şevket Süreyya’nın  Komintern toplantısında bulunduğunu okumuştum. Bu Moskova’daki öğenciliği sırasında olmalıdır. 1922 veya 1923 olmalı. 

Şevket Süreyya’nın  Moskova hayatına ilişkin bir  anektot Türk Büyükelçiği önündeki protesto gösterisidir. Burada Aydemir, bir kamyon üzerinde TBMM  hükümetinin  Türkiye  Halk İştirakiyyun Fırkası   politikalarını  protesto eden   bir nutuk atmaktadır. 

Bu olaya  ilişkin düşüncelerim de şöyle. Olay THİF’nın  1921’de yargılanması ile ilgili olamaz. O  tarihte Aydemir daha Batum’dadır. Büyük bir ihtimalle olayın gelişim silsilesi şöyle olmalı. 18 Mart 1922’de Ankara’da Sovyet Elçiliğinde  yapılan Paris Komününü  anma toplantısında THİF’nin  yeniden  faaliyete geçmesine karar verilir. Aralov Ankara’dadır. Büyük Taarruz hazırlıkları  hızla devam etmektedir. Karar uyarınca İcra Vekilleri  heyetine kuruluş bildirisi  verildi.  Bu partinin legali çıkma istekliliğini  gösterir.  O tarihte bakanlar  kurulu başkanı Rauf Orbay’dır. Parti, 15 Ağustos’da Ankara’da  Baytar binbaşı Hacıoğlu Salih başkanlığında kongresini topladı.  Hükümet, kongrede  yabancıların bulunduğu (Ruslar) gerekçesiyle partiyi faaliyetten men etti. (12 Eylül 1922) Yöneticiler  1923’te hafif hapis cezalarına çarptırıldılar. 

Aydemir’in kamyonun üstünden  protesto  nutku  bu olaydan sonra olmalıdır. Yanılıyor olabilirim ama  tarihi gelişim  seyri  bu yorumun  doğru olacağını  söylüyor. 

TKP’Lİ GENÇ BİR DEVRİMCİNİN İSTANBUL’A DÖNÜŞÜ

Şevket  Süreyya, 1924 başında devrimci  duygularla  mücehhez olarak bir gemi  yolculuğuyla İstanbul’a döner. Yolculuk epey meşakkatli geçmiştir. İstanbul’da henüz Türkiye Işçi Çiftçi Partisi  çevresi vardır. Bu  çevre Dr. Şefik Hüsnü  Değmerönderliğinde TKP  örgütüne  dönüşecektir. Aydemir bu sıralarda Beşiktaş Barbaros Hayrettin ilkokulunda  öğretmenliğe  kabul edilmiştir. Aydınlık ve Orak Çekiç gazetelerinde yazılar yazar. Şevket Süreyya Aydemir bu  dönemini  “suyu  arayan  adam” da parti  otomatlığı  olarak tanımlar. 

 TKP AKARETLER KONGRESİ (1925) VE 10 YIL HAPİS CEZASI 

Aydemir  1924 başında Türkiye’ye  döndüğüne göre  bir yıl süreyle Türkiye’nin  Bolşevik devrimi için çalıştığı anlaşılıyor. Şeyh Sait isyanının  ardından çıkarılan Takriri Sükun  kararları  üzerine hükümet TKP çevresinin faaliyetlerini yasakladı. Partinin Akaretler Kongresinden sonra (15 Şubat 1925)  TKP davası açıldı. Nazım ve Şefik Hüsnü TKP’nin  örgütlediği bir kaçış planıyla  yurtdışına çıktılar. Gıyaplarında  yargılandılar. Yargılamalar Ankara İstiklal Mahkemesinde oldu. Sanırım başkan Kılıç Ali olmalı. 1 Mayıs 1925’te Dr. Hikmet ve Aydemir 10  yıl hapse mahkum oldular. Aydemir, cezasını çekmek üzere Afyon Cezaevine gönderildi. 

Aydemir otobiyografisinde  29 Ekim 1926’da nasıl  tahliye edildiğini anlatır. Afyon’da Cumhuriyet Bayramı havai fişeklerle  kutlanırken gece yarısı infaz  savcısı gelir.  Sabah olmadan serbest bırakılacağını açıklar. Cezaevinden çıkarılır. Şehre götürülür.  Bu herhalde bir özgürlük şoku olmalı. Tahliye nedeni bir  genel af değildir. Cumhuriyet hükümetinin çıkardığı  TCK yürürlüğe girmiştir. 

Muhtemelen yeni TCK’ya göre, Şevket Süreyya’nın “suç ve cezası”  tanımsız kalmıştır. Bir de 1926 koşullarında Türk-Sovyet ilişkilerinin  “iyiliği”  dikkate alınmalıdır. 

1927 TEVKİFATININ ANLAMI VE SONUÇLARI 

Şevket Süreyya’nın serbest bırakıldığı 29 Ekim 1926’dan 25 Ekim 1927’de açılan TKP davası  arasında sadece bir yıl geçmişti. Aydemir’in bu arada TKP  namına ne gibi faaliyetlerde bulunduğu  meçhuldür. Bence ailesinin maişeti  ile ilgili olma ihtimali daha  yüksektir. 

TKP’ye  yönelik kovuşturmalar 25 Ekim 1927’de  başlatıldı. Bu Tarih  Cumhurbaşkanı  Gazi Paşa’nın İstanbul’a ilk kez  geldiği 1927 Temmuzundan sonraya  tekabül  etmektedir.

İddiaların tersine 1927 TKP davası kararları ağır sayılamaz. Şefik Hüsnü ve Kıvılcımlı üç aya mahkum oldular.  Vedat Nedim Tör ve Şevket Süreyya beraat etiler. Aydemir, yargılama heyetine TKP’nin Türkiye'de faaliyette bulunan bir parti olmadığını söyler.  Kendisiyle birlikte 25 kişi  daha beraat eder. Karardan hemen sonra Aydemir, Ankara’ya Maarif Vekaletine giderek  öğretmenlik  talebinde bulunacaktır. Aydemir, çok daha önemli bir kamu  görevine getirilecektir.

MAARİF VEKALETİ MÜŞTEŞARI İLE GÖRÜŞME

Aydemir, “Suyu Arayan Adam” da Ankara’ya gidip Maarif Vekaleti Müsteşarı ile görüşmesini  şöyle anlatır. Müsteşar Kemal Zaim Sunel’dir. Müsteşar hafif bir tebessümle  diyordu ki: “eğer maksat  proletarya davası ise, milletçe proleteriz. Hangi memleket,  çocuklarına bizimki kadar muhtaçtır. Hangi millet  bizimki kadar fakirdir? Öyle bir işin içindeyiz ki, herkes dağarcığında  ne varsa ortaya  dökmelidir.” Aydemir odadan çıktığında  artık Maarif Vekaleti Yüksek ve  Teknik Öğretim Genel Müdür muavinidir. 

Bu atama, cumhuriyet rejiminin, Aydemir’in entelektüel kapasitesinden yaralanma isteğini gösterir. Türk inkılabı onu kadrosuna almış, birikimini  cumhuriyetimiz için kullanmasının yolunu açmıştır. 

İNKILAP VE KADRO NE ZAMAN YAYINLANDI? 

İnkılap ve Kadro,  Kadrodergisi  yayınlanmaya  başladıktan sonra Şevket  Süreyya’nın çıkardığı ilk kitaptır. Kitap, Aydemir’in 1931’de  Hakimiyeti Milliye’de yayınladığı “inkılabımısın ideolojisi” üzerine  yazdığı  polemik yazıları ve Türk  Ocağında verdiği  konferansın geliştirilmiş versiyonudur. 

KADRO HAREKETİ AYDEMİR’İN KEMALİZMİ SOLA ÇEKME HAMLESİDİR 

CHP’nin  III.Büyük  kurultayı  1931  tarihlidir. Bu kongrede CHP’nin “Altı Oku”   belirlenmiştir. Bu ilkelerden  cumhuriyetçilik,  milliyetçilik ve laiklik  konusunda pek bir tartışma çıkmamıştır. Bu konularda  sorun yoktur. Fakat partinin  inkılapçılık, halkçılık ve devletçilik ilkeleri  üzerinde tartışma günümüze kadar devam etmiştir. 

Bu ilkeler özünde sol ilkelerdir. Şevket Süreyya’nın Ankara Türk Ocağında verdiği  inkılabın ideolojisi başlıklı konferansla başlayan “Kemalizmi sola çekme” hamlesi Kadro mecmuasının yayın hayatına başlaması ile  devam  edecektir. 

Eski TKP kadrolarından Şevket Süreyya, Vedat Nedim Tör ve İsmail Hüsrev Tökin’in içinde bulunduğu yayın kurulu kamucu bir iktisat anlayışını hedefliyordu. Bu Türkiye koşullarında  devlet işletmeciliği demekti. 

Bu yaklaşım bana göre, Kemalist partinin  iktisadi alanda netleşmemiş çizgisine Marksizm ve tarihi maddeci çözümleme yöntemleriyle bir kalkınma yolu önermekteydi. Aydemir buna  yazılarında “milli kurtuluş  harekeketleri” iktisadiyatı  adını koymuştu. Önerileri  gerçekte üçüncü dünya sosyalizminin erken  örneklerinden biri idi. 

Şevket Süreyya, “Kemalizme sol veçhe verme” argümanını şöyle bir  teorik temele oturtur: Bizim gibi milli  kurtuluş savaşı vermiş ülkelerde  temel çelişki  emek  sermaye çelişkisi değildir. Temel çelişki, emperyalizm ile (sömürgecilik)  sömürge veya  yarı  sömürge  devletler  arasındadır. Bağımsızlık savaşının “avangard  kadrosu”  iktisadi kalkınmanın da öncüsü olmalıdır. 

ABDİ İPEKÇİ’NİN ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR İLE MÜLAKATLARI 

Abdi İpekçi, Şevket Süreyya  ile iki  kez mülakat yapmıştı. Hayatının soruna doğru. Tarihleri şunlardır.  1975 Kasım ve  1976 Mart ayları.. Mülakatlar  Milliyette  yayınlandı. Konuşmaların  daha  ziyade Tek Adam  biyografisi ekseninde  geçtiği görülür. İkinci Adam (İnönü) ve   tek parti  yönetiminin kuruluşu  tali  konular olmuştur. Bu mülakatlar   onunla yapılan son  mülakatlar oldu. 

ŞEVKET SÜREYYA’NIN SÜREKLİ BİR  MİSAFİRİ: METE TUNÇAY 

Mete Tunçay’ı Türkiye’de Sol Akımlar ve Tek Parti iktidarının yükselişi kitapları ile tanıyoruz. Ben de SBF öğrencisi iken kitaplarını büyük bir merakla okudum. Tunçay araştırma ve yayınlarında Milli  mücadele ve devrim tarihimize eleştirel bir  yaklaşım  sergilemiştir. Hatta zaman  zaman “Atatürk devrimleri karşıtı”  bir çizgi izlemişti. Halil İbrahim Göktürk’ün “Bilinmeyen yönleriyle Şevket Süreyya  Aydemir”  kitabından anlıyoruz ki Mete Tunçay Aydemir’in sık sık  misafiri olurmuş. Bu ziyaret  sıklığı  “Türkiye’de Sol akımları  yazarken” olmalı.  Aydemir’in Bahçelievler de küçük  bir evi varmış .Oraya sık sık  gidermiş. Sonradan bu evin yerinde bir apartman yapılmış. 

Şevket Süreyya Bey, misafirlerine semaverinden kendisi  çay  servisi yapmaya  severmiş. Tunçay’ın Aydemirle ilişkisi gittikçe pekişmiş, ünlü yazarın Kayaş suyu  kenarındaki  eski çiftliğine, Umurbey’deki evine de gitmiş. Mete Tunçay’ın Atatürk devrimlerine ilişkin  görüşlerine katılmam. Hatta tamamen karşıyım. Ancak Şevket Süreyya Aydemir hakkındaki şu görüşüne katılıyorum: “Aydemir’in  1925  öncesindeki  görüşlerinden  sapmadığını gördüm. Kadrocular dönmüş   değillerdi. Parti (CHP)  kapitalist olmayan  bir kalkınma yoluna sevkedilemeyecek   kadar  burjuvalaşmıştı. Kadro’nun “İş Bankası  çevresi “ karşısında  tutunamamasının  sebebi buydu. 

ŞEVKET SÜREYYA HAKKINDA  BİR KAÇ SÖZ 

Şevket Süreyya’nın  asıl ünü 1960’lar Türkiyesinde oldu. 1961 demokrasisi  devrinde. Bunu haber veren ilk ürünü “Suyu Arayan Adamdır. Kitabın ilk  baskısı 1959 yılında yapıldı. Bu bir otobiyografidir. 

Şevket Süreyya’nın önemli bir özelliği neredeyse umursamazlık  derecesinde  geniş bir hoşgörüsü  vardı. En sert saldırılar karşısında  bile  daima hazırlıklı idi.  Onun  özeleştiri gücünün  en güzel örneği,  Batum günlerinden itibaren arkadaşı olan Vala Nurettin’e kitabını şu sözlerle imzalaması olmuştur.  “galiba suyun  bulunması,  yolun yitirilmesi pahasına oldu” İthaf güzel. Ama  çok doğru değil.  Bence  yazar   yolunu yitirmiş değildi. Türkiye onun teşhis ve tahlilleri ile yol almaktan çok uzaklaşmıştı. 

ŞEVKET SÜREYYA NE YAPMAK İSTİYORDU?

Şevket Süreyya Marksist teorinin kavramlarını Türkiye’nin özgün koşullarına  uyarlamaya çalışmıştı. İdeolojik olarak Bolşevikliği geri plana atıp, kalkınma  ve toplumsal eşitlik kavramları üzerinden yazı hayatını sürdürdü. Türkiye’de uluslar arası kapitalizme eklemlenmeden özgün bir kalkınma modeli uygulayabileceğine inanıyordu. 

Bu görüşler yaklaşık 30 yıl  sonra Doğan Avcıoğlu’nun “Türkiye’nin Düzeninde” öne sürdüğü “Milli Devrimci Kalkınma Yolu” ile büyük ölçüde örtüşür.