Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Bilmece bildirmece!

BERGAMA’DAN SİYANÜR GÜNLÜKLERİ-22

Ne güve ne de pas onu yiyip bitiremez; ancak insan zihni onun tarafından yutulur.

Nedir bu nesne?

Tabii ki altındır. 

Rengi ve enderliğiyle insanı mest eden, değeriyle zenginlerin gözünü kör eden kıymetli metal.

Altın kimyasal olarak soy bir metal, fiziksel olarak çok dayanıklı bir maddedir: Ne paslanır, ne çürür. Güve gibi organik maddeleri yiyen şeyler ona zarar veremez. Asitlere karşı dirençlidir, bin yıllarca bozulmadan kalabilir.

Bu yüzden yüzyıllardır değerin ve ölümsüzlüğün simgesi olmuştur.

Ama işin trajik yanı şudur:

Altın bozulmaz ama ona sahip olma arzusu, insanın içini bozar.

İnsan zihni bir kez altının cazibesine kapıldığında: Hırs artar, ölçü kaybolur. Açgözlülük normalleşir. Ahlaki değerler altının terazisine vurulur. İnsan ilişkileri meta haline gelir. Zihin, altınla doldukça vicdan boşalır.

İnsan altını tüketir; ama sonunda altın insanı yer.

Sonuçta zihin altına sahip olmaz; altın zihne sahip olur.

Altın zihni ele geçirir.

Dünya tarihi altın uğruna işlenen sayısız kötülükle doludur:Savaşlar, sömürgecilik, soykırımlar, doğanın tahribi, işkenceler, dostlukların bozulması, ailelerin dağılması…

Hepsi, bu madenin parıltısı, sahip olduğu güç uğruna yapılmıştır.

Açgözlülükle yitip gider insanlık.

Altın, ne güve ne pas gibi bir dış düşmandır.

Ama insanın içindeki boşlukla birleştiğinde bir yıkım gücüne dönüşür.

Birçok bilge kişi bu olguya karşı insanların dikkatini çekmiş, uyarmıştır.

Antik Yunanistan'da Thebai’de doğmuş,  İ.Ö 4. yüzyılda yaşamış bir şair olan Pindaros bunların başında gelir.

İnsanlık onun kültürel ününü günümüze kadar taşır.

Thebai’yi fethedip yakıp yıkan Makedonyalı Büyük İskender, saygısından dolayı onun evine dokunmamış.

Pindaros demiş: “Altın, Zeus'un  (antik Ege dininin baş tanrısı) bir çocuğudur; ne güve ne de pas onu yiyip bitiremez; ancak insan zihni altının üstün gücü tarafından yutulur”.

(Pindaros)

***

Mitoloji ve edebiyatta da altının laneti kendini gösterir:

Anadolulu, Frigaya kralı Midas zenginlik tutkunudur. Dokunduğu her şey altına dönüşsün ister, isteği gerçekleşir ama başta kendi sağlığını ve çok sevdiği kızını kaybeder.

Helen mitolojisinde İason adlı kahraman önderliğinde bir grup savaşçı, Doğu Karadeniz’de Kafkasya kıyılarında (Kolkhis’te) bulunan zenginlik ve gücü simgeleyen Altın Post'u bulup almak için yola çıkarlar. Alırlar ama başlarına gelmedik felaket kalmaz.

Tarihi anlatılardan ve sözlü gelenekten gelen bir öyküde, yerlilerin var olduğunu söylediği;  Güney Amerika’yı işgal eden İspanyolların “El Dorado” adını verdikleri efsanevi altın şehir uğruna binlerce yerlinin katledildiği bilinir. Gerçek dünya İspanyolların bu altın hırsıyla yağmalanır.Altın arayanlar, sanki insanlığını kaybetmiştir.

Modern çağda, büyük Alman yazarı J.W.Goethe’nin Faust adlı ünlü kahramanı Mefisto’yla, Şeytan’la yaptığı anlaşmada zevk ve altın karşılığında ruhunu satar.

Jack London’ın “Vahşete Çağrı” adlı eserinde, Alaska’da altın peşinde koşan insanların vahşiliği artar,doğaya, hayvanlara ve birbirlerine karşı acımasızlaşırlar. Altın uğruna uygarlık maskesi düşer, ilkel yan ortaya çıkar.

J.R.R. Tolkien’in fantastik öyküsü “Yüzüklerin Efendisi”nde sıradan, iyi  bir karakter olan Semeagol altının simgesi olan bir “yüzük” ele geçirince kötü bir varlık, Gollum olur. Bedeni bozulur. İyilik ve kötülük arasında kalır. Altın yüzük Gollum’un ruhunu yer, bitirir.

(Altın) Yüzüklerin Efendisi Gollum)

Altın fiziksel olarak çürümez; ama onun arzusu insanı çürütür.

Günümüzde de altın devlet hazinelerinde, banka kasalarında, borsalarda,  maden şirketlerinde, “Siyanürcü Ahtapot”un projelerinde parlıyor.

Ne yazık ki insan hâlâ onun büyüsünden çıkamıyor.

Oysa altını köpeklere atsan yemez!

İnsanlık hâlâ parıltıya kapılıp gerçeği kaybediyor.

“Ne güve ne pas onu yiyebiliyor; ama insan zihni onun tarafından yutuluyor”.

Altın dayanıklıdır, insan ise kırılgandır.

Ve kırılma, dışarıdan değil içeriden başlar.

***

1990’lı yıllarda Bergama-Ovacık’ta siyanürlü altın madeni işletip, burayı bir eşik gibi görüp, bütün Türkiye’ye yayılmayı planlayan siyanürcülerin amiral gemisi çokuluslu, hatta ulus ötesi şirketi Eurogold halkın direnişine rağmen bu işletmeyi açmaya girişti.

Devletin bir kesimi zehirci şirketin bürokratik işlerini hızla kolaylaştırırken bir kısmının hala tereddütleri vardı. Üstelik toplum bu konuda çok duyarlıydı.

Şirketten kamuoyunu ikna etmesini istiyorlardı.

Siyanürcü şirketin kendi propagandası için Bergama’ya getirdiği İstanbullu iyi niyetli ünlü gazeteciler köylülerin çarpıcı direnişiyle karşılaşınca burada durumun sıradan bir olay olmadığını, görülmemiş kitlesel bir barışçıl direniş olduğunu anlamışlar, köylülere arka çıkmaya daha büyük bir güçle devam etmeye başlamışlardı.

İşin giderek sarpa sardığını gören çokuluslu siyanürcü şirket, İstanbul basınından umduğu desteği bulamayınca İzmir’e yöneldi.

İzmir’in de çevreye duyarlı basınının büyük bölümü, zehirci Eurogold’a yüz vermiyordu.

O zamanki Yeni Asır, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet gibi büyük gazeteler köylülerin arkasındaydı.

İzmirli büyük sanayici Durmuş Yaşar’ın gazetesi Gazete Ege, duayen gazeteci Ahmet Yazıcıoğlu yönetiminde çevreci köylülerin yanında açıkça bayrak açmıştı.

A.Yazıcıoğlu, daha sonraları, siyanürcülerin gazeteyi yanlarına çekmek için ne uygunsuz teklifler yaptığını anlatacaktı!

Yeni Asır gazetesinin hem haber müdürü hem de genel yayın yönetmeni olarak görev almış yöneticisi rahmetli Hamdi Türkmen de siyanürcülere karşı köylünün sesi olmuştu.

Hikmet Çetinkaya, Berkant Kipöz, Hakan Atis, Süleyman Gencel, Asuman Abacıoğlu, Hakan Dirik, Gönül Soyoğul, Çağlayan Bilgen, Mustafa Yılmaz, Ünal Ersözlü, Merih Ak, Turhan Gültekin, Serdar Kızık, Halil Üner, Ali Kayadibi, Birol Keskin, Muzaffer Oktay, Macit Sefiloğu, Erdal Çarboğa gibi genç gazeteciler heyecanla köylülerin eylemleriyle ilgili yazıyor, haberler yapıyorlardı.

***

İzmir basını böyle soylu bir duruş sergilerken, bir süre sonra Eurogold (herhalde reklamcı Betül Mardin sayesinde) aradığını, kendine yandaş buldu.

1994 yılında önce Kanal Ege adıyla kurulan, sonra Ege TV adını alan bir TV istasyonu, tüm Ege Bölgesi'ne karasal yayın yapıyordu.

Sahibi, İzmir’de ambalaj sanayinde zenginleşmiş olan Cem Bakioğlu’na, yani Bakioğlu Holding’e aitti.

(Cem Bakioğlu ve Erol Yaraş)

C. Bakioğlu, Ege TV’nin başına gazeteci Ankaralı Erol Yaraş’ı getirmişti.

Çok renkli bir kişilikti Erol Yaraş!

1979 yılı İzmir Fuarı’nda sanatçı Ajda Pekkan’la nişanlanmış, fakat birkaç gün sonra ayrılmıştı. O 28, A. Pekkan 33 yaşındaydı!

Çokuluslu zengin Eurogold’un destek aradığı İzmir’de, ne hikmetse Erol Yaraş ve Ege TV birden siyanürlü altıncı oluvermişti.

“Siyanürlü altının” erdemleri kısa sürede fark edilmiş olmalıydı!

Batmakta olan TV kanalı birden canlanmıştı.

Yayınlarında “siyanürlü altın” göklere çıkarılıyor, direnişçiler yerin dibine batırılıyordu.

Bergama’da geceleri kimliği belirsiz kişiler tarafından çöp bidonları devriliyor, ertesi gün gelen Ege TV elemanları, yere saçılmış çöpleri kameraya çekip, akşam programlarında yayınlıyordu.

İlkel propaganda da bir yöntemdi:

“Belediyeciler çevreci geçiniyor ama daha kendi çöplerini toplayamıyorlar!”

Hatta bir seferinde, Belediye'nin, halkın daha iyi TV izleyebilmesi için kurduğu yansıtıcılı uydu istasyonunu ele geçirmeye, korsan yayın yapmaya kalkmışlardı.

Zorbalık da bir usuldü!

Ege TV’nin, altının faydalarına olan “inançlarından” olsa gerek (!), bu çokuluslu siyanürcü Eurogold şirketine yaptığı hırslı yandaşlık da kâr etmedi.

Çevreci köylü hareketi giderek yığınsallaşıyordu.

Ülkenin yurtsever bilim insanları, hukukçuları, aydınları, siyasi partileri yavaş yavaş ortaya çıkıyor, köylü hareketine desteklerini bildiriyordu.

***

Durum anlaşılmıştı: Bu yurt parçası savunulacaktı.

Çıban başı Bergama’daydı ama bu zehirciler bu zehirli pis işi bütün Anadolu’da yapmak istiyorlardı.

”Bergamalı çevreciler çırpınıyor, uyarıyordu. Türkiye genelinde bu lanetli siyanürlü altın işletmelerinin bütün ülkeye yayılacağı, ülkenin başına bela olacağı fark edilemiyordu.

Karşı propaganda ve devlet gücü arkalarındaydı paragöz zehircilerin.

Oysa büyük önder Mustafa Kemal’in dediği gibi “Hattı müdafaa yoktu, sathı müdafaa vardı. O satıh bütün vatandı.”

Bu ortamda bilimin, hukukun, toplumsal eylemliliğin birleştiği eşsiz bir olay yaşanıyordu Bergama topraklarında.

Çevre korumacı özdeyişler yükseliyordu Bergama semalarından. Anadolu’ya, İstanbul’a, hatta Avrupa’ya, komşu Yunanistan’a.

“Her yer Bergama, hepimiz Bergamalıyız.”

Tabii ki “siyanürcü ahtapot” da boş durmuyordu. Pıtrak gibi yayılıyorlardı ülkeye:

Artvin’e, Erzincan’a, Eskişehir’e, Kırşehir’e, Sivas’a…

(Sivas Kangal-Alacahan mevkiinde OYAK-Erdemir’in siyanürlü altın madeni girişimi. 1 ton toprakta 0.89 gr altın bulmuşlar. Komik ve ürkünç. Buna maden diyorlar. Tonunda 1 gr bile olmayan altını almak için binlerce dönüm arazinin toprağını siyanürleyecekler.)

Gerçekten, “sustukça sıra ‘sana’ geliyordu”!

Bergama’daki karşı çıkış ve yöntemleri, dalga dalga bütün ülkede duyulacaktı.

Bergama’nın sloganları, ta İstanbul’a Gezi Parkı’na kadar ulaşacaktı.

Her ne kadar kem gözler kötülüğe karşı direnişi ezmeye kalksalar da!

Güvenin ve pas’ın yiyip bitiremediği altın, kimilerinin zihnini yutsa da!

Haksızlığa karşı insan ayağa kalkması biliyordu!

İnsan, böyle insan olmuştu zaten!

***

Altın çıktı! Altın indi!

Gramı şu kadar, ons’u bu kadar!

Çeyrek altın, yarım altın, tam altın!

Zalim piyasa!

Nereye kadar?

………

…………

Kaynaklar:Pindar, Fragman 222-209 Sir John Sandys.çevirisi// https://www.haberler.com/haberler/sivas-in-kangal-ilcesinde-71-5-milyar-tl-lik-19220114-haberi/https://www.academia.edu/20658145/BERGAMA_D%C4%B0REN%C4%B0%C5%9E%C4%B0) /// https://alivedatoygurmadencilik.wordpress.com/2018/01/06/ovacik-altin-madeni-bugunlere-nasil-geld i////(https://www.bloomberght.com/turkiye-de-2001-2017-arasinda-toplam-273-ton-altin-uretildi-2098458?page=2))

Sefa Taşkın

09.11.2025

Bergama/İzmir