Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8432
Dolar
Arrow
36,4673
İngiliz Sterlini
Arrow
45,9719
Altın
Arrow
3355,0000
BIST
Arrow
9.659

'Kassandra' öngörüsü!

BERGAMA’DAN SİYANÜR GÜNLÜKLERİ-12

Dünya, özellikle batı edebiyatı ve bilimsel olgular, tanımlar antik çağın Helen, Roma söylencelerinden çok yararlanır.

Freud’un psikolojide erkek ve kız çocuklarının anne ve babalarına olan düşkünlüğünü adlandırdığı “Oidipus ve Elektra” Kompleksi:

Kendini beğenme “Narsizim”, “nergis” (Narcisos) olgusu:

Sürekli tekrarlanan ve sonuç vermeyen çabayı tanımlayan “Sisifos (Sisiphos öyküsü) etkisi”:

Temizlik tanrıçası “Hygeia” “Hijyen”, uyku tanrısı “Morfeos” (Morfin), açık denizler tanrısı “Okeanos” (Okyanus), Romalılarda yanardağların, ateşin tanrısı “Vulcan” (Volkan) bunlara örnektir.

Bu söylencelerin en ilginçlerinin başında, antik çağda ve günümüze çok önemli olaylara yol gösterici olarak değerlendirilebilecek “Kassandra öngörüsü” gelir.

***

(Bir Kassandra büstü)

O da Helen mitolojisine dayanır.

“Kassandra” İzmirli büyük ozan Homeros’un İliada destanında ana temasını şiirleştirdiği söylencesel Troya (Çanakkale) Savaşının en göze çarpmayan ama anlamlı karakterlerinden biridir.

Bu destanda öyküsü ve kahramanları anlatılan Troya Savaşı o zamanların söylencesel Dünya Savaşıdır!

Homeros’un deyişiyle, “iri karınlı gemileriyle” Yunanistan anakarasından gelen Ahkalar/Helenler karşı kıyıdaki zengin Troya’ya sahip olmak için Batı Anadolu topraklarına çıkacaklar ve sonunda kenti ele geçireceklerdir.

Başlarında Kral Piramos’un bulunduğu, oğulları Hektor ve Paris, akrabası Aeneas gibi güçlü savaşçılar olan Troya kendine güvenlidir.

İnsanları özverili, surları kalındır!

Akhalar/Helenler de kalabalık ve yaman savaş ustalarıdır.

Gemileri, yine Homeros’un yakıştırmasıyla “denizleri karatacak kadar” çoktur’

Kral Priamos’un güzel kızı “Kassandra” bu savaşın, “Troya’nın yenilgisi ve kentin düşmesi ile sonuçlanacağını, buna göre davranılması gerektiğini” öngörür.

Babasını ve kardeşlerini uyarır. “Sakının” der, “savaştan”! 

“Uzlaşma yolu arayın”!

Kassandra’ya kimse inanmaz!

 

(Kassandra’nın öngörüsü: Hile ile tahta atın sokulmasıyla Troya’nın düşüşü)

***

“Kassandra” Troya’da küçüklüğünden beri hep bir kâhin/bilici olmak istemiştir. 

Doğru kehanette bulunma, öngörü antik çağda çok önemli bir işlevdir. 

Çok saygın bir yetenektir. Geleceği görür çünkü kahinler!

Kahinler, bu işin tanrısı Apollon Tapınaklarında isteyenlere, bilmeceli sözlerle yarınlarıyla ilgili kehanette bulunurlardı o zamanlar.

Kesilen kurbanların karaciğerine, bağırsaklarına bakarak kehanette bulunmak bu tapınaklarda yaygın olarak yapılırdı.

Bu iç organların üstü pütürlü ve dalgalıydı. Yer alan karmaşık çizgilere bakılarak her türlü yorum yapılabilirdi!

Nerdeyse kutsaldı kehanetler! 

Öngörünün gerçekleşmesi tanrı iradesi sayılırdı!

Kuzeybatı Yunanistan’daki Delphi’nin Apollon tapınağı bunların en ünlüleriydi.

Kehanetlerinin çok etkili olduğu kabul edilirdi.

Krallar oradaki kahinlere danışmadan sefere çıkmazdı!

Delphi’nin ardından, Didyma (Didim-Aydın), Klaros (Ahmetbeyli-İzmir), Smintheus (Gülpınar-Çanakkale), Gryneion (Şakran-İzmir), Lairbenos (Denizli), Sidas (Demirci-Manisa) gibi yerleşimler Batı Anadolu’da bulunan Apollon tapınaklarına sahip olan kehanet merkezleriydi.

Bu tapınaklarda öngörüde/kehanette bulunan kadınlara “pythia” deniyordu.

Kuzey İzmir’de Şakran ile Aliağa kenti arasında denize dökülen, bugün Güzelhisar Çayı dediğimiz ırmağın adı eski çağda “Pythikos”, “kahinlerin akarsuyu” idi.

Yakın zamana kadar, yaygın olarak bu işi “falcılar” gerçekleştiriyordu. Hala da varlar!

Günümüzde toplumsal ve siyasal öngörüler gazetelerin köşe yazarları ve yorumcuları, danışmanlar tarafından yapılıyor! 

Bazı gazetelerde yıldız falı köşeleri bulunuyor!

Halk arasında bugün, “fala inanma ama falsız da kalma“ gibi gülümsenerek söylenen ifadeler var!

 

(Felaketi öngören Kassandra’ya kimse inanmadı.)

 

***

Apollon “ışığın” da tanrısıydı ama aynı zamanda kahinlerin de. 

Ona adanan tapınaklar bu öngörü işinin yuvasıydı.

Söylence bu ya, farklı bir Anadolu kızı olan genç ve güzel “Kassandra” öngörü yeteneği edinmek istemiş,  kahin olma dileğini iletmek için gittiği tapınağında TanrıApollon’a yalvarmış.”

“Apollon ise bu alımlı kızı görünce onunla beraber olmak istemiş”.

Genç kız bu isteği kabul eder gibi görünüp “öngörü/kehanet” yeteneğini Tanrıdan almış ancak, önce kabul ettiğini söylediği halde  Apollon’un sevgilisi olmayı reddetmiş.

Bunun üzerine öfkelenen Apollon “Kassandra”yı lanetlemiş.

Lanete göre; “Kassandra geleceği görecek ama kimseyi buna inandıramayacaktır. Asla saygın bir rahibe olamayacaktır. Kadın olarak aşağılanacaktır.”

Apollon’un buyruğu gerçekleşmiş.

”Troya’nın düşmanın eline geçeceğini ve yıkılacağını önceden bilmesine, babası Piramos’u ve kardeşlerini uyarmasına rağmen kimse Kassandra’ya inanmamış ve uyarılarını dikkate almamış”.

Gerçekten de, kente sokulan “tahta atı”ın içine saklanmış Akha/Helen askerlerinin kapıları açması sonucu, Troya böyle bir hile ile düşmüş.

Akhalar  kenti, yıkmış. İnsanlarını öldürmüş, tutsak etmiş.

“Kassandra”, Troya kentin koruyucusu tanrıça Athena’nın tapınağında tecavüze uğramış, alınıp götürüldüğü karşı kıyıdaki Akha Kralının sarayında öldürülmüş.

Bu anlatı günümüz biliminde ve toplumsal yaşamda bir metafor olarak “Kassandra öngörüsü” deyimiyle değerlendiriliyor, kullanılıyor. 

Bu deyim “bir kişinin gelecekle ilgili doğru tahminlerde bulunmasına rağmen, çevresindekilerin ona inanmadığı veya ciddiye almadığı durumu” ifade ediyor.

***

Bu olguyla günümüzde de sıkça karşılaşılıyor.

Bilge, bilgi de yetkin, deneyimli kişilerin yaptığı toplumsal ve siyasal akıl yürütmeler, uyarılar ne yazık ki dikkate alınmıyor.

Göz ardı ediliyor.

Bu uyarılara uymamak, bazen bilgisizlik ve algı yetersizliğinden kaynaklandığı gibi kimi çevrelerin çıkarlarına uymadığı için de olabiliyor.

Özellikle “yeni vahşi kapitalizm” edeceği karlara zarar verecek, eksiltecek her türlü bilimsel uyarıya aldırmıyor, bildiğini okuyor.

Kendi çıkarından başka hiçbir şeyi önemsemiyor.

Ülke düzeyinde resmi karar vericiler de zaman zaman bu akışa uyuyor.

Doğru uyarılara kulaklarını tıkıyor!

Hele ülkemizde yaşanan, yaşanmakta olan “siyanürlü altın madenciliğinde.”

****

30 yıl içinde bütün ülkeyi işgal eden çokuluslu siyanürlü altın madencilerinin Türkiye’ye ilk giriş yeri olan Bergama’ya geldiklerinde yörede yaşayanların ve kamuoyunun ne bilgisi ne algısı vardı. 

Sadece sezgi, işin sonunun insanlar için iyi olmayacağını hissettiriyordu!

O günlerde, 1989 yılının güzünde Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Prof .Ayşe Bayraktar Bergama Belediyesine geldi.

İlgilileri siyanürlü altın madenciliğinin tehlikeleri  konusunda uyardı.

Zaman Alman, Fransız, ABD’ güdümlü Avustralyalı ortaklı Eorugold şirketinin İskoçyalı CEO’su Roger Mc Cradock’un ve reklamcılarının siyanürlü altının ne kadar “şifalı” (!) olduğunu propaganda ettiği günlerdi.

Prof. Bayraktar’ın bu uyarısı dikkate alındı. Bergama sakinleri konuyu araştırmaya başladı.

Ancak sonra Prof. Bayraktar birden ortadan kayboldu. Telefonlara çıkmadı. Aramalara yanıt vermedi.

Uyarısı değerliydi ama sonradan suskunluğa geçmesinin nedeni birilerinin kulağını çekmesi miydi bilinmez!

Öyle olunca konu İzmir Mühendis Odalarına iletildi ve bilimsel yardım istendi.

Zaman ilerledikçe, “siyanürlü altın madenciliği” ülkede tartışılmaya başlanınca, bazı üniversitelerdeki bilim çevrelerinin de konuyu araştırdıkları, seslerin yükseltmeye başladıkları görüldü.

Bu yabancı çokuluslu şirketin desteğiyle İzmir 9 Eylül Üniversitesinden Orhan Uslu’nun hazırladığı siyanürlü altın madenlerin “faydalarını” anlatan sözde “ÇED” raporundaki bilimsel yanlışlar bardağı taşıran son damla oldu.

 

(Bergama köylüleri ve çevrecilere bilgi veren, uyaran  Bilim İnsanları)

Ege Üniversitesi Kimya Fakültesinden Prof.Emür Henden ve Prof.Gürel Nişli,  Ziraat Fakültesinden Prof.Ümit Erdem, Tıp Fakültesinden Prof.Fethi Doğan  çok önemli bilimsel katkılarla Prof. Orhan Uslu’nun “siyanürlü altın madenciliğini aklayan raporunu bilimsel olarak yerle bir ettiler.

Ardından onlara İstanbul Teknik Üniversitesinden Prof. İsmail Duman, Prof. İlhan Tanıllı gibi seçkin bilim insanları katıldı.

Bu çok kıymetli bilim insanları köylüleri, çevrecileri hiç yalnız bırakmadılar. Her türlü baskıya karşı hep yanlarında durdular.

Onların çalışmaları ve açıklamalarıyla Bergamalılar, Ovacık-Çamköy’de işletilmek istenen zehirli madene karşı çekincelerinde ne kadar haklı olduklarını gördüler.

“Gerçek bilim” arkalarındaydı.

Anlaşılıyordu:

“Çoluk çocuklarının, koyunlarının kuzularının hayatı tehlikedeydi.”

“Bu yabancı şirket para kazanmaktan başka ne düşünürdü ki.”

“Topraktaki altını alıp gidecekler, onlar dağ gibi zehirle başa başa bırakacaklardı.”

“Oysa önlerindeki verimli Bakırçay Ovası onlara yeterli geçim sağlıyordu.”

“Bu belaya karşı çıkmak lazımdı!”

 

(Yıl 1998)

 

***

Karşı çıkıldı da. 

Toplantılar, mitingler, çeşit çeşit barışçıl eylemler yapıldı.

Hatta kapalı oylama/referandum bile! Maden köylülerinin yüzde 99.9’u işletmeye “hayır” dedi.

“Hayır”, “siyanürlü altına hayır”, sloganlarıydı. 

Ama siyanürcü şirket ve onlarla yardımcı olan yerli karar vericiler ısrarlıydı. 

Yapacaklardı bu işi, çıkaracaklardı zehirli altını!

Endişeleri kabul görmeyince yaptıkları “barışçıl eylemlerin” yanı sıra” hukuk”a de baş vurdu köylüler. 

Madenin çalışmasına engel olacak, hemen her davayı kazandılar. Mahkeme mahkeme koştular.

Allem edildi kallem edildi, aç kapa aç kapa, yasa dışı çalıştırmalarla Bergama madenindeki cevheri bitirdiler.

Muratlarına erdiler!

Arkalarında dev gibi çukurlarda tonlarca zehir bırakarak.

Sonra bu çukurlara; Balıkesir Havran, Dikili-Çukuralan gibi başka yerlerden getirdikleri cevheri işleyip geride kalan atıkları atacaklar, hala süren Hukuk mücadelesine rağmen bu zehirli çukurların sayılarını arttıracaklardı.

Yöre çok  çok büyük bir zehir deposu haline dönüşecekti.

 *** 

(Balıkesir-İzmir. Madra Dağı. Hüseyindede yaylası. Siyanürlü maden.) 

Sonra tüm Anadolu’ya yayıldılar.

Havran’dan Artvin’e, Fatsa’dan Uşak Kışladağ’a, İvrindi’den Erzincan İliç’e kadar bereketli Anadolu topraklarına, serin dağlarına, yaylalarına çöktüler.

Bunlardan biri yine bu topraklara yakın bir yerdir.

Ege Denizi kıyılarının en yüksek dağı Madra’nın zirvesindeki Balıkesir İvrindi’de Hacıhüseyinler yaylası dibinde yeni bir “siyanürlü altın madeni” işletmeye giriştiler.

Bu işin sahibi, “İzmit Körfez Geçişi Köprüsü”, “Ilısu Barajı” gibi büyük projeleri gerçekleştiren ünlü  Nurol Holding’e ait TÜMAD Madencilik Şirketiydi.

Yöredeki yüzlerce dönümlük merayı da maden sahası olarak kullanmak istiyordu.

Durumu kolaylaştırmak için İvrindi İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü, 25 Aralık 2024 tarihinde verdiği kararla merada var olan cami, ev, dam, saya gibi malların köylüler tarafından izinsiz yapıldığına karar vermiş, boşaltılmasını buyuruyordu.

Böylece Nurol Hoding’in TÜMAD şirketinin meraları siyanürlü maden alanı olarak kullanmanın önü açılmış olacaktı.

Böylece, yurdumun çiçekler açan, kuzular yayılan dağlarına açılan siyanürlü altın ocaklarının sayısı giderek artıyordu. 

***

Resmî belgelere göre şimdi sırada daha 500 yer var.

Çok tehlikeli, riskli bir iş olana siyanürlü madenler işletilmeye başlanınca tabii ki acı haberler de gelmeye başladı.

Bergama köylülerinin uyarıları, bilim insanlarının saptamaları, bunlara dayalı öngörüleri bir bir çıkmaya başladı.

Fatsa’da, Şebinkarahisar’de dereler zehirleniyordu.

Bir zamanlar Troyalı “Kassandra”nın şen rüzgarlarla serinlediği Kaz (İda) Dağları oyum oyum oyuluyordu.

Hele şimdi, zehirli trajedi sürüyor:

Uşak Kışladağ’da kazılarak oluşturulan dev çukur, yaygın zehirli atık deposu herkesi korkutuyor.

Bu topraklarda kuzuların ölü doğduğu söyleniyor. 

Zehirlenecek alanın daha da büyütüleceği iddia ediliyor.

TC. Uşak İl Sağlık Müdürlüğünün geçen yıl Uşak Belediyesinin organize ettiği bir çalışmada açıkladığı verilere göre, Eşme ve Ulubey bölgesinde yeraltı sularındaki arsenik (fare zehri) oranı son 10 yılda 70 ve 700 kat arasında artmış.

(Uşak-Kışladağ’da ürkütücü siyanürlü altın madeni: Çukurlar, zehirli atıklar)

Erzincan İliç’te olanlar ise tam bir facia:

Buradaki siyanürlü altın madeninde,13 Şubat 2024 tarihinde saat 14.28’de meydana gelen facia sırasında “Kenan Öz, Adnan Keklik, Ramazan Çimen, Fahrettin Keklik, Abdurrahman Şahin, Hüseyin Kara, Mehmet Kazar, Şaban Yılmaz ve Uğur Yıldız adlarındaki 9 işçi çöken siyanürlü, arsenikli toprak yığınlarının altında kalarak öldü.

Bu Dünya’da bu teknolojinin kullanıldığı bir altın madeninde yaşanmış en büyük ölümlü facialardan biriydi.

Kanadalı “SSR Mining Şirketi” ve ortağı ünlü “Çalık Holding” işletiyordu bu madeni.

Durumlar yargıya iletildi. Yargılama sürüyor.

Sorumlular aranıyor. “O kişi” mi, “bu kişi” mi?

Bakalım gerçek sorumlu bulunacak mı yoksa suç birilerinin üstüne yıkılacak mı?

Ya da gerçek sorumlu kim?

(Erzincan İliç’de 9 kişiye mezar olan siyanürlü altın madeni çukuru ve zehirli atıklar)

***

Öte yandan TBMM, AKP Antalya Milletvekili Atay başkanlığında  10’u AKP’li, aralarında CHP’li Mustafa Sarıgül, Deniz Yavuzyılmaz’ın da bulunduğu  22 milletvekillerinden oluşan bir araştırma komisyonu kurdu. 

Gazeteci İbrahim Gündüz’ün verdiği bilgiye göre; Komisyonun oluşturduğu ön raporda,” bu madende 122 bin 700 metrekarelik alanda (toprağı) siyanürleme işi yapılmış, alanda metrekareye saatte 9,78 litre siyanürlü solüsyon (eriyik) verilmiş… “

Yani Çöpler Altın Madeni’nde “bir saatte 1 milyon 200 bin 6 litre siyanürlü sıvı, bir günde ise 28 milyon 800 bin 144 litre siyanürlü sıvı basılmış.”

Bu miktarlar korkunç!

Bu kadar zehir toprağın bağrına dökülmüş.

Hazırlanan 7 bölüm ve 518 sayfadan oluşan taslak rapor,  Erzincan-İliç’de meydan gelen bu faciayı bir  “Kaza Olayı” olarak nitelemiş.

TBMM Komisyonu üyesi, CHP’li  Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Erzancan-İliç maden faciasını sevimli göstermeye çalışılmasına itiraz etmiş, burada uygulanan projelerle, önceki  ÇED raporlarının  uyuşmadığını ortaya çıkarmıştı.

(Facia yaşanan Erzincan iliç’deki siyanürlü madende keşif yapan TBMM Komisyonu)

Türk Dil Kurumu “kaza”yı; ”istem dışı veya ihmal, tedbirsizlik ve dikkatsizlik dolayısıyla bir kimsenin, bir nesnenin veya bir aracın zarara uğraması” olarak tarif ediyor.

Oysa bu gibi facialar bu tür madenciliğin” “fıtratında” “yaradılışında” var.”

Yani bu tür zehirli madenler işletilirse er geç böyle felaketler olacak, oluyor!

(TBMM Çevre Komisyonunun hazırladığı Erzincan’daki siyanürlü madenle ilgili rapor)

Dünya’nın ve ülkemizin diğer yerlerindeki örnekleriyle “siyanürlü altın madenciliği” zaten böyle facialara yol açan bir işletme tarzıdır.

Onlarca kez kanıtlanmış bu olgu:

Hele, Erzincan-İliç’te olduğu gibi eğer açıklanan rakam doğruysa. 1 ton topraktan 1.25 gr altın çıkarmak için bütün bu riskler.

Minnacık bir parça altın için bir ton toprağı zehirlemek!

Akıl kârı mı, “yeni vahşi kapitalizmin” kârı mı”?

***

Bergama köylüleri ve onları aydınlatan yürekli, değerleri ölçülmez bilim insanları bu olacakları 30 yıl önce gördüler, uyardılar.

Bilimi kullanarak siyanür zehrinin tehlikelerini insanlara anlattılar. Geleceği gördüler, bildiler.

Bergamalılar onları dinledi, ülkenin karar vericileri onlara aldırmadılar.

Her türlü çığlığa bir avuç altın için kulaklarını tıkadılar.

Tabii ki bilim insanları, doğruyu arayanlar, gerçeği sorgulayanlar antik çağın kahinleri değil.

Artık insanlığın mistik kehanetlere ihtiyacı yok.

Tek yol gerçek gösterici olan “doğru bilim”.

“Tanrısına” karşı çıkmakla başına birçok kötülük gelen mitolojik “Kassandra”, Ege toprağının bu bahtsız kızı, günümüzde yaşasaydı, o da insanları uyarır, muhakkak zehirli siyanüre karşı çıkardı.

***

(Kassandra)

Bu nedenlerle Erzincan’da ve diğer zehirli madenlerde oluşan felaketlerin asıl sorumlusu bu tür “siyanürlü madenciliktir”.

O faciayı bir” kaza” deyip üstünü örtmek bir başka faciadır.

Felaketleri önlemenin tek çaresi ise işletilenleri derhal kapatmak, yenilerine izin vermemektir.

Yoksa insanların iki eli, kuşların kelebeklerin kanatları, sincapların tavşanların ayakları bu olguyu görmezlikten gelenlerin yakalarındadır.   

Çağdaş Kassandraların öngörüsü budur!

(Kaynak: https://kisadalga.net/yazar/rapor-aciklandi-2-faciadan-once-defalarca-denetlemisler-120423

https://kisadalga.net/yazar/rapor-aciklandi-1-meclis-komisyonu-sirket-yonetimini-sucladi-120152

https://www.egedeyenigun.com/kisladag-altin-madeni-daha-ne-kadar-genisleyecek

Azra Erhat (1984): Mitoloji Sözlüğü. s.183)

Sefa Taşkın

02.03.2025

Karşıyaka/İzmir