Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,7287
Dolar
Arrow
40,2873
İngiliz Sterlini
Arrow
54,1662
Altın
Arrow
4325,0000
BIST
Arrow
10.366

'Yağma Hasan'ın böreği' yasası

BERGAMA’DAN SİYANÜR GÜNLÜKLERİ-17.

Rivayet odur ki:

Eski zamanda bir gün Hasan adında bir adam, bir açık alanda (meydan, pazar, köy düğünü vs.) börekler hazırlayıp yere serer. Börekleri kimin için yaptığı belli değildir.

Bunu görenler "yağma var!" diyerek böreklerin üstüne çullanırlar. Herkes önüne geleni alıp yemeye başlar. Hasan ise bu duruma karşı çıkmaz, karışmaz.

Bu sırada biri sorar:

— “Yahu bu börekler kimin?”

Cevap gelir:

— “Yağma Hasan’ın böreği!”

Yani: “Sahibi karışmıyor, isteyen istediği kadar alsın!”

(Çok bilinen bir Anadolu hikayesi-Canlandırma:YZ)

**

Dünya kapitalizminin “metal ve enerji madenciliğine” düşkünlüğü, “isteri” düzeyine ulaştı.

Bu alanda hem para bol hem de bu maddeler stratejik.

Devletler bu duruma kol kanat geriyor.

Türkiye de buna dahil.

“Vahşi kapitalizmin” en gaddar yöntemleri kullanılıyor bu madencilikte. Bu yöndeki girişimler şimdi yasal düzenlemelerle daha da güçlendirilmeye çalışılıyor.

ABD Başkanı Donald Trump bile savaş içindeki Ukrayna’nın “kıymetli metal” madenlerine, güya onu korumak adına el koymaya çalışıyor.

En vahşi uygulamalarla doğayı alt üst edip, “siyanür” gibi zehirli, “sülfürik asit” gibi çok yakıcı, eritici maddeler kullanıp; geride yığınlarca zehirli atık bırakan yöntemlerle altın, gümüş, bakır gibi metaller elde etmek, Türkiye’de yerli ve yabancı şirketlerin öncelikli hedefi olmaya başladı.

Şimdilik ülkemizde, Erzincan-Çöpler, Uşak-Kışladağ, İzmir-Efem çukuru gibi yaklaşık yirmi yerde toprağı zehirliyorlar.

Sırada yaklaşık 500 yer var.

Bunlarla beraber; enerji dönüşümünde verimsiz ve tek başına kâr etmesi zor olan, ancak devlet destekli modellerle işletilip madenciye para kazandırabilecek düşük kaliteli linyit madenleri için binlerce ağacı kesmek, işlenebilir tarım topraklarını kullanılamaz hâle getirmek, vahşi kapitalizmin bir diğer yüzü.

Bu durum, Muğla’nın Menteşe, Milas ve Yatağan ilçelerinde yer alan 48 köyde yaşanmakta.

(Muğla-Milas-İkizköy-Akbelen Ormanlarını kesilmesine karşı direniş)

Belki sırada başkaları da var!

Bu tür düşük kaliteli kömür kullanılarak, devlet sübvansiyonuyla işleticisine kâr ettirilecek termik santraller; çok büyük ölçülerde su ve elektrik harcayan,siyanürlü altın madenlerinde çevreye zehir saçan “vahşi kapitalistlere” ucuz enerji verecek.

Topyekûn kâr, topyekûn zehir.

Toplumsal ilerleme yerine, doğal felaket.

Muğla’daki zeytinlik talanı, yalnızca elektrik için değil, bir anlamda siyanürlü madenleri beslemek için!

Emperyalizmin en canavar parçalarından siyanürcü ahtapotun kolları, çok uluslu yabancı şirketler olarak ülkemize girdi, şimdi de açgözlü yerli şirketler doğayı artık derinden mahvediyor.

Ülkelerinin sorunlarını çözemeyen siyasal güç sahipleri de onları var gücüyle kolluyor.

Ülke sanki bir yeni sömürge!

***

(TBMM)

16 Haziran 2025 tarihinde TBMM’ye sunulan, 215 sıra sayılı torba yasa teklifi önce “Sanayi–Ticaret–Enerji–Tabii Kaynaklar ve Teknoloji Komisyonu”ndan 26 saat süren görüşmeler sonucu kabul edildi.

TBMM Genel Kuruluna gelen “zeytinliklerle”ve “olası kirletici işletmelerle” ilgili olanların da içinde bulunduğu maddelerMeclis’ten geçti, geçiyor.

Zehircilerin işleri olağandışı kolaylaştırılıyor.

Türkiye’de, başta zehirli maden ve verimsiz kömür işletmeleri olmak üzere bu tür yatırımlar için bakın neler neler yasalaşacak ya da yasalaşıyor.

İstanbul İklim Adaleti Koalisyonu, Ekoloji Birliği olmak üzere 18 çevreci sivil toplum kuruluşu, EGEÇEP ve Muğla ÇEP’in açıkladığına göre:

“Bergama’daki siyanürlü altın madenine karşı verilen çevre mücadelesi sürecinde halkın ısrarıyla, bu tür işletmeler için konulan ve daha sonra yavaş yavaş yapılan düzenlemelerle etkisi azaltılan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) uygulaması neredeyse ortadan kaldırılıyor.”

“Yani, bir işletme açılmadan önce çevreye zararlı mı değil mi diye yapılması gereken inceleme son derece gevşetiliyor.”

“Şirketlere kolaylık sağlamak amacıyla ÇED süreçleri kısaltılıyor.”

“ÇED süreçleri, şirketler yerine Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) tarafından yürütülüyor.”

“ÇED kararı olmadan diğer izin ve ruhsatlar için başvuru yapılabiliyor.”

“MAPEG’e, yani bir devlet kurumuna, diğer kamu kurumlarından yasal olarak alınması gereken tüm izin süreçlerini hızlandırma ve kolaylaştırma yetkisi veriliyor.”

“Yani bir işletmenin çevreye zararlı olup olmadığı tam olarak belirlenmeden izin verilebiliyor.” 

“Ya işletme projeleri yeterli güvenlik sağlamıyorsa, zehir barajlar patlarsa!”

“Bilimsel ve toplumsal olarak “Gerekli Risk” analizi yapılmıyorsa!”

“MAPEG’in istediği onayı, Orman Bakanlığı, Devlet Su İşleri, Devlet Karayolları Genel Müdürlüğü, Tarım ve Enerji Bakanlığı gibi ilgili kurumlar dört ay içinde vermezse, izin verilmiş sayılıyor.”

“Böylece ormanların şirketlere devri daha da kolaylaştırılıyor. Maden alanlarındaki ormanlar, MAPEG’e ücretsiz olarak devrediliyor.”

“Milli parklar, korunan alanlar, sit alanları, sulak alanlar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, enerji ve madencilik yatırımlarına açılıyor.”

“Zeytinlikler, maden ve enerji şirketleri için kamulaştırılarak köylünün elinden alınıyor.”

(Türkiye’nin dört bir yanından gelen çevreciler TBMM önünde yasayı protesto ediyor.)

“Yatağan Termik Santrali’ni işleten Yatağan Termik Enerji Üretim A.Ş. ile Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerini işleten Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.’ye,böylece istekleri yönünde, bir anlamda özel kanun çıkartılıyor.”

“400 bin dönümü kapsayan; 57.140 futbol sahası büyüklüğündeki Muğla-Yatağan ve Akbelen bölgesinde bulunan zeytinliklerin sökülüp taşınması (!) kararlaştırılıyor, bu saha düşük kaliteli linyit madenciliğine açılıyor.”

“Bu maddeyle ilgili bazı milletvekilleri vicdana gelmiş olmalı ki, yasa teklifine sökülecek 1 ağaç için 2 ağaç dikilmesini TBMM Genel Kurulu’nda eklemişler.”

“Bu bağlamda Muğla’da 48 köy ve mahallenin yerinden edilmesinin önü açılıyor.”

“Bu nedenle, Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkarılan, zeytinlikleri koruyan “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun”un değiştirilmesinin yolu açılıyor.”

“Böylece Türkiye’de tüm zeytinlikler tehlike altına giriyor.”

“Meralar, enerji şirketlerine tahsis ediliyor.”

“Bu tür yatırımlarda devlet tarafından acele kamulaştırma kararları verilebiliyor. Bu uygulamada, vatandaşın kendi mülkü üzerinde hiçbir hakkı kalmıyor.”

“Kaçak enerji yatırımlarına imar affı getiriliyor.”

“Şirketlere verilen vergi indirimlerinin süresi uzatılıyor.”

“Kritik ve stratejik madenler için ilgili kurumlar tarafından izin verilmezse, Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlığında oluşturulan bir kurul, her şeye rağmen izin verme yetkisine sahip oluyor.”

“Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na, imar planı yapma ve inşaat ruhsatı verme yetkisi veriliyor.”

“Hayret, Bayındırlık Bakanlığı, Belediyeler bile devre dışı bırakılıyor”.

“Ormancılık ve çevre korumadan sorumlu kurumlar yetkisizleştiriliyor, koruma sağlayan kanunlar etkisiz hâle getiriliyor.”

Oh, ne ala!

Teşbihte hata olmaz, ülkemiz toprakları sanki, “yağma Hasan’ın böreği”!

İşte böyle maddeler içeren yasa düzenlemeleriyapılıyor, yapılmak üzere.

(Türkiye’nin dört bir yanından gelen çevreciler yasayı protesto ediyor.)

***

Yukarıda ifade edilen yasalar çıkarılır ve uygulanırsa, bakın Türkiye’de neler olabilecek:

Bunun Dünya’da örnekleri var.

Bu örneklerin özneleri ülkemizde, her köşede!

Bilindiği gibi zehirli metal ve siyanürlü altın madenciliği, Türkiye’ye Bergama üzerinden girdi.

Emperyalizmin en güçlüelamanlarıyla: Dev Alman, ABD’li ve Fransız şirketleriyle.

Bergama köylülerinin ve çevrecilerin inanılmaz direnişine, Ankara’daki karar vericilerin inanılmaz inatçı ısrarına, mahkeme kararlarına rağmen; yetkililer sahip oldukları aklîsorumlulukları da hiçe sayarak madenin işletilmesine izin verdi.

Kadınların, çoluk çocukların, sincapların kelebeklerin, zeytin ve çam ağaçlarının göz yaşına bakmadan!

Kıymetli maden Emperyalizmi ülkemize girince, Anadolu’ya pıtrak gibi tutunan, Ahtapotun kolları gibi ülkeyi saran çok uluslu şirketler içinde görünürde olanlar içinde en yaygın olanlar Kanadalı firmalardı. Arkalarında dünyanın büyük para babaları vardı.

Bunların bilinenleri: Metal Mining, El Dorado, Inmet, Alacer, SSR Mining, Fiart Quantum Mining, Anagold gibi şirketler.

Yakın zamanlarda “Alamos Gold” adlı Kanadalı bir şirket daha ortaya çıktı.

İşlerini, Türkiye yasalarına göre kurdukları “Doğu Biga” adlı şirket aracılığıyla yürütüyorlar.

Güya Türk şirketi “Doğu Biga”nın yönetim kurulu Kanadalı AlamosGold’a bağlı. Son yıllarda yabancı şirketin CEO’su John McCluskey, Doğu Biga için yönetim kurulu başkanlığına getirilmiş.(alamosgold.com + T24 + Yeniçağ Gazetesi)

Sermaye artışları da tamamen Alamos Gold tarafından finanse ediliyor ve kontrol ediliyor.(T24, ICT Media)

Dünya’da “vahşi kapitalizm” işlerini böyle yönetiyor.

Alamos Gold da diğer siyanürcü şirketler gibi dünyaca sabıkalı.

Bu şirket de birçok siyanürcü Kanada şirketi gibi Latin Amerika’da Meksika’ya dadanmış.

Aynen Erzincan-Çöpler madeninde Kanadalı Anagold şirketinin, Uşak-Kışladağ’daKanadalı El Dorado’nun yaptığı gibi siyanürü toprağa püskürtüp altını almışlar, her yana zehir bulaştırmışlar.

Doğayı yok etmiş, insanların ölümüne neden olmuşlar.

Sicilleri kirli!

(Alamos-Mexica, Texico madenini yerlilerin protestosu-Dünya basınında)

***

AlamosGold’un Meksika’daki Esperanza Silver / Morales / Tetlama bölgesinde, siyanürkullanarak altınmadeni işletmegirişimi karşısında, yerel halk ayaklanmış; çevreci gruplar barışçıl gösteriler düzenlemiş.

Bölgede yaşayan yerli Nahua halkı, 14.01.2022 tarihli gösterilerde, altın madeninin çevreyi olumsuz etkilediğini, su kaynaklarına zarar verdiğini, köylerin pınarlarını kuruttuğunu, patlatılan dinamitlerin büyük sarsıntılar yarattığını haykırmış ve bu madenin kapatılmasını talep etmiş.(https://www.business-humanrights.org/en/latest-news/mexico-nahua-people-protest-against-canadian-mining-company-alamos-golds-entry-in-temixco)

Ancak, bu bölgede maden karşıtı eylemlerde aktif rol alan çevreci liderlerden biri, kişisel sosyal medya hesabı üzerinden işkence ve kaçırılma tehdidi aldığını bildirmiş.

Meksika’da silahlı kokain üretici ve satıcıları çok acımasız.

Ölmek, öldürmek sıradan bir olay!

Çevreci lider tehdit mesajlarında telefon numarası, adresi ve ailesine dair fotoğraflar paylaşılmış.

Protestocu, “Beni susturmaya çalışıyorlar” diyerek polise başvurmuş. Durum basında geniş yer bulmuş.

Bu madence zengin bölge, “Siyanürcü Ahtapot”un Kanada görünümlü kolları tarafından her yönden kuşatılmış.

Meksika’da 200 kadar Kanada menşeli siyanürcü şirketin bulunduğu bildiriliyor.

Yine Meksika’nın Guerrero bölgesindeki Cacula yerleşiminde, aralarında AlamosGold’un da bulunduğu Kanadalı şirketlerin altın madenlerine karşı çıkan bazı kişilerin, bu bölgede faaliyet gösteren narkotik çeteler tarafından kaçırılıp infaz edildiği yaygın kanı.

Meksika’da çok güçlü olan bu tür suç şebekelerinin siyanürlü altıncılarla sıkı fıkı olduğu ortaya atılan iddialar arasında.

İlgili şirket yetkilileri bu olaylarla ilgilerinin olmadığını söylemişler.

Oysa bölgede toplam 43 kişi kaybolmuş: Kaçırılmış ya da öldürülmüş.(https://www.vice.com/en/article/canadian-mining-companies-are-destroying-latin-america-924/)

***

Bakın şu işe:

İşte bu Kanadalı Alamos Gold, “Doğu Biga” şirketi kılığında Biga Yarımadası’nda, Çanakkale yakınlarında; önce Balabanlı–Kirazlı’da (Kartaldağ, Madendağ-Kaletaş), sonra Ağı Dağı ve Çamyurt’ta siyanürlü altın madeni işletmeye girişmiş.

(somo.nl, alamosgold.com, diken.com.tr, youtube.com, en.wikipedia.org)

Bu yöre topraklarında altın cevheri bulunduğu, çok eskilerden, ta tarih öncesi Troya döneminden beri biliniyormuş.

Bizans, Roma ve Osmanlı dönemlerinde de işletildiği kayıtlara geçmiş.

Çanakkale Kartaldağ ve Madendağ- Kaletaş altın madenleri 1850’li yıllarda ‘’Astyra GoldMining’’ adında bir İngiliz şirketi tarafından işletilmiş.

 ‘’Astyra’’ bu yörede bulunan bir antik çağ kentinin (Haliloğlu Köyüne 3.2 Km) adıydı.

Bu zehirciler, Bergama’ya gelen ABD’ni kukla Avustralyalı şirketinin kendine Normady Poseidon demesi gibi şirketlerine tarihsel mitolojik isimler vermeyi çok seviyor. 

Herhalde bu namlı adları kullanarak kirli vicdanlarını akladıklarını sanıyorlar. 

Daha sonra bu alanlar Almanların eline geçmiş. maden I. Dünya Savaşı sırasında kapatılmış ve Cumhuriyet döneminde bir Türk firmaya ruhsat verilmiş. (https://www.academia.edu/45676469/OSMANLIDAN_G%C3%9CN%C3%9CM%C3%9CZE_and_B%C4%B0GA_YARIMADASINDA_ALTIN_MADENC%C4%B0L%C4%B0%C4%9E%C4%B0?utm_source=chatgpt.com)

***

(Çanakkale Kirazlı’da kesilen ağaçlar ve odunları)

Kanadalı sabıkalı Alamos Gold şirketinin Kirazlı madenini işletme girişimi alanda ağaçları kesmekle başlamış.

2019’da yaklaşık 347 bin ağacın kesildiği iddia edilmiş. Resmî raporlarda ise bu sayı 45 bin olarak açıklanmış.

Vay, vay, vay, bir orman bu sayıdaki ağaçlar!

Keserken hiç acımamış!

Halk arasında böyle durumlar için “tohumuna para mı vermiş”, özdeyişi vardır.

Türkçede bir şeyin kaynağını ya da geleceğini düşünmeden hoyratça tüketen, israf eden veya yağmalayan kişiler için söylemiş.

Halbuki Çanakkale topraklarında yatan, yurt savunmasında ölen yaklaşık 150 bin şehit var.

Emperyalist şirketin pervasızca ağaç kesmesi üzerine büyük bir halk hareketi başlamış.

Çevreciler; ağaç kıyımını, siyanürlü altın çıkarımını ve yeraltı sularına verilen zararı protesto etmişler.

Kanadalı Alamos Gold ise iddiaları reddetmiş, kesilen ağaç sayısının abartıldığını, siyanür kullanılmadığını ve “altın arama” değil, “çıkarma hazırlığı” yaptıklarını savunmuş.

(Kirazlı’da Kaz Dağlarında Su ve Vicdan nöbeti) 

2019 Temmuz ayında halk “Su ve Vicdan Nöbeti”ne başlamış. Yöreyi gözetimi altına almış.

Artan tepkiler üzerine devlet, siyanürcü şirketin 13 Ekim 2019’da dolan maden ruhsat süresini, yapılan yenileme başvurusuna rağmen yenilememiş.

Çevreci gruplar, AlamosGold’un Kirazlı çevresinde “yasa dışı ağaç kestiğini” saptamışlar; şirketin çalışmalarına devam ettiği yönünde suç duyurusunda bulunmuşlar.

Bu yüzsüzlük, herhalde Ankara’daki karar vericilerin de dikkatini çekmiş ki bu kez halkın sesini dinlemişler.

Sermayesi 2024 yılı itibarıyla 661,5 milyon TL olan AlamosGold’un, Kirazlı’daki faaliyetleri durdurulmuş. Ağı Dağı ve Çamyurt’a ise zaten hiçbir faaliyet yokmuş.

Bu olaya içerleyen “SiyanürcüAhtapot”unAlamos Gold kolu, zarara uğradığı gerekçesiyle Türkiye Cumhuriyetine karşı 7 Haziran 2021’de “Uluslararası Tahkim Mahkemesi”ne 1 milyar USD’lik tazminat davası açmış.(gazeteoksijen.com, artigercek.com, tr.euronews.com)

İlk duruşması Ekim 2024’te yapılan dava, hâlâ sonuçlanmamış.(T24+1Aynalı Pazar+1).

(Çanakkale-Kirazlı siyanürlü altın madeni sahası-Yok edilen doğa)

***

İşte şimdi, 2025 yılının Temmuz ayında yasalaşmaya başlayan değişikliklerle, bu gibi şaibeli ve hırslı siyanürcü şirketlerin önü iyice açılıyor.

Muhakkak memleket menfaatleri gözetilerek (!) artık ÇED sürecine; zeytin ve çam ağaçlarına, meralara, yargı kararlarına gerek kalmadan, en tepedeki küçük bir zümre siyanürle toprağın kıyılmasına karar verecek.

Külçe külçe altınlar çıkarılacak!

Ülkemiz, hiçbir bürokratik engele takılmadan, tez elden, topraklarında siyanürle altın elde edilen ülkeler gibi zengin olacak!

Refah içinde yaşanacak!

Zengin madenlerimizin fakir bekçisi olmamaya başlamıştık, artık hiç olmayacağız!

Çevre de neymiş! Yenisini ekeriz köklenen zeytin ağaçlarının! Hem de bire karşı iki tane!

Sağlıklı çevrede yaşamak da neymiş! Yaşıyorsun ya! 

Yaşa işte! Daha ne istiyorsun!

Hukuk da neymiş! Zaman kaybı! Ver emri, yürüsün!

İnsan hakları neymiş! O da ne?

Ya Anayasa Mahkemesi? Uluslararası Çevre Sözleşmeleri?

İşte bu gibi, emperyalizmin temsilcisi yabancı şirketlere, siyanürcü ahtapotun kollarına; onların uzantısı ya da onlardan zehirli, kirli, doğayı yok edici teknolojiyi öğrenip öne atılan, altınları cebe atmak için ellerini ovuşturan yerli şirketlere müjde!

Ülkenin toprakları böyle size, söz gelimi “Yağma Hasan’ın Böreği” gibi sunuluyor.

Börek acı!


Sefa Taşkın

20.07.2025

Dikili-İzmir