Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,5658
Dolar
Arrow
33,9499
İngiliz Sterlini
Arrow
44,6408
Altın
Arrow
2814,0000
BIST
Arrow
9.577

Alın bayraklarınızı ötede oynayın

Yerel seçim yaklaştıkça seçim arenası ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası’na dönüşmeye başladı.

Kimi İstanbul’u fethetmekten bahsediyor, kimi Ankara’yı demir ağlarla örmekten!

Bir diğeri rakibiyle aynı ismi taşıdığı için aday oluyor ama kendisini ne gören ne bilen var!

Biri İstanbul’u yönetmeye aday oluyor ama hangi semt hangi yakada karıştırıyor. 

Bir başkası dans edip şarkı söylüyor. 

Başka bir aday pembe otobüs vadediyor. Kadınları başka bir otobüse bindirecekmiş!

Haklılığını da şu sözlerle iddia ediyor: “Bugünkü tabloyu adil, güzel, eşitlikçi gören bir anlayış çarpık bir anlayıştır. Net söylüyorum sabah ve akşam işe gidiş geliş saatlerinde metrobüsteki bu yolculuğu kadına, kıza, yaşlıya reva görmek zulümdür.”

Partiler arasında mekik dokuyan var, futbolda bile böyle bir transfer piyasası yok.

XXX

Mesela halk arasında geri vites diye tabir edilen şöyle kahramanlıklar da yaşanıyor;

Cumhur İttifakı'nın İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı Murat Kurum, devlet televizyonuna çıkıp “Ekrem İmamoğlu benimle proje konuşamaz. Sadece İstanbul’u konuşamaz çünkü bilmiyor” diyerek meydan okudu 

Ekrem İmamoğlu canlı yayında karşı karşıya gelmeye ‘tereddütsüz" olarak olumlu baktığını açıkladı. 

Peki sonra ne mi oldu?

Yirmi yıla yakındır hükümet geleneği olan rakibin karşısına çıkmama geleneği Kurum’un aklına geldi.

Ve; “İstanbul’u görmeyenlerin bugün İstanbul’u bizle konuşmak isteme çağrıları samimi değil. İstanbul konuşulacaksa her projeyi her ortamda konuşmaya hazırız. Bakış açısı samimi değil. Biz her davete açığız ama önce samimiyetini gösterecek" dedi.

Sormak lazım rakibi “Koşulsuz varım” demesine rağmen samimi olmadığını Kurum’a düşündüren neydi?

“Samimi değil” diyor ya, peki biz ne zaman iki siyasi rakibi karşılıklı görüp samimiyetlerine kendimiz karar vereceğiz?

Siyaset öyle bir hal aldı ki, “Hodri meydan, cesaretin varsa çık karşıma... ” diye pehlivanı mindere çağırıp sonra da “Sen benim sikletimde değilsin seninle güreşemem” diyerek maçtan kaçılıyor. 

Zaten meydanlarda ‘meydan’ okumanın da içi bu yüzden boşaldı. Bağır, çağır, hakaret et ama karşısına çıkma!

XXX

Seçim zamanı milleti yormak sadece böyle olmuyor tabii…

Büyük şehirlerde adayların binadan binaya çekilen bayrak ve flamaları yüzünden gökyüzünü göremiyoruz.

Sabahın köründen akşama kadar bangır bangır kulakları tırmalayan seçim otobüsü terörünü de unutmamak lazım. 

Ya seçim çadırlarının önünde yaşananlar…

Birbirine çemkiren, hakaret eden, polisle tehdit eden mi ararsınız, tanıdıklarını “koşun gelin burada vatan haini” var diye arayan partili mi ararsınız... Ya da ziyarete gelen belediye başkanına “Geri bas” diye bağıran çadır görevlisi mi ararsınız… Hepsi var!

Asıl soru şu: “Tüm bu tantana vatandaşa hizmet aşkı mı?”

“Evet” yanıtını verenler yazının bundan sonrasını okumasın lütfen…

Çünkü vatandaş ne sizin ucuz kahramanlıklarınız, kabadayılıklarınız ne de vaat ettiğiniz ütopik projelerinizin derdinde. Sizin koltuk merakınız değil, boş pazar filesinin içini düşünüyor vatandaş!

Açlık sınırı 16 bin 257 lira…

Yoksulluk sınırı 50 bin lirayı aştı!

Bekar bir çalışanın yaşam maliyeti ise aylık 21 bin 189 TL’ye yükselmiş. Asgari ücretle kendini geçindiremiyor yani.

Bunu TÜRK-İŞ’in şubat araştırması ortaya koyuyor.

Alın şimdi bayraklarınızı ötede oynayın. Millet bayrak derdinde değil, karnını doyurma peşinde. 

Oy isteyen parti, lider, kim varsa bu yerel seçimler son dönemeç. 

Bir sonraki genel seçimlerde ne otobüs, ne dans, ne kanal, ne ittifaklar hiç biri işe yaramaz. 

Genel seçime kadar ortaya ekonomik bir kalkınma paketi koyamayan parti kendi başını yer!