Üç gün önce 23 Nisan'dı...
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Ama ne yazık ki çocukluğumuzdan beri söylemeye alıştığımız şiirdeki gibi neşe dolamıyor insan…
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ nin kuruluşunun üzerinden 105 yıl geçti.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk bu özel günü Çocuk Bayramı olarak nitelendirip çocuklara armağan etti. Dünyada çocuk bayramı olan tek ulusuz.
Gelin görün ki, Sezen Aksu'nun şarkısında dediği gibi "gönlümüzün bayramları şenliği söndü."
Atamız bize gelecek nesilleri çağdaş, uygar ve topluma yararlı bireyler olarak yetiştirmemiz gerektiğini tembihlerken gelin hep beraber son yıllarda çocuklara ne yapmışız ona bakalım.
Atatürk’ün eski Türkiyesi’nde çocuklara bayram hediye edilirken yeni Türkiye’de çocuklar ölüyor, tecavüze uğruyor, öldürülüyor, çalıştırılıyor, evlendiriliyor, doğuruyor, sömürülüyor.
Yerli ve milli nesiller yetiştireceğiz derken ucube bir toplum haline geldik. Pazarda dolaşan 13 yaşındaki çocuk bir başka çocuk tarafından bıçaklanarak öldürülüyor. Hakkını aramaya çalışan aile tehdit ediliyor, gazeteciler tehdit ediliyor...
Bunu da başka çocuklar yapıyor ve bu çocukları suça bulaştıran çeteler yapıyor. Görmüşsünüzdür geçen gün aynı pazarda Ahmet Minguzzi'nin katillerine benzer saç tıraşlarıyla dolaşan onlar gibi yürüyen 12-13 yaşındaki çocuklar kabadayı kabadayı racon kesiyorlardı. Oysa eskiden biz o çocukların üstünde folklor kıyafetleri görüyorduk. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen yaşıtlarıyla bayram kutluyorlardı.
Yeni Türkiye'de bayram yerine çocuklara düğün yapılıyor. Küçücük kız çocukları babası, dedesi yaşındaki adamlarla evlendiriliyor. Tarikatlarda şeyhlere peşkeş çekiliyor... "Küçüğün de rızası vardı" deniliyor.
Daha iki gün önce 14 yaşında bir kız çocuğu bir hastanede doğum yapıp çocuğunu çöpe atmadı mı bu ülkede?
Uyuşturucu yaşı ilkokullara kadar indi. Çocuk işçi sayısı tarihimizde olmadığı kadar yükseldi. Neredeyse senede iki defa değiştirdiğiniz eğitim sistemi bilgisiz, kültürsüz, bilimden uzak, bomboş nesiller yetiştiriyor.
Matematik, Fen öğretmeni atayacağınıza, Din Bilgisi öğretmeni atarsanız, imamları okullara doldurursanız, papaz eriğini imam eriğine çevirmeye çalışırsanız o ülkede ne çocuk bayramı kalır ne de gerçek bayramlar.
Çocukları gelecek nesillere hazırlayan öğretmenleri yaşam biçimleri ve siyasi düşünceleri hoşunuza gitmediği için tasfiye anlamına gelecek tayinlerle en değerli okullardan uzaklaştırıyorsunuz. Ama öte yandan bir meczup elinde tam otomatik tüfekle -güya okul müdürü olacak- bir sınıfın içinde poz verebiliyor. Soruşturma başlattık diyorsunuz çok güzel! Başlatın tabii...
Attığı bir tweet yüzünden aynı gün içeri alınan, bir protestoya katıldıkları için gece yarısı evlerinden toplanan ya da sokaklarda ters kelepçe ile dakikalar içerisinde gözaltına alınıp soruşturmaları tutuklu olarak devam eden öğrenciler hakkında hemen işlem yapılırken, elinde tam otomatik silahla poz veren müdür yardımcısına soruşturma açılıyor. Ne zaman sonuçlanacak bu soruşturma?
Mesela bu tam otomatik tüfekli eğitimci, protestolara katılan çocuklardan daha mı az tehlikeli toplum için?
Bayramlar zehir oldu dedik ya gelin istatistiklere bakalım çocuklar için bayramlar neden zehir olmuş?
2017’de 678 bin olan 15-17 yaş çocuk işçi sayısı 2024’te yüzde 42.63 artışla 967 bine ulaşmış. Çalışan Çocuklar Bilim ve Eğitim Merkezi Vakfı (FİŞEK) yöneticisi Taner Akpınar’ın verdiği bilgiye göre 2017’den bugüne 519 çocuk iş kazasında hayatını kaybetmiş.
Resmi rakamlara göre çocuk işçi sayısı 1 milyona ulaştı.
Rakamı Adalet Bakanlığı verdi: 2010’da 83 bin, 2016’da 148 bin, 2024’te ise 284 bin çocuk suça sürüklendi. Yani 14 yıldaki artış oranı yüzde 242.
Sakın "Çocuklar için kimse bir şey yapmıyor mu?" diye sormayın, yapmaz olurlar mı?
Zorunlu eğitim süresince ders kitaplarının bütün öğrencilere ücretsiz dağıtılması, öğrencilere ücretsiz günde bir öğün sıcak yemek verilmesi, talep eden öğrencilere ücretsiz bir çift ayakkabı ve palto verilmesi gibi başlıkları içeren yasa önerileri mecliste... Ama bir türlü onlara sıra gelmiyor. Çünkü Milletvekili zammı vs gibi çok daha önemli başlıklar var.
Hiç biri reddedilmedi sadece sırasını bekliyor. Mesela Cumhuriyet'ten Sarp Sağkal'ın haberine göre; 10 Ocak 2020’de TBMM Başkanlığı’na CHP’li Mahmut Tanal’ın sunduğu yasa teklifinde zorunlu eğitim süresince ders kitaplarının bütün öğrencilere ücretsiz dağıtılması, öğrencilere ücretsiz günde bir öğün sıcak yemek verilmesi ve talep eden öğrencilere ücretsiz bir çift ayakkabı ile palto verilmesi önerilmiş. 19 Haziran 2023’te Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’na sevkedilen bu teklif, o zamandan beri raflarda duruyor.
CHP’li Ömer Fethi Gürer’in zorunlu eğitim çağındaki öğrencilerin kırtasiye giderlerinin Milli Eğitim Bakanlığı’nca karşılanması için verdiği yasa teklifi 2 yıldır Meclis’te duruyor.
Öte yandan; Meclis’in Adalet Komisyonu’nda da çocuklara yönelik cinsel istismar suçunu işleyenlere verilen cezaların artırılması, bu suçlarda koşullu salıverme ile denetimli serbestlik gibi hükümlerinin uygulanmaması ve çocukların okula gönderilmemesi hâlinde uygulanan yaptırımların artırılması için verilen yasa teklifleri de raflarda görüşülmeyi bekliyor.
Sakın endişe etmeyin hepsine sıra gelecek! Ama o sıra gelene kadar bugünün çocuklarının da başına gelmeyen kalmayacak.
Çok basit bir soru: Bu öğrencilere günde bir öğün yemek vermek diyanet işleri kadrosunun bindiği lüks Audi araçlardan daha mı pahalı?
Ya da bu çocukların kırtasiye ihtiyaçlarını karşılamak, kitaplarını ücretsiz olarak dağıtmak çeşitli ülkelerde organize edilen bomboş etkinliklerden, dış temsilciliklerdeki gereksiz organizasyonlardan, bindiğiniz lüks araçlardan, özel uçaklardan daha mı pahalı?
Hani yerli ve milli nesil yetiştireceğiz diyorsunuz ya... Neredeyse senede iki kere değiştirdiğiniz müfredatla, tarikatların gölgesindeki eğitim anlayışı ile bir yere varamayacağınız gibi bu çocuklara çok gördüğünüz kitapları, kırtasiye malzemelerini, öğle yemeklerini esirgerseniz bırakın yerli ve milliyi çocuk bile yetiştiremezsiniz. Sonra yetiştirdiğinizi düşündüğünüz çocuklar ya mafyanın ya tarikatların eline düşer ya da en büyük dört basamaklı tek sayı nedir diye soran muhabire "Bir abi" diye cevap verir.
Şunu asla aklınızdan çıkarmayın eğer gerçekten yerli ve milli bir politika izleyecekseniz yerli ve milli nesiller yetiştirecekseniz bu iş sadece cemaatlerin tarikatların gölgesindeki bir eğitim sistemiyle sizin yaşam biçimlerinize uyan fraksiyonların dayatmaları ile olmaz.
Tek gerçek yol bilimin izinden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gitmektir.
O, çocuklara bayramı hediye edecek, gençlere ülkeyi emanet edecek, istikbalin göklerde olduğunu söyleyerek Türk gençlerini geleceğin mesleğine yönlendirecek, çiftçinin milletin efendisi olduğunu fark edecek kadar vizyoner bir liderdi. Her şeyi kendi topraklarında kendi tohumlarıyla yetiştirmeyi, kendi fabrikalarını, bankalarını kurmayı akıl edecek kadar ekonomistti. Bankalarını, öz kaynaklarını, resmi kurumlarını yabancılara satmayacak kadar da yerli ve milli bir politika belirlemişti.
Nereden bakarsak bakalım sadece onun aydınlattığı yolun doğru olduğunu görüyoruz. O yoldan sapınca sapıtıyoruz. Tarikatların eline kalıyoruz. O tarikatlar ülkeyi ele geçirmeye çalışıyor. Ekonomimiz çöküyor, kendi kendimize yetemeyen bir ülke oluyoruz. Adaletin terazisi şaşıyor, liyakattan uzaklaşıyoruz. Ve muasır medeniyet hedefinden hızlıca karanlığa doğru yelken açıyoruz. Ne paramızın ne sözümüzün itibarı kalıyor...
Bu yolu görmeyenler tarih sahnesinden elbet silinecektir ama onun sözünde söylediği gibi Türkiye Cumhuriyeti ilelebet var olmaya devam edecektir.
Bugün bayramlarını kutlayamayan çocuklar elbet bu ülkeyi tüm olumsuzluklara rağmen ileri taşımaya devam edecekler… Çünkü ne yaparsanız yapın Atatürk'ün vizyonu bir şekilde bu topraklarda filizlenmeye devam ediyor. Cuma hutbelerinde adını anmasanız da, Mustafa Kemal'in Askerleriyiz diyen subayları ordudan atsanız da, Milli bayramlarda Anıtkabir'e gitmeseniz de, stadyumlardaki Atatürk adını silseniz de o ruh bir yerden filizleniyor ve çiçek açıyor. Atatürk'ün hediyesi bayramlarını kutlamasanız da ne sevgisini ne de vizyonunu bu topraklardan söküp atamazsınız.
Çok Okunanlar

Gözaltına alınan isimlerin listesi ortaya çıktı!

'Darbecilerin kaos planı' denilen rapor MİT’in miydi?

Ahmet Ercan, İstanbul'da hissedilen 4.3'lük depremi değerlendirdi

Türkiye'nin deprem riski en düşük 20 şehri açıklandı

Turpun büyüğü 'Kanal İstanbul' çıktı

Bülent Uygun’un kızı Almina Tude hayatını kaybetti

İstanbul'da 4.3'lük deprem

En az beş adet videokasetin Hollanda ve ABD'den istenmesini talep ettiler

Bakanlık hileli sucuk markalarını açıkladı! Deri dokusuyla üretim

Kanal İstanbul ders kitaplarına girdi