Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,8931
Dolar
Arrow
40,0731
İngiliz Sterlini
Arrow
54,5306
Altın
Arrow
4282,0000
BIST
Arrow
10.358

Zeki, Çevik ve Ahlaklı…

Dünyanın en prestijli tenis turnuvası Wimbledon, sporun kutsal kitabı gibidir.

İngiltere’de Wimbledon denilince hayat durur.

Sokaklarda dev ekranlarda, restoranlarda, kafelerde, publarda… Herkes ekran başında.

Çim sahada raket sallanırken, koca bir ülke nefesini tutar.

Bu yıl o sahalarda bir Türk kızı da vardı!

Zeynep Sönmez…

Wimbledon’a katılması, Türk tenis tarihi açısından tarihi bir kırılma anı.

İlk turda Rumen rakibi Jaqueline Cristian’ı yenerek ikinci tura yükseldi.

Daha önce hiçbir Türk kadın tenisçi, Wimbledon ana tablosuna kalifiye olamamıştı.

Herhangi bir futbol turnuvasına özel uçaklarla, adına marşlar bestelenerek gönderilen futbolcular kadar konuşulmadı belki Türkiye'de…

Ama bu yıl turnuvaya girerken dünya sıralamasında 74. sıradaydı, şimdi 70 numarada.

"Yalnızca dört basamak" diyen olabilir.

Ama o dört basamak, Türkiye’de hâlâ “tenis mi, o da ne ki?” denilen bir kültürden gelip, Wimbledon’a adını yazdırmakla kazanıldı.

Zeynep’in İngiltere macerasında tanıma fırsatım oldu.

Bir reklam filmi çekimi için buradaydı.

Kozmetik markasının reklam yüzü olmuştu.

Allah’tan bu firmalar var da futbol dışındaki branşlarda başarılı olanlara da destek olabiliyorlar!

Reklam sektörünün en iyi yönetmenlerinden sevgili kardeşim Mehmet İmer’in yönettiği çekimde, Zeynep’le uzun saatler geçirdik.

Ve Atatürk’ün o meşhur sözü zihnimde yankılandı:

“Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.”

Zeynep, bu üç özelliğin de canlı hali.

Ne ukalalık, ne şımarıklık...

Ne “ben Wimbledon’a katıldım” havası...

Ne gürültülü entourage, ne de şatafatlı giriş çıkışlar…

Sessiz, derin, vakur…

Bir Türk kadınına, daha doğrusu bir Atatürk Cumhuriyeti kızına yakışan ne varsa, hepsi onda mevcut.

Hani bizde derler ya:

“Otu çek, köküne bak.”

Zeynep’in arkasında hayatını ona adamış bir anne var.

Türkiye’de hâlâ “kız çocukları top oynamaz” denilen bir düzende,

kortta bir gelecek inşa eden bir anne…

Hem çocuğunun çocukluğunu elinden almadan hem de kendi hayatından ödün vererek, kortun disipliniyle yetiştirmiş.

Çünkü tenis öyle bir spor ki; hayatını ona adamayan bir ebeveyn olmadan, başarı neredeyse imkânsız.

Bu işte “aile” olmadan olmuyor.

Ve bu kızcağızın arkasında çelik gibi bir anne modeli var.

Zeynep, futbolcu olsaydı...

Şimdi belki bir kulüp binasında, milyon dolarlık arabasına binip story atıyordu.

Üç pas yapmadan, üç kelime kuramadan, üç sponsorla yaşayan “star”lardan biri olurdu.

Ama tenis böyle bir spor değil.

Bilen bilir:

Kortta yalnızsın.

Ne hakem torpili var, ne takım arkadaşı bahanesi.

Servis hatası yaptın mı, dünya izlerken yalnız düşersin.

Zeynep Sönmez sadece tenis oynamıyor.

Bu ülkeye dair umut taşıyor.

Sporun şova, karakterin karikatüre dönüştüğü bu çağda,

hâlâ ahlak, disiplin ve zeka ile başarı kazanılabileceğini hatırlatıyor bize.

Reklam sloganındaki gibi:

“Heyecanımız Sönmez!”

Ve ben eminim…

Yolun açık Zeynep.

Bu sadece bir başlangıç.

Sen daha çok göğsümüzü kabartacaksın!