Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,3594
Dolar
Arrow
34,4660
İngiliz Sterlini
Arrow
43,6304
Altın
Arrow
2935,0000
BIST
Arrow
9.032

Babasına dönüp sordu; “Uzayda mı yaşamak zordur? Antakya’da mı?”

2024’ün ilk ayını devirdik, yine değişen hiçbir şey olmadı. Çünkü Türk halkı kendi ihtiyaçlarına öncelik verilmemesine çok alıştı.

Yönetenlerin önceliği; UZAY’a Türk göndermek,

Türklerin önceliği;  Zamlar ve geçinmek.

Açlık sınırını kıl payı geçen yeni asgari ücretin 17 bin TL olarak açıklandığı hafta, emekliler kök maaş diye belirlenen yeni emekli maaşı 10 bin TL ile yapacaklarının hayalini bile kuramazken, Türkiye ilk Türk’ü uzaya gönderdi. 

Kendi uzay gemisiyle değil, başka ülkenin uzay gemisiyle. Kendi uzay üssünden değil, başkasının uzay üssünden. Kendi imkanlarıyla değil, Türk halkının boğazından keserek…

Türk halkı kendi ihtiyaçlarına öncelik verilmemesine o kadar alıştı ki, enflasyona karşı birkaç ay içinde eriyecek 17 bin TL ile nasıl geçineceğini dert etmeden, uzaya gönderilen ilk Türk astronotunu, gözleri parlayarak izledi.  

Uzaya giden ilkTürk astronotunun uzaydaki ilk sözü; “İstikbal göklerdedir” oldu.

Oysa yeni zamla belirlenen 17 bin TL asgari ücret; bir babanın bütün maaşıyla, 4 kişilik ailesini, ancak bir sefer uçuracak, (gidiş-dönüş) uçak bileti ediyordu. 10 bin TL kök maaşa değer görülen emeklinin ise uçmak gibi bir hayali zaten olamazdı.

Yönetenlerin önceliği dünya liginde sınıf atlamaktı. Bunun da kriteri yüksek asgari ücret, İşsizliğe çare bulmak, gençlere istihdam sağlamak, kendi kaynaklarıyla kendi ayakları üzerinde durmak, halkın refah seviyesini arttırmak olamazdı.

İlk Türk astronotunu uzaya fırlattılar. Kızılay Meydanı'nda kurulan dev ekranlardan, fırlatma anı coşkuyla izlendi. Büyük bir kalabalığın toplandığı meydanda, geri sayım, hep bir ağızdan, coşkuyla yapıldı. Cumhurbaşkanı halkına yayınladığı video mesajıyla; “Cumhuriyetimizin ikinci asrı, Türkiye yüzyılına, ilk kez gerçekleştirdiğimiz insanlı uzay göreviyle adım atıyoruz. Hayalleri dünyaya sığmayan çocuklarımıza ilham kaynağı olma adına ilk kez bir vatandaşımızı uzaya gönderiyoruz” diyordu.

O sırada adı bir zamanlar Antakya olan, depremin yok ettiği kentin enkazları arasında yaşamını sürdürmeye çalışan bir aile, konteynerdaki küçük televizyonlarından, bu coşkulu anları izliyordu.

Ömürlerinin geçtiği sokağın adı bile yoktu artık. Depremin ilk üç günü yardım gelmediği için yakınlarının cenazelerini elleriyle çıkarmışlardı. Son birkaç aydır çadırdan konteynera çıkabilmenin mutluluğunu şükür sebebi saymış, yağmur sularıyla birlikte mazgallardan taşan çamurlara sıkışmış konteynera küçük bir TV sığdırabilmiş, ilk Türk astronotun uzaya gidişini  izliyorlardı.

10 yaşındaki Küçük kız babasına dönüp merakla sordu;  

“Uzaydan depremin yıktıkları görünüyor mudur acaba?” “Uzayda mı yaşamak zordur, Antakya’da mı?”

Babanın gözünde yaşlar birikti. Konteynerın küçük camından, artık olmayan memleketine baktı…O sırada ekranın altından  şu cümleler geçti. “Türk astronotun uzay yolculuğu için 55 milyon dolar ödendi”…

Yazımızı umutla bitirelim;

Önceliklerin alternatif maliyetini hesaplayabilecek bir halk olursak, ancak o zaman herşeyi değiştirebiliriz!