Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,3818
Dolar
Arrow
34,6450
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5963
Altın
Arrow
2931,0000
BIST
Arrow
9.636

Kadınlar, kızkardeşlerim, Uyanmamız için daha ne kadar öleceğiz?

Ülkemizde “Çiçek, böcek, kelebek” gününe indirgenen, birçok yerel belediyenin turşu, reçel yapan, el emeğiyle geçinenler kategorisinde ele aldığı, birçok markanın cazip tüketim metası olarak reklam oklarını üzerine yağdırdığı 8 Mart Kadınlar Günü haftasına girdik.

Önce üstüne basa basa belirtelim;

8 Mart “Kadınlar Günü” değil, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü”dür.

Emekçi kadınların canıyla ödediği bir hak savaşının sonunda edinilmiş önemli bir kazanımdır.

8 Mart 1857 yılında New York’taki bir dokuma fabrikasında, zor şartlarda çalışan emekçi kadınlar, erkeklerle eşit işe eşit ücret talebi, doğum izni ve çalışma koşullarında iyileşme çağrısıyla greve başlar.

Grev sırasında dokuma fabrikasında çıkan yangında 129 kadın yanarak hayatını kaybeder. Bu facia ABD ve dünya kamuoyunda büyük yankı bulur. Dünyadaki tüm emekçi kadınların uyanışına sebep olur.

Facia sonrası hükümetler ve yerel yönetimler çalışma yasalarında kısmi iyileştirmeler yapmak zorunda kalırlar.

1908 yılında New York’ta bu kez 15 bin emekçi kadın, daha kısa mesai süreleri, eşit işe eşit ücret talepleri ile ulusal düzeyde greve gitti. Amerika Sosyalist Partisi 8 Mart’ı Ulusal Kadınlar Günü ilan etti. Bu örgütlü direniş tüm dünyaya yayıldı.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü bu topraklarda ise, ilk kez 1921 yılında kutlandı.

Birleşmiş Milletler tam 100 yıl sonra, 8 Mart’ı “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” ilan etti.

8 Mart, insan hakları temelinde kadınların farkındalığın arttırıldığı, sosyal bilincinin geliştirildiği, kadınların ekonomik, siyasi, sosyal başarılarının onurlandırıldığı bir gün olarak kutlanmalı!

Kadınların yaşam haklarının ihlal edildiği bir dönemden geçerken, her gün acımasızca işlenen kadın cinayetleri haberlerine tanık olurken, şehrimizin sokaklarında akşam karanlığında tedirgin yürürken, şiddet almış başını giderken, ekranlardan yüzümüze boca edilen pırlanta reklamları midemi bulandırıyor.

Son 20 yılda bir futbol stadyum dolusu kadın erkekler tarafından kıyıma uğradı. Toplum hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor. Birçok belediye 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nü kadınların gönlünü hoş etmek, kadınlara şirin gözükmek için, vur patlasın, çal oynasın, şıkıdım, şıkıdım göbekler atalım havasında kutluyor.

Oysa her 8 Mart’ta bizim gözümüzün önünden henüz lise öğrencisiyken canına kıyılan Münevver Karabulut’un çöp konteynırında parçalanmış bulunan bedeni geçiyor.

Töre kurşunuyla yaralanan Güldünya Töre’nin polis koruması altında hastanede tedavi görürken, öldürülmesi geliyor.

Özgecan Arslan’ın yakılan cansız bedeni geliyor.

Bir plazanın 20. katından atılan Şule Çet geliyor.

Canlı canlı yakılan Pınar Gültekin geliyor.

Adını bilmediğimiz, öldürülme korkusu altında yaşayan binlerce kadının ürkek bakışları geliyor.

8 Mart, “oynama şıkıdım şıkıdım” günü değildir. Kadın cinayetlerine bir yenisinin daha eklendiği, öldüren erkeklerin iyi hal indirimleriyle kısa sürede salıverildiği ülkemde 8 Mart, artık bir anma ve farkındalık günü olarak kutlanmalı. Ekranların köşesinde siyah kurdela olmalı. Kadın programcılar siyah kurdelayla yayına çıkmalı. Görünür bir şekilde kanun koyuculara, her mecrada baskı yapılmalı. Her fırsatta dini önümüze koyan iktidara, Kur’an-ı Kerim’in Maide Suresi ile seslenelim;

“Kim bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi; kim bir kişiye hayat verirse, insanlara toptan hayat vermiş gibidir.”

Kadınları yaşatmak için İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar hayata geçirin.

Bir imza, binlerce hayat kurtaracak.

Ve kadınlar, hemcinslerim, kızkardeşlerim,

Uyanmamız için daha ne kadar öleceğiz?