Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6287
Dolar
Arrow
34,8925
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3362
Altın
Arrow
3006,0000
BIST
Arrow
10.125

Nehirler ve çocuklar!

İki gün önce, İliç’te bir toprak kayması daha yaşandı. Olayda ölü veya yaralı olmadığı için haberlerde geniş yer bulmadı. Ancak yakın gelecekte “İliç felaketinin” bölgedeki etkilerini yavaş yavaş görmeye başlayacağız. Fırat nehrine, bölgenin yeraltı ve yerüstü sularına karışan toksik madde kirliliği ne yazık ki yine önce çocukları vuracak. Ancak biz çocukların sağlığını önemsemek yerine, altın madenciliğinden elde edilen kârı daha çok önemseyen bir ülkeyiz.

Altına verilen değer, insan hayatına verilen değerden daha fazla. Kâr hırsı, doğa, çocuk, toprak, su, hava, sağlık dinlemiyor.

Türkiye’de 19’u aktif, 22 altın madeni bulunuyor. Yakın gelecekte, altın madenlerinin yarattığı ekolojik kirlilikle birlikte, iklim kriziyle oluşacak aşırı hava koşulları, üretimin yapıldığı bölgelerde, sel gibi büyük felaketlere de açık olacak. Ama bu durumla  ilgili de hiçbir kamusal hazırlık yapılmıyor.,

Neyse ki, çocukların sağlığını, çocukların geleceğini önemseyen bilim insanları var. Onlardan biri gıda mühendisi Bülent Şık. Ulusal ve uluslararası yayınların kısırlaştığı, araştırma yapmanın gittikçe zorlaştığı ülkemizde, Bülent Şık, her yıl bir yayınıyla, Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşüyor. Bülent  Şık’ın son araştırması, edebi bir üslupla kaleme aldığı Nehirler Ve Çocuklar!  

Anne-babaların tüylerini diken diken edecek nitelikte!

"Nehirler Ve Çocuklar- Büyük Menderes Havzasında Yavaş şiddetin Görünümleri” raporu, Türkiye’nin en büyük sulak havzası olan Büyük Menderes Havzası’nda, altın madeni, kömür madeni ve jeotermal enerji santrallerinin yol açtığı toksik kirliliğin çocuklarımızın sağlığını ciddi şekilde tehdit ettiğini gözler önüne seriyor.

Aydın, Denizli, Uşak illerindeki kömür ve altın madenciliğiyle, yıkımın, kirletmenin, sadece insanların değil diğer canlıların da yaşam alanlarını daraltmanın, susuz ve nefessiz bırakmanın yol açtığı ve yakın gelecekte yaşanacak çok büyük sorunlara dikkat çekiyor.

YAVAŞ ŞİDDET

Bülent Şık çocukların maruz kalmakta olduğu toksik madde kirliliğini “Yavaş Şiddet” olarak tanımlıyor. Dikkatle bakılmadıkça anlaşılamayan, fark edilemeyen, zaman içinde çocuklar üzerindeki etkilerinin ölümcül sonuçlara yol açacağı toksik madde yükünün, “yavaş şiddetin” boyutunun anlatıldığı  rapor, kamuya açık paylaşıldı. Dileyen internetten indirip okuyabilir.

Bir Arada Yaşarız Eğitim Ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (BAYETAV) ile Mekânda Adalet Derneği (MAD) işbirliği ile gerçekleştirilen araştırmada,  acil olarak su havzalarının koruma altına alınarak, kirlenmeyi engelleyecek bir yaklaşıma ihtiyaç olduğuna dikkat çekiliyor.

Kurşunun çocuklara büyük zarar veren bir toksik madde olduğunu, yetişkinlerde kurşun maddesi 5-6 saatte metabolizmadan atılırken, çocuklarda bu sürenin 24 saat, 36 saat, hatta 40 saate kadar çıkabildiği, toksik kimyasallarla ilgili çok sıkı bir izleme ve denetim sistemine ihtiyaç olduğunu dile getiren Bülent şık, kirliliğin bir politika önceliği olarak ele alınması gerektiğine vurgu yapıyor. Kirlilik sorunlarını ele alan ve kirliliğin çözümü için bir yol haritası oluşturmak amacıyla “Sağlık Ve Kirlilik Eylem Planı”hazırlanması gerektiğinin altını çiziyor.

Nehirler Ve Çocuklar!  Gözümüzü kapattığımızda aslında ne kadar güzel bir resim canlanıyor gözümüzde. Bülent Şık da bu güzellikte bir giriş yapıyor. Çocukluğu Seyhan Nehri’ne çok yakın bir mahallede geçmiş, “Biz çocuklar için tehlikeli ve yasak olmasına rağmen, gizlice giderdik Seyhan Nehri’ne” diye anlatıyor. Çocukluğu bir nehrin yakınında geçenlerin iyi bildiği gibi dönüp dolaşıp ziyaret ettiğimiz nehirler vardır. “Canımız acıdığında belli bazı nehir kıyılarına döneriz.”

“Nehirler Ve Çocuklar” kapitalizmin doymayan iştahının acı sonuçlarını gözümüze çarpıyor.

Ve yazarı soruyor;

“Ölmekte olan, ölen sadece bir nehir midir? bizi çevreleyen, içine alan bir mekan tahrip edildiğinde, yaşanmaz kılındığında, bize, orada yaşayanlara ne olur?

Bizden geriye ne kalır?

Çocuklardan geriye ne kalır?

Yitirdiğimiz sadece Büyük Menderes nehri midir?”