Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,7146
Dolar
Arrow
34,8403
İngiliz Sterlini
Arrow
44,5397
Altın
Arrow
3015,0000
BIST
Arrow
10.058

Sahip olmak değil, sahip çıkmak zamanı!

Güzel bir bayram sabahından merhaba. Birçoğunuz 9 günlük tatili değerlendirmek için deniz kenarlarında uyandınız bayram sabahına. Evlerinde kalanlar, aile büyüklerini ziyaret edecek, belki dostlarıyla bayram sofrası kuracak, hayatın zor şartlarına kısa bir mola verip bayramın keyfini çıkaracaklar. Ben de öyle yapmaya niyetliydim. Ancak geçtiğimiz hafta, yeni belgeselimiz için Büyük Menderes Havzası’nda, Söke ve Aydın köylerinde, Manisa Demirci kırsalında çekim yaparken öğrendiklerim, keyfimi epey kaçırdı. Eğer takip ediyorsanız, son iki haftadır, başımıza gelecek büyük felaketi yazıyorum.

SU; KITLIK VE KİRLİLİK!

LGS ve YKS sınavının yapıldığı gün, Tahtalı Barajı’nda çekim yapıyorduk. Siz LGS, YKS sınavında ter döken çocuklarınızı heyecanla okul bahçesinde beklerken, hangi okulu kazanacağıyla ilgili hayaller kurarken, biz, İzmir’e içme suyunu sağlayan barajın üzerindeydik. Gördüğüm şey, tüyler ürperticiydi. Tahtalı Barajı’nın suları çekilmişti. Ağaç kökleri gözüküyordu. Yetkililer ilk kez bu kadar susuz bir dönemi yaşadıklarını söylüyorlardı.

Türkiye’nin en zengin tarım bölgesi olan, 700 bin futbol sahası büyüklüğündeki Büyük Menderes Havzası’nın, Egeli çiftçilerin can damarı sayılan Büyük Menderes Nehri’nin, can çekiştiğine tanık oldum.

Büyük Menderes o kadar cılız akıyor ki, yan kollarında hiç su kalmamış. Endüstriyel, kimyasal atıklar Büyük Menderes’i kanalizasyona çevirmiş. Uşak, Denizli,  Aydın’daki birçok sanayi tesisinin atıklarını arıtmadan, nehre boşalttığını ileri süren çiftçiler ise çaresiz. Ve ne yazık ki çiftçiler, Büyük Menderes’ten kendisine verilen o pis su ile ürünlerini suluyorlar. O ürünler de Türkiye’nin dört bir yanına taşınıyor. Bu bayram sofralarınızda Büyük Menderes’ten gelen karpuzları, kirazları, kayısıları, domates, salatalıkları tüketeceksiniz.

Kıtlık ve kirlilik zincirleme etki yaratacak. Uzmanların kontaminasyon olarak adlandırdığı bulaşıklık çoktan başladı bile. Gıda Mühendisi Bülent Şık, geçtiğimiz ay yayınladığı “Nehirler Ve Çocuklar” adlı raporunda, Büyük Menderes Nehri’nin çocuklar üzerinde yarattığı yıkıcı etkiyi, “Yavaş Şiddet” olarak tanımladı. Bölgeye gidip yaşananları yerinde görünce, uykularım kaçtı. Durum çok ciddi!

Su ve gıda olmadan yaşayamayız. Modellemeler, 2030 yılında musluklarımızda kesintiler olacağını, şehirlerde suların kesileceğini öngörüyor. Su kıtlığı kadar asıl su kirliliği canımızı yakacak. Gelecek için güzel hayallerini kurduğumuz çocuklarımız kansere yakalanmadan bir taleple ortaya çıkmalıyız. Baskı grubu oluşturmalıyız.

OLMAYANI OLDURTANLAR

İçinizi daha çok sıkmak istemiyorum. “Olmayanı oldurtmak mümkün” diyorum!

Sorunun çözümü her zaman var. Yeter ki taşın altına elimizi koyalım. Belgeselimizin çekimleri sırasında, Manisa’nın en uzak köşesinde, Demirci’nin yüksek tepelerinde, Demirci akıncılarının ruhunun yansıdığı bir çiftlikte, mucizenin mümkün olabileceğini gördüm. Tarım Bakanlığı’nın “Marjinal”, yani tarım yapılamaz dediği çorak arazide, Türkiye’nin en verimli bademlerini yetiştiren, yaptıklarını kendilerine saklamak yerine, sabır göstererek öğrendiklerini, toprağın kadim bilgeliğini bölgenin tüm çiftçileriyle paylaşan, çorak denilen bölgeyi bereketli hale getirerek Demirci ilçesine değer katan Karaoklar’dan bahsediyorum. Karaoklar çölde bir vaha gibi.

Sahip olmak değil, sahip çıkmak ilkesiyle kurulan Karaoklar, Atatürk’ün “Köylü Milletin Efendisidir” sözünü ilke edinmiş. Sadece bölgedeki çiftçilere destek olmakla kalmayıp, Van’dan Konya’dan, Türkiye’nin dört bir yanından destek isteyen üreticilere yardım elini uzatıyor. Topraktan, doğadan uzak bir hayat yaşayan beyaz yakalılara da türlü türlü dersler veriyor.

Karaoklar’ın kurucularından biri hepimizin tanıdığı, kitaplarını okuduğumuz, seminerlerine katıldığımız, Türkiye’de Liderlik Eğitimi dendiğinde ilk akla gelen, Ahmet Şerif İzgören. Karaoklar'ın Türkiye’nin en iyi ekolojik çiftliği seçilmesini sağlayan, (benim için “doğayla konuşan adam”) Orhan Aztekin ise iflah olmaz bir idealist. Keşke Şerif ve Orhan gibi iflah olmaz “İyiler” daha çok olsa memleketimizde. İşte o zaman bu ülke başka bir Türkiye olur…

İyi bayramlar…