Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,3594
Dolar
Arrow
34,4660
İngiliz Sterlini
Arrow
43,6304
Altın
Arrow
2935,0000
BIST
Arrow
9.367

“Türk çocuğu artık Arap çölleri için kanını dökmeyecektir!”

Bu ilk yazı savaş üzerine olmamalıydı. Ama kan donduran o katliamın görüntüleri gözümün önünden gitmiyor.  Ne ben, ne siz, ne insanlık 8 Ekim’i unutamayacak… 

Gazeteciliğe adım attığım yıldı. Hebron katliamı olmuş, Baruch Goldstesin adlı fanatik bir İsrailli yerleşimci, El-Halil’de, camide dua eden Filistinli bir aileyi katletmişti. 25 Şubat 1994’te gerçekleşen katliamdan bir hafta sonra İsrail’e gittim. Seccademin arasına Canon EOS5 refleks kameramı saklayıp Kudüs’teki El Aksa Camii'ne girdim. Aradan yarım saat geçmeden intifada başladı. Titreyen ellerimle kameramı çıkarıp, ellerine tuğla büyüklüğündeki taşları “Allahu Ekber” tekbirleriyle Ağlama Duvarı’na fırlatan Filistinlileri çekmeye başladım. Ta ki, İsrailli asker ıslak elleriyle beni boynumdan tutup havaya kaldırana kadar….

Barış çabaları, iki halkın birbirine karşı olan büyük öfkesini zaman zaman sakinleştirdi, ancak öfke, tarihten gelen gerginlik hiçbir zaman dinmedi. Tam bağımsız, tüm dünya ülkelerince tanınan özgür bir Filistin Devleti kurulamadıkça, düşmanlık devam edecek.

İsrail askerlerinin yıllardır Filistin halkına zulmeden görüntülerine karşı tepki veren insanlık,  Hamas’ın Demir Kubbe’yi geçerek, Gazze’de müzik festivalinde eğlenen gençleri katlettiğine tanık oldu. Dünyanın kanı dondu. İnsanlık, insanın insana yaptığı zulmün en vahşi görüntülerini izliyor,  günlerdir…Masum genç kızları vahşice öldürüp cesetleri çırılçıplak soyarak tekbir getirmek, hiçbir dinin vecibesi olamaz. Vahşetin gittikçe dozunu artırdığı, hayatını kaybedenler için, hayatını kaybedecek olanlar için, hiçbir şey yapamadığımız, dozu daha da artacak savaşın kirli zamanına tanık olacağımız için, utanıyorum. 

ORTADOĞU; Küresel güçler olarak tabir ettiğimiz dünyayı şekillendiren aktörlerin yarattığı bir kavram. Ortadoğu kavramını ilk defa 1902 yılında stratejist, tarihçi, Amerikan deniz subayı  Alfred Mahan kullanmış. Arabistan’dan İran’a, Afganistan’a, ve bugünün Pakistan sınırlarına uzandığını düşündüğü bir ORTADOĞU sınırı çizmiş. 1939 yılında  ABD’de kurulan  Middle East Supple Center adlı ekonomik kuruluş, Ortadoğu ifadesini tüm dünyada yaygınlaştırmış.

Cemil Meriç, ORTADOĞU kavramının batılılar tarafından  kendi çıkarları doğrultusunda kullanıldığını ifade eder. 

Mustafa Kemal için Ortadoğu, batılı güçlerin arka bahçesidir. Cephedeki ilk görevi; İtalyan işgali altındaki Trablusgarp’tır. Gazeteci kılığında girer. İtalyanlara karşı örgütlediği direniş sırasında yaşadıkları ve tanık olduğu  olaylar, onu Ortadoğu’ya karşı hep mesafeli yapar. Öyle ki, 1923 yılında Cumhuriyet’i ilan ettiği yıl, tek konu hakkında çok hassas  olduğunu mebuslara söylüyor. Zülfü Livaneli’den dinlemiştim. 

Livaneli şöyle anlatıyor; “Atatürk köşkteyken yani cumhurbaşkanıyken politikaya fazla müdahil olmuyor. Bizim zannettiğimiz gibi her olaya karışan, emir veren birisi değil. Köşkte oturuyor ve hükümetler idare ediyor ülkeyi. Fakat bir konuda çok hassas. Yeni bir dışişleri bakanı ya da müsteşar atandığı zaman köşke davet eder ve ona devletin temel kuruluş ilkesini hatırlatırmış. Bunların başında da şu geliyor. “Ortadoğu’ya sakın bulaşmayın.” Bu o kadar önemli bir kuruluş ilkesi ki,  Osmanlı’nın Ortadoğu’dan geri çekilişi çok acı oldu. Lawrence of Arabia filmini hâlâ Türk televizyonları sansürlüyor, gösteremiyorlar.

Suriye’den çekilişin komutanı Mustafa Kemal, Ortadoğu’yu çok yakından tanıyor. Bu yüzden milli eğitimde bile çocukluğumuz hep böyle geçti okullarda; okutulanlarda Şam, Bağdat bize çok uzak, Paris, Londra daha yakındı. Burnumuzun dibindeki Tahran çok uzaktı. Çünkü Atatürk arka bahçede oynamayı yasaklamıştı. Arka bahçeye sakın gitmeyin, yılanlar, çıyanlar, kör kuyular var. Ortadoğu bizim arka bahçemiz.”

Cumhuriyetimizin 100. yılına, bir Ortadoğu ülkesi olarak giriyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş esaslarından uzaklaşmış bir Türkiye olarak kutlayacağız 100. yılımızı. Her gün sayısını tam olarak bilmediğimiz  Afgan kaçakları sınırlarımızdan  kabul ederek, nüfusunun 10 milyona yaklaştığı iddia edilen Suriyeli sığınmacılarımızı bağrımıza basarak, son 10 yılda Katar’a satılan stratejik değerlerimizle ve yanı başımızda pimi çekilen Ortadoğu bombasıyla giriyoruz Cumhuriyetimizin 100. yılına…

Bu zor zamanlarda ilk cephe görevi Trablusgarp olan Atamızın uyarısını dinleme zamanı değil mi? Halkını  Ortadoğu bataklığından kurtaran, Cumhuriyetimizin kuruluş ilkesi Laikliği sağlayarak, Türkiye Cumhuriyeti devletini, diğer müslüman ülkelerden farklılaştıran, yüzyılımızın dehası, kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü minnetle anıyor ve  şu sözüyle  yazımı bitiriyorum; “Türk çocuğu artık Arap çölleri için kanını dökmeyecektir!”